Muhabirlerimiz ve editörlerimiz, “Hürriyet yazdıysa doğrudur” anlayışının yerleşmesi doğrultusunda görev yapıyor.
*
Kısacası işimizi hakkıyla yapmaya çalışıyoruz.
Bütün gayretimiz bu yönde.
*
Biz böyle yaptıkça...
Gücümüz artıyor.
Okurlarımızın
Daha önce de yazdım, yine yazıyorum:
Gazeteler, sokağa çıkma yasağına ezdiriliyor.
Bu olmamalı.
Darbe günlerinde bile halka ulaşabilen gazetelerin, hafta sonu okuyucularına ulaşamaması büyük, çok büyük sorun.
Önümüzde iki gün var.
Bu iki gün içinde...
Her gün yeni sorular doğuyor. Her gün bilgilerimizi tazelememiz gerekiyor. Her gün yeni durumlar ortaya çıkıyor. Her gün yeni bilgiler geliyor.
Çok dinamik bir süreç bu... Çok da kısa olmayacak bir süreç...
*
İşte bu nedenle HÜRRİYET BİLİM KURULU’nu oluşturduk. Çok kıymetli hocalarımız, halkımızı aydınlatma amaçlı bu çalışmaya büyük bir özveriyle katılıyorlar.
*
İşte HÜRRİYET BİLİM KURULU’nda yer alan hocalarımız:
*
* İnfiale sürükleyecek bir yaklaşıma asla yüz vermiyor.
*
* Devletin koyduğu kuralların hayata geçirilmesine yardımcı olmaya çalışıyor, kuralların belirginlik kazanmasını talep ediyor.
*
* Sosyal medyanın zehirlerine panzehir olacak bir tutum alıyor.
*
* Siyasetin kavgaları, didişmeleri, polemikleri, çatışmaları eskide bırakmasını, yeni bir sayfa açmasını istiyor.
*
Temel prensibimiz bu oldu, bu doğrultuda hareket ettik.
*
Sadece Hürriyet’te değil...
Demirören Medya’ya bağlı tüm yayın organlarında en fazla titizlenilen temel ilke buydu ve bu olmaya devam ediyor.
Mecralar alabildiğine çeşitlenmiş durumda, dijital almış başını gidiyor.
*
Böyle bir ortamda...
Özgün içerik üretimi yapan en önemli kaynak: GAZETE.
*
Bugünün medya ortamında...
Teyit edilmemiş haberler ortalıkta dolaşıyor, bilgi kirliliği alabildiğine artmış durumda.
*
Bütün kararlar, işte bu masada alınıyor.
Tercihler, işte bu masada belirleniyor.
Bu masa, Hürriyet’in yazıişleri masası...
*
Masanın sakinlerine şöyle bir bakalım:
*
EMRE ORAL:
Kırmızı halılar, şovlar, canlı yayınlar, minik konserlerle bezenmiş, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır bir gece bekliyor herkesi.
*
46 YIL: Türkiye gibi yoğun altüst oluşların yaşandığı, her şeyin sürekli sil baştan yapıldığı, herhangi bir alanda gelenek oluşturmanın istisna haline geldiği bir memlekette, “PANTENE ile birlikte düzenlediğimiz ALTIN KELEBEK ÖDÜLLERİ”nin 46 yıl kesintisiz verilmesi, verilebilmesi başlı başına olaydır.
*
YARIŞMA: Yapılan ve yapılacak her türden laga lugaya hiç aldırış etmeyin. “ALTIN KELEBEK ÖDÜLLERİ”, adaletten zerre sapılmayan bir yöntemle oluşturuluyor her zaman. Yüzde 70’i halkın oyuyla, yüzde 30’u ise aralarında Cihan Ünal, Belçim Bilgin, Selçuk Yöntem, Ertuğrul Özkök gibi isimlerin de bulunduğu “büyük jüri” tarafından belirleniyor. Büyük bir titizlikle!
*
TÖREN: