Paylaş
Tayyip Bey’in, ‘gemilere gönderecek subay kalmadı’ ifadesi sanırım yeterince manidar…
Kabine revizyonunun yapılacağı gün Köşkte gerçekleşen üçlü zirvede bu konu ele alındı.
Zirvede Orgeneral Necdet Özel, ordunun psikolojisini ve meselenin hassasiyetini anlattı.
Bu gelişmelerden sonra Donanma Komutanı’nın istifası gözleri bir kez daha TSK’ya çevirdi.
Belli ki zirvede istifa konusu ve mevcut süreç konuşuldu, Başbakan açıklamalarıyla ön aldı.
Kuvvet komutanı olacak bir ismin bu görevi beklemeyip ayrılmasını doğru okumak gerekiyor
Konu ‘ordu içinde çok sayıda subay var, o görevi yapacak birileri bulunur’la geçiştirilemez.
Uzayan davalar, öncelikle ülkenin demokratikleşmesini ve TSK reformunu geciktiriyor….
Konu ‘darbeci’ subayların tasfiyesini aşıp bir kariyer planlamasına dönüşmüş durumda.
‘UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ RAHATSIZLIK YARATIYOR’
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Başbakan’ın söylediklerine yakından bakmak gerekiyor
‘…TSK özellikle bu dönem içerisinde bana göre kendi demokratik parlamenter sistemiyle en uyumlu bir çizgiye gelmiş noktadır. Tabi eksikler yok mu? Var. Bu eksikler de peyderpey gideriliyor. Bakın şu anda içeride yani 400’e yakın emekli muvazzaf subay astsubayımız var.
Bunların hemen hemen ağırlıklı kısmı tutuklu. Mağdur veya şüpheli şeklinde zaman zaman çağrılanlar oluyor. Bir ara bir ajan meselesi çıktı. Şimdi böyle bir şeyin delilleri kesinse ver hükmünü işi bitir. Ama elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanını kalkar da bu şekilde değerlendirirsen, silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder. O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar.’
Başbakan Erdoğan’ın yargı bürokrasisine ve orduya verdiği mesaj çok açık…
Birincisi, TSK demokratik sisteme uyumlu çizgiye geliyor, ordunun moralini bozma…
İkincisi, bu kadar muvazzaf asker neden tutuklu? Tam olarak suçları ne?
Üçüncüsü, Uzun tutukluluk sürelerini kısalt, nihai kararını hızlandır.
Dördüncüsü, Genelkurmay Başkanını hangi gerekçeyle örgüt üyesi olarak niteliyorsun…
Beşincisi, Hukuka bağlı kal ve adaletle muamele et…
Altıncısı, TSK’nın arkasındayım…
‘DARBECİLERİ AYIKLA, FAKAT ADALETLE DAVRAN…'
Altmış yıllık demokrasi serüveninde her on yılda bir müdahalede bulunmuş bir ordu var.
Bu tespit doğru ancak artık eksik….
Çünkü siyasetin konsolidasyonu gibi TSK’da derin ve kalıcı bir dönüşüm yaşanıyor.
Bugün orduda artık ‘darbeye ve darbecilere karşı’ olma konusunda genel bir uzlaşma var.
Ancak hayatında bir defa dahi İzmir’e gitmemiş bir subayı ‘ajanlık’ suçlamasıyla ifadeye çağırıp, sonra da ‘pardon yanlış oldu’ demek de vicdanlara sığmıyor.
Türkiye bu tür özensizlikleri geçmişte yaşadı fakat o uygulamalar yanlıştı ve mazide kaldı.
Bugün aynı hukuksuzluğa göz yummak ‘bu harekete ve bu siyasi kadroya’ yakışmıyor…
PEKİ SORUN NASIL ÇÖZÜLECEK?
Ana dilde savunma yasasında yer alan düzenlemeyle sağlık durumu elverişli olmayan hükümlüler cezalarının geri kalan kısmını evlerinde tamamlayabilecekler.
Yasa ile ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkumun cezasının infazı, iyileşinceye kadar geri bırakılabilecek.
Adalet Bakanlığı verilerine göre bu yasadan 400 civarında hükümlü faydalanacak.
Fakat bu düzenlemeyle askerlerin sorunu şimdilik çözülmüyor.
Çünkü bu davalarda henüz karar kesinleşmedi.
Bir kısmının yargılaması devam ediyor, bir kısmı ise Yargıtay aşamasında…
İster hukukun üstünlüğü, ister TSK’nın yeniden yapılandırılması, ister Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler penceresinden bakılsın Türkiye’nin artık bu tartışmaların geride bırakması gerekiyor…
hyayman@hurriyet.com.tr
Twitter.com@HuseyinYayman
Paylaş