PaylaÅŸ
Sanmıyorum... Çünkü BDP başlatmadı ki, BDP bitirsin...
Açlık grevlerini ‘devrimci halk savaşına’ karar verenler başlattı ve devam ettiriyorlar.
BDP’liler iyi niyetli arayışların içinde olsalar da, netice almaları pratikte zor görünüyor.
Netice alınsa da, bu BDP’nin özgül ağırlığından kaynaklanmayacak.
Muhtemelen perde gerisinde devam eden mekik diplomasisi nedeniyle olacak.
PKK, uzun zamandır ‘uluslarası toplumun dikkatlerini üzerine çekecek’ eylem arayışındaydı.
Son iki yılda silahlı eylemler dahil, neredeyse hemen her yol denendi...
Önce ‘sivil Cuma’ ile yeni bir süreç başlatılmak istendi, fakat sürdürülemedi.
Sonra ‘Dağ kapı meydanı, Tahrir meydanına dönüştürülmek’ istendi, başarı sağlanamadı...
Sivil itaatsizlik eylemleri denendi, beklenen etki yaratılamadı...
14 Temmuz Silvan saldırısıyla ‘Devrimci Halk Savaşı’ tezi ileri sürüldü...
Buna BDP’nin içinden ‘halk savaşı kimle olacak’ şeklinde itirazlar yükseldi...
Okul boykotu başlatıldı, toplum fazla önemsemedi...
Asıl amaç Öcalan’ın muhataplığı...
Bu kadar deneme yanılmadan sonra PKK ilk defa istediği momenti yakaladı...
Örgüt açlık grevleri üzerinden ‘varlık ispatı ve muhataplığını’ kurumsallaştırmak istiyor.
Anadilde savunma talebi karşılansa dahi PKK açlık grevlerini kolaylıkla sonlandırmayacaktır.
Çünkü örgütün esas amacı ‘Ada’nın muhataplığının’ önün açılması.
DiÄŸer iki talep karşılandığında bu defa baÅŸka eylemler baÅŸlatılacaktır.Â
Çünkü açlık grevleri dolayısıyla ileri sürülen talepler, bir sonuç...
Burada asıl soru Öcalan’ın ‘açlık grevlerini’ sonlandırmak için neden devreye girmediğidir...
Bahardaki ‘kendini yakma’ eylemlerini tek cümlelik faksla sonlandıran Ada, ‘devlet heyetinin’ görüşmelerine rağmen neden bu defa susuyor?
Ankara’da ‘stratejik satranç’ devam ediyor!
İKİ FARKLI BAHÇELİ...
MHP kongresinde iki farklı Devlet Bahçeli izledik...
Adaylık sürecinden başlayarak siyasal rekabete izin veren demokrat bir Devlet Bahçeli vardı.
Bu tutum tüm kongre sürecine ve salondaki konuşmaya da yansıdı...
Bahçeli, konuşmasında partisini kucaklayıcı ve kuşatıcı bir dil kullandı...
Hatta haksız rekabete yol açmasın diye salona kendi resmini dahi astırmadı...
Devlet Bey'in bu tutumu haklı olarak taraflı tarafsız herkesin dikkatini çekti...
Ancak ne olduysa sonra oldu ve Devlet Bey kongre bittiğinde bambaşka bir tavır takındı.
Teşekkür konuşmasında ve bilahare yaptığı açıklamalarda bu demokrat tavrı göremedik.
‘Başını kaldıran fitne amacına ulaşamamıştır. Partimizin içini oyma girişimleri sonuçsuz kalmıştır.’ şeklindeki açıklama, fazla söze gerek bırakmadı...
Bir yanda ‘demokrat/ılımlı/kucaklayıcı’ bir devlet adamı...
DiÄŸer yanda tam tersi bir resim...
AK PARTÄ°NÄ°N BÄ°RÄ°NCÄ° 10 YILI!
3 Kasım 2012 tarihinde AK Parti iktidardaki onuncu yılını doldurdu.
Parti, doksanların krizinin bir sonucu olarak doğsa da derin tarihsel köklere yaslanıyor.
Siyasal merkezin, toplumsal merkezden koptuğu noktada değişim vaadiyle ortaya çıktı...
On yılda 3 genel, 2 yerel ve 2 referandum başarısı kazandı...
‘Erdoğan siyaseti’, aritmetik başarılarından daha fazla bir özgül ağırlık kazandı.
AK Parti geçen on yılda ‘bayındırlık/imar/sağlık/ekonomi’ alanlarında ciddi atılımlar yaptı...
Fakat iktidar siyasal reformlar konusunda aynı performansı tekrarlayamadı.
Daha önceki sağ muhafazakar iktidarlar döneminde olduğu gibi...
 ‘Duble yol’ konusundaki başarı, evrensel ölçekte bir düzen kurulması konusunda olmadı.
Hakkını teslim edelim ‘düzenin restorasyonu’, konusunda önemli ilerlemeler sağlandı.
Ancak düzenin normalleşmesi konusundaki başarı, inşaa sürecinde sergilenemiyor...
Neden acaba?
Â
PaylaÅŸ