Ya, Küçük Ak Balıkçıl, Karabaş Martı’yı.
Kara Karınlı Kumkuşu, Kara Gagalı Sumru’yu.
Görmediniz mi yoksa.
Benekli Kaplumbağa’dan da haberiniz olmadı muhtemelen.
Bunlar nesli hızlı tükenmekte olan ve kırmızı lis”wteye giren kuş ve sürüngen türlerimiz.
Nerede yaşıyor biliyorsunuz değil mi?
* * *
Evet bildiniz, tebrikler.
İzmir Torbalı’da işkence gören bir köpeğin resimlerini devletin tüm ilgili kurumlarına, idarecilerine gönderiyorlar.
Kulağı kesilen, tecavüz edilen, ayakları parçalanan köpeklerin fotoğraflarını servis ediyorlar.
Şikayet mektuplarını yağmur gibi yağdırıyorlar.
İşkence yapanların bulunup cezalandırılmasını istiyorlar.
Resimler yürek parçalayıcı, “Bunu yapan caniye aynısını yapın” dedirtecek kadar isyan ettirici...
Bunlar ne ilk ne son maalesef...
Çözüm?
Biri çıkıyor, “Sütte aflatoksin ve antibiyotik var, aman dikkat” diyor.
Sağlık çok satıyor, çok.
Haberi de çok satıyor, uygulamaları da.
Konu, “Bir deli taş attı” misali yanına eklenen onlarca kelimeyle dallanıp budaklanıyor. Kim doğru söylüyor, kim yanlış bilgilendiriyor, o patırdı arasında kaybolup gidiyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün izin verdiği, Avrupa ve Amerika’da yıllardır kullanılan polikarbon damacanalar, birden bire Türkiye’de “tehlikeli mi?” sarmalına giriyor.
Bir bilimadamı çıkıyor, “Günde 300 litre su içerseniz, 10 yıl sonra kanser olma riski olabilir. Bir insan bu kadar su içemeyeceğine göre polikarbon damacanaya devam” mesajı veriyor. Kasa fişlerinin, banka makbuzlarının damacanadan daha tehlikeli olduğunun altına çiziyor.
Sonra piyasaya tanesi 99 TL’den cam damacana sürülüyor. Nasıl taşınır, kullanma manevrası nasıl olur? Evlerde bir süre sonra onu hijyenik olarak temizleme imkanı var mıdır, kimse sorgulamıyor.
* * *
Bizim meslek çileli ve parasız ama en azından her gün yeni birileriyle tanışmanızı sağlıyor.
En sahtekarını, en düzenbazını, en canisini de görüyorsunuz, önünde saygıyle eğilip eli öpülesini de.
Paranın esiri olmuş Prof’unu da görüyorsunuz, kendini insanlığa adamış “İşte gerçek adam bu” dedirten bilim insanını da.
Bugün sizlere Prof. Dr. Ramazan İnci’den bahsedeceğim.
Hani geçen yıl tıp fakültesi öğrencilerine hayvan hayatı güvenliği konularını öğreten bilim adamımız vardı ya, ondan bahsedeceğim.
Prof. İnci, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde dört yıldan beri eğitimin bir parçası olarak uygulanan “özel çalışma modülü” adında bir eğitim programını yürütüyor. İkinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinin her çarşamba günü katıldığı programlarda, bugüne kadar çevre ve insan sağlığı, salgın hastalıklar gibi konular işlendi. Bu yılki temanın adı ise: Genesis/Evrim...
Tıp fakültesi öğrencileri bu yıl...
Ege Üniversitesi, 50 bini aşan öğrencisi, öğretim üyesi, hizmetlisi, çalışanıyla şehre zenginlik katıyor.
Medeniyet kokan sokakları, tarihe meydan okuyan Levanten evleri, binbir çeşit insan figürleri Bornova’ya ayrı bir renk cümbüşü yaşatıyor.
Çalışmalarını yakın plan izlediğimiz Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır da ‘bilim, ilim, siyaset’ üçgeninde farklı bir kulvar açıyor.
Geçenlerde ‘güneş kenti’ yaratma konusunda girişimi olunca kapısını çaldık. O kadar işinin arasında tam 2 saatini bize ayırdı. Çok uzun, keyifli ve de farklı bir sohbet oldu.
* * *
“Sizin bilimsel olarak doğru dediğiniz şey, siyasi hedeflere ulaşmada yanlış bir yol, yöntem, karar olabiliyor” diyen Başkan Sındır, “Bilim, insana özüyle bakıp düşüncesiyle tartışır. Siyasette bunu göremiyorsunuz, takım tutar gibi gruplaşma, ekipleşme var” dedi.
* * *
İlçe belediyeler, büyükşehir belediyesi, il özel idareleri, merkezi genel idareleri arasında çok büyük yetki-sorumluluk çatışması ve çakışması olduğunu da belirten Başkan Sındır, “Bir cadde üzerinde ve o cadde üzerindeki kaldırıma, ışıklandırmaya, ilan-reklam tabelası vergilerine müdahale edemiyorum. Ruhsatlarını ben veriyorum ama o cadde tüm geliri gideriyle, sorumluluğuyla Büyükşehir’de. Yani adı cadde olan her yer Büyükşehir sorumluluğunda. Mesela, Bornova Meydanı Büyükşehir’de. İlçemin cadde ve meydanlarındaki bozulmalara biz müdahale yapamıyoruz. Halk bunu bilmiyor ve hizmeti bizim aksattığımızı düşünüyor” diye konuştu.
Vıdı vıdı ne mi?
Ben uydurdum. Boş tartışma...
Yok Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz, termik santral inşaatı için ruhsat vermiş.
Yok CHP’li belediye bunu nasıl yaparmış?..
Başkan Oğuz’u o makama getiren yolu açan, termik santrale karşı yıllarca mücadele veren Kemal Anadol, şok olmuş.
İzmir’den Aliağa’ya 50 kilometre uzunluğunda oluşturulan sevgi zinciri bu hareketle kırılmış.
* * *
Plan yapılmış, program tıkır tıkır işliyor.
Yarınlar neye gebe bilinmez ama, can dostlarımın söylediği gibi, “Bizi sevenler için” 2012’de yaşama tutunacağız.
Güçümüz yeterse eğer, memleket için proje, milletimiz için üç-beş söz edeceğiz.
“Kimilerine belki ilham olur” diye de, 38 yıldır olayları gözleyen bir gazeteci olarak doğru bildiklerimizi yazacağız.
Şu İzmir’in üstünde dolaşan bazen kara, bazen de gri bulutların dağılması için çaba göstereceğiz.
* * *
2012’de Türkiye, dünyaya daha bir uyumlu olacak. AB yolunda imza koyduğu çevre müktesebatları için uygulama başlatacak.“Kirleten öder” faturalarını yazmaya başlayacak.“Biz sanayiciyiz, fabrikatörüz, işletmeciyiz, yöneticiyiz, döviz kazandırırız, bacamıza filtre takmayız, çevrenin kirlenmesine de bakmayız” diyenleri uykudan uyandıracak.
Yeni yıl inşallah hepimize “herkesin sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı” getirir. Ben bu konuda umutluyum. Niçin umutlu olduğumu da izninizle anlatayım.
* * *
Okey masasında hükümet kuranlar, “Bizim zamanımızda çocukları böyle değildi” diye yakınıyor.
12 Eylül’ün yasakçı zihniyetine alkış tutanlar, ezberci eğitime ses çıkarmayanlar fikir yürütüyor.
“Eğitim öğretimin parasız ve herkese eşit derecede dağıtılması gerekir” kanununa rağmen, çocukları dershane dershane gezdirip, özel öğretmenlerle yarış atı yapan sistemi sorgulamıyor.
Okullar için yeterli ödeneği ayırmayanlara kızacaklarına, dersliklerin eksikliklerini, gariban öğrencinin ihtiyaçları için para toplayanlara karşı çıkıyor.
Sonra da oturup karamsar tablo çiziyor.
* * *
Siz ne düşünürseniz düşünün, ben bugün sizlere bu sistemin içinden sıyrılıp gelen, yüreği sevgiyle dolu üç genci anlatacağım. Dünyayla alakası olmayan, karpuz kesmesini bile bilmeyenlere inat onları alkışlayacağım.
* * *