5 Haziran Dünya Çevre Günü.
Bu yazıları ben Pazartesi gecesi yazıyorum.
Lütfen bir bakın bakalım, memleketim Dünya Çevre Günü’nü nasıl kutluyor.
Belediyeler çıkıp 40 yıldır aynı etkinliği yapıyor, en çok pil toplayanı ödüllendiriyor.
Okullardaki çevre kollarının çalışmalarını ödüllendiriyor.
6 Haziran günü de başkanlar, yine bildik türküleri söylüyor.
Sürdürülebilir bir hayat.
EKODOSD Bilim Danışmanı ve Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yar. Doç. Erol Kesici, Tamarix hampeana’nın (Ilgın- Tuz sediri) Bafa Gölü havzasını kuşattığını söyledi. Bafa Gölü’nün Kapıkırı ve Serçinler kıyısında istilacı ılgınların artış gösterdiğinin belirlendiğini belirten Kesici, “Bu bitki düğünçiçeği, çobandeğneği, deniz börülcesi, tavşan otu gibi doğal bitki türlerine yaşam şansı vermiyor” dedi.
Mayıs ayında ılgın çiçeklerinden yayılan tozlardan bölgede yaşayanların alerji olduğunu da belirten Kesici, “Su havzalarına bırakılacak balıkların türü ne kadar önemliyse, bitki türleri de o kadar önemlidir. Bafa kenarında ağaçsı görünüm alan ılgınlar; rüzgarların etkisiyle de gelen çöp ve atıkları tutup taban toprağında istenmeyen kirlilik ve kokulara da neden oluyor. Bafa’nın zeminde çok sayıda böcek larvaları belirlendi” dedi.
Ilgınla beslenen hayvanlara dikkat
Yapılan araştırmalarda ılgınların ağır Cu, Fe, Mn, Zn ve eserleri atık deşarjları türeyen diğer metallerle kirlenmiş toprak ortamda hızlı bir şekilde büyüme gelişme gösterdikleri belirtiliyor. Ilgınların bulunduğu ortamlarda hayvanların otlatılmasına izin verilmemesi gerektiğini belirten Yar. Doç. Dr. Kesici, “Gölyaka’da önemli oranda hayvancılık söz konusu. Bu alanlarda otlayan çok sayıda büyükbaş var. Bunlar ılgın yapraklarıyla beslenirken ağır metalleri de vücutlarına hapsediyor, dolayısıyla insanlara transfer ediyorlar” dedi.
DSİ’ye uyarı
Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yr. Doç. Dr. Erol Kesici, Bafa Gölü’nde istilacı bitki Tamarix için acil önlem alınması gerektiğini söyledi. Bölgenin SİT alanı olması nedeniyle ılgınların kesilemediğini söyleyen Kesici, “Oysa SİT bir bölgeyi korumak içindir. Sit alanının kirlenmesine ve sosyal yaşama engel olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekir” dedi.
ÖDEMİŞ Belediyesi mandıracılarla el ele verip, karıştığı derelerde canlı yaşamı yok eden peynir altı sularını arıtacak tesis kurdu. Evsel atık sudan on kat daha zehirli olan peynir altı suları, artık hem işletmeci hem de doğa için kâbus olmaktan çıkacak.
2008 yılında Hürriyet EGE’de hazırladığım çevre sayfasına, “Daha temiz bir Ege için haydi el ele” manşeti atmıştım. “Suları, havayı kirletmeyelim, toprakları zehirlemeyelim” diye de çağrı yapmıştım.
Çevredeyi kirletenleri araştırdıkça irkilmiş, mandıralardaki peynir sularının evsel atık sudan on kat daha zehirli olduğunu öğrenince, “Aman Allah’ım” demiştim. İşletme sahiplerine, belediyelere çağrı yapıp, “Suları kirletmeyin” diye feryat etmiştim.
...
Aradan çok zaman geçti.
Çevreye duyarsızlık maalesef devam etti.
Memleketimin her yeri fazla eşya deposu. Foça’da deniz dibinden halı, Bodrum’un sosyete koyu olarak bilinen Göltürkbükü’nde plastik sandalye, şezlong, kapı ve araç lastikleri çıktı. “Türkiye’de fakir fukara, garip guruba var” diyenler, durup bir düşünsün. Böyle bir zenginlik nerede var söyler misiniz? Yazlıklar kışlıklar tıka basa eşya doldu. Fazlalıkları çöp diye etrafa savuruyoruz.
***
“Temizlik Limandan Gelir” diyen dalgıçlar isyan ediyor, “Deniz dibi vahşi çöp depolama alanı gibi. Ne ararsan var” diyor ve çıkardıklarını sergileyip, “Gör” diyor.
***
Neyi, kimler görecek sevgili çevreci kardeşlerim. Duyarsız halk mı görecek deniz dibinden çıkanları, yoksa sosyete mi?
Onların diplerle işi olmaz ki...
Cennet koylarda salınırken Paris’ten alınan plaj çantasına, İtalya’dan getirtilen bikiniye bakarlar. Televizyonlardaki programlara çıkıp, “Bu yılın renklerine uymamış” diye kafaya takarlar. O da yetmiyormuş gibi Gucci marka gözlüklerinin ardından dünyaya pembe pembe bakarlar.
O amansız hastalıkla nasıl mücadele ettiğini, babamın öküzlerini bile satıp seni tedavi ettirmek için nasıl çırpındığını hiç ama hiç unutmadım.
Yarım asrı çoktan devirdim ama seni hatırlayınca hala burnumun direği sızlıyor annem...
Üstüne titrenen, sülalenin tek oğlu bugünlerde çok üzgün.
Büyük oğlum Çağlayan da çok acele etti. Senin 37 yaşında göç ettiğin mekana torunun 32 yaşında taşındı.
Bayramlarımız gözü yaşlı, anneler, babalar günlerimiz de acıyla geçiyor be annem...
13 Mayıs Pazar, Anneler günü. Ebediyete intikal eden tüm annelere dualarımızı hediye ediyor, hayattakilerin ellerinden öpüyoruz.
TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Erol Kaya, “Çevre ile barışık çevreye saygılı bir kalkınmadan yanayız” dedi.
Ağzınıza sağlık Sayın Kaya.
Yalnız 12 AK Partili, 5 CHP’li, 1e MHP’li milletvekilden oluşan 18 üye de aynı görüşü paylaşmalı bence.
Çevre Komisyonu’nun AK Partili üyesi İzmir Milletvekili Aydın Şengül, Aliağa’da inceleme yaparken çevreden, sürdürülebilirlikten, sağlıktan bahsedip, “Denetimini yapmak koşuluyla, her türlü sanayi ve teknolojiyi getirebilirsiniz” demiş.
Hangi denetimden bahsediyorsunuz sayın vekillerim.
Horozgediği’ndeki hava kirliliğinden haberiniz var mı?
Çevre Komisyonu bölgedeki hava tabakasını oradan geçerken görmedi mi acaba?
İstanbul’da, İzmir’de, Bodrum’da çatılar uçtu.
Deniz üstündekileri alabora etti, tekneleri fındık kabuğu gibi sahile fırlattı.
Teknoloji harikası Boğaz Köprüsü’nde bile trafik durdu.
Velhasılı hava koşulları yaşamı esir aldı.
İnsanoğlu bu olanlar karşısında maalesef aciz kaldı.
Peki durup dururken patlayan bu doğal afetler sizce kendi kendine mi oluyor?
Bozulan doğal dengenin, karbon salınımlarının, sera gazı etkilerinin bu faturada payı yok mu?
Sürücülere ve kolluk kuvvetlerine bir çağrımız var; “Direksiyonda telefonla konuşma, konuşturma. Masum insanları ecele kavuşturma...”
Medeniyet çok güzel.
Tabii adam gibi kullanılırsa.
Yakın geçmişte hasretliğini çektiğimiz eşimizi, dostumuzu artık karşımızda bulabiliyoruz.
Merak ettiklerimizi, cep telefonu denilen cihazla anında duyabiliyoruz.
Kıskanç sevgili isek eğer, tacizin daniskasını yapabiliyoruz.
“Nerdesin, kimlesin, şu an ne yapıyorsun?”