Türk sineması ve zor durumda olan sinema emekçilerinin sorunlarının tartışıldığı ‘Hülya Avşar’la Sohbet’in ikinci gününde, telif hakları tartışılıyor.
Bu konuda kanunun çıktığı ama mahkemelerin devam etmesinden dolayı henüz tahsilatın yapılamadığı konuşuldu. Eğer açılan mahkemeler sonuçlanır ve telifler ödenmeye başlanırsa, havuzda biriken para hem sinemanın hem de sinema emekçilerinin büyük ölçüde rahatlayacağı ortaya çıktı. Ancak bunun öncesinde acil ihtiyacı olanlar için, bir organizasyonun yapılması da kararlaştırıldı.
Necip Sarıcı: Bence sorunu kökten çözecek olan konu telif haklarıdır. Müzik sektörü bunu çok güzel başardı. Sinema adına telif hakları ne olacak? Bir havuz yapılsa, oraya paralar aksa, bu rakam katrilyonları bulur...
Asaf Koçtürk: Sinema eserinin televizyon kanallarında gösterilmesi ya da o eserlerin dvd, vcd formatında piyasaya çıkması, oyuncuya telif ödenmesi demektir. Bu anlamda kanun çıktı ama daha tahsilat yapılamadı.
Yusuf Sezgin: Niye yapılmadı? Çünkü başta devlet kurumu olan TRT bu işi zorlaştırıyor. Biz de meslek birlikleri olarak tüzel haklarımızı kazandık ve davamızı açtık zaten...
Hülya Avşar:Madem kanun çıkmış, neden tahsilat yapılamıyor bunu bir açıklar mısınız?
Y.S- Şimdi biz meslek birlikleri olarak tüzel hakkımızı kazandık. Ve bir hukuk bürosu kuruldu. Avukatlar dava açtı. Dava açılmasının sebebi de şu, mahkemelik olduğumuz TV kanalları, ellerindeki filmlerin telifini ödemesi gerek. Diyelim ki ellerinde 160 film var. Bunun telifi de 1,5 milyon dolar tutuyor. Onlar ‘Bu parayı ödemeyiz, 300 bin dolar öderiz’ diyorlar. Yani ön görülen yüzdenin çok çok azını ödemek istiyorlar. Bu yüzden dava açıldı. Şimdi TRT’nin bu konuda öncü olması gerek. Ama onlar ‘Kim hangi filmde oynamış’ gibi uzun bir liste istiyor. Bir oyuncu bunu tek tek çıkaramaz ki. Biz de, ‘Elinizde filmler var, jeneriğine bakın, kimin ne yaptığını, kaç tane filmde oynadığını görünsünüz’ diyoruz. Tabii ki ödeme yapacaklar ama geçmişten bugüne kadar gelen bir gösterim olduğu ve içeride çok para biriktiği için onlar da zaman kazanmak istiyor.
H.A- Parayı ihtiyacı olan oyuncunun kendini televizyonda seyretmesi ve bundan da bir kuruş telif almaması insanın içini acıtır.
Y.S- İşte TRT bu konuda öncü olup telif ödemeye başlarsa, diğer özel kanallar da ödeme yapacak. Ve havuza para transferi gerçekleşecek. Ancak işin uzaması rahatsız edici bir şey...
A.K- Televizyonların bu işe biraz daha saygıyla yaklaşması, bu anlamda sinemayı desteklemesi, hakların ödemesi, sinemaya önemli bir destek sağlıyacak. Bu üretimi de artıracak ve şu anda konuştuğumuz sorun da ortadan kalkmış olacak.
N.S- Müzik sektörü bunu çok güzel başardı. Şimdi çalınan bir şarkının parası MESAM’a hemen ödeniyor. Uzun yıllar bunun mücadelesini verdiler ama başardılar. Biz sinemacılar olarak çok kafa karıştırdık. Çünkü her kafadan bir ses çıktı. Burada kaybedilmiş katrilyonlar var.
Y.S- Sinemacılar olarak biz de başarıcağız. Kaybedelmiş hiçbir şey ya da para yok. Bu paralar mutlaka alınacak, televizyonlar oynattığı her filmin telifini de ödeyecek.
H.A-Bunun hala gerçekleşmemiş olması bence medeniyetsizliktir. Bir ülkenin ilerlemesini engelleyecek davranışlardan bir tanesi. Bir kanun çıkartıyorsun ama hala bir para girişi yok. Hiç kimse emeğinin karşılığını alamıyor. Bu gerçekten büyük ayıp... Peki, diyelim para toplanmaya başlandı, nasıl bir dağıtım yapılacak?
Y.S- O paralar oyunculara verilecek. Çünkü her oyuncu iş takip edilsin diye noterden vekalet verdi. Sadece paranın nasıl verileceği kıstası netleşmedi. Yani dakikaya göre mi, görüntüye göre mi verilecek bunlar belli değil. Bunların hepsi, yurtdışındaki örneklere bakılarak tercüme ediliyor. Her şey netleşme safhasında. Sonra bu paralar herkesin banka hesabına aktarılacak.
Kadri Yurdatap: BBC para veriyor mu?
Y.S- Vermiyor, gidiyor bankaya hesabına yatırıyor.
K.Y Hayal konuşuyorsun. Bunlar yok oralarda...
Y.S- Muzaffer Tema, ufacık bir rolde oynadığı halde hala Amerika’dan hesabına para geliyor, telifi ödeniyor.
K.Y- Onu iyi takip edin...
Y.S- Neyi takip edeceğiz? Adam hayatta... Ölmeden önce Feridun Çölgeçen’e de geliyordu.
Kayhan YILDIZOĞLU: Ben yakın şahidim. Feridun’a ölene kadar para geliyordu. Bir kez dekontu bana gösterdi...
H.A-Kayhan Bey siz hem tiyatroda rol aldınız, hem de sinemada. Yıllardır bu mesleğin içinde olan birisi olarak siz neler söylemek istersiniz?
K.Y- Gerçekten ortada bir dengesizlik var. 45 yıldır bu işin içindeyim. 150 filmde oynadım. Oyunculuk adına geçen bu 45 yıl, benim için bir drama, üzüntü oldu. Ben çok fazla bir şey isteyen bir insan değil. Kumarım, içkim yok. Tek lüksüm müzik ve kitap... Ama ne yazık ki bunlara dahi zar zor yetişen bir insanım. Hiçbir zaman mesleğime leke getirecek bir çizgide olmamaya özen gösterdim. Mesleğimle ilgili her türlü kitapları okuyarak kendimi geliştirmeye çalıştım, herkesten önce zamanında sette oldum, olmaya da devam ediyorum. Benim bütün bu özenime rağmen, ne yazık ki karşılığını alamadım... Aynı şey tiyatroda da oldu. Maddi olarak daha insanca, bir aktöre, sanatçıya yakışır bir yaşam beklerdim. Ancak o kadar gelişi güzel insan, bu mesleğe girdi ve benimsendi ki, bu işte gerçekten bir yeri, emeği olması gereken insanlar geri plana itildi, zor şartlar altında yaşamaya mahkum edildi. Ama şu konuşmalara bakılırsa, benim de telif haklarından ümidim var...
Y.S- Merak etmeyin bu iş çözümlenecek. En geç 2006’da paralar yatırılmaya başlanacak. Her şey tespit edilme aşamasında...
N.S- Ama bu tarihler çok uzun. Şu an acil ihtiyacı olan insanlar var...
Y.S- Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. İhtiyacı olanlar bize dilekçelerini getiriyorlar, biz de bu dilekçeyi Kültür Bakanlığı’na iletiyoruz. Eskiden ufak yardımlar yapılıyordu ama kısa bir süre önce Hayati Hamzaoğlu’na 2 milyar verildi. Fakat bu arada tuhaf şeyler de oluyor. Mesela Kudret Karadağ’ı ben özel bir hastenede ameliyat ettirdim. Ancak kötü hastalık devam etti ve kendisi yeniden ağırlaştı. Ağırlaşınca raporlarıyla birlikte Kültür Bakanlığı’na müracaat ettim. 2 milyar bir para tahsis ettiler. Ancak ne yazık ki bu para Kudret öldükten sonra geldi. Çocukları veraset çıkardılar. 45 gün süreyi aştıkları için banka parayı geriye gönderdi. Sonuçta bunun gibi acil ihtiyacı olan 12 arkadaşımıza daha para istedim. Bakanlık, ‘Herkes raporlarını göndersin’ diye yazı yazdı. Hastalıklarının ne olduğunu sordu. Bu 12 kişi hala bekliyor. Kadri Bey burada, neden bekletildiğini açıklasın. Kültür Bakanlığı’nın yardıma muhtaç sanatçılar için oluşturduğu o fonda, ne kadar para olduğunu, trilyonların olduğunu lütfen açıklasın.
K.Y- Burada bakanlıktan yetkili arkadaş var..
Y.S- Ama sen de komisyondasın.
K.Y- Komisyondayım ama bizi çağırıyorlar, şunlar şunlar var diyorlar. Biz onlara karar veriyoruz. Para çıkıyor, veriliyor. Ancak bu komisyon 6 aydır toplanmıyor.
A.K- Şu anda sinema eserlerinin desteklenmesine dair meclisin gündeminde olan, meclisten geçtiği takdirde birkaç gün içinde yayınlanacak olan bir kanun var. Bu kanun, hem muhtaç sanatçıları hem de tabii ki sinema rojelerine dair bir desteği içeriyor. Dolayısıyla konuştuğumuz konuların hepsi, muhtemelen bu kanunun yürürlüğü girmesiyle birlikte ortadan kalkacak diye düşünüyorum. Çünkü bakanımız sayın Erkan Mumcu, bu işin peşini bırakmıyor.
Y.S- Ama 12 kişi bu kadar bekletilir mi?
K.Y- Sen 12 kişiye yazıyorsun ama oradaki lisetede 150 kişi var.
A.K- Benim bildiğim kadarıyla bu yeni yasa nedeniyle gecikme, verilen rakkamları daha yüksek tutalması düşüncesiyle oldu.
Y.S- Ama adam öbür tarafta bekleyemiyor ki. Adam ölüyor, ondan sonra para geliyor.
A.K- Bir de maliyenin serbet bırakmadığı bölümler var. O nedenle bakanlık muhtemelen ödeyemedi ya da gecikti. Yoksa muhtaç sanatçılarımıza bugüne kadar, sizin müracaatlarınız gittiği anda ödemeler yaptı.
N.S- Hülya Hanım, siz güzel bilgiler aldınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çünkü oyuncularla birlikte kamera arkasından da çok ihtiyacı olanlar var...
K.Y- Üç dernek yöneticisi oturup, gerçekten kimlerin ihtiyacı var teker teker tespit edeceğiz...
Hem konser hem müzayede
H.A-Aslında bir gece düzenlemek istiyoruz. Bu da eşim Kaya’nın fikri. ‘Neden bir araya gelip, ihtiyacı olan emekçilere bir şey yapmıyorsunuz?’ dedi. Bu arada Laila’nın sahibi Şefik Öztek de böyle bir düşüncesi olduğunu söyleyerek bize katıldı. Eylül ayında, içinde müzayedesi olan, konseri olan bir gece düzenlemek istiyorum. Bu geceye başta sinemacı arkadaşlarımız olmak üzere her kesimden birçok insan katılacak. Ve biz o gecenin gelirini, nereye, nasıl vereceğimizi tespit edemiyoruz... En zor nokta da bu zaten.
K.Y- İşte bunu biz tespit edeceğiz. SODER, ÇASOD ve SE-SAM hem kamera arkasında hem de kamera önünde kaç kişinin gerçekten ihtiyacı var bunları tespit edip, bir liste halinde size sunacak. Kimse açıkta kalmayacak... Ve toplanan o paraya da biz ve Şefik Öztek dahil kimse el sürmeyecek.
Y.S- Ayrı bir hesap açılıp, bir fon ve komisyon oluşturulacak. Derneklerin onayı alınarak, gerçekten kimin ihtiyacı varsa, o fondan onlara yardım yapılacak. Biz SODER olarak böyle bir organizasyon yapmayı planlıyorduk. Toplanan parayı da ihtiyacı olanların emekli maaşlarına eklemeyi düşünüyorduk. Sizin organizasyonunuzda da bu uygulanabilir. Yani bunun adına maaşları iyileştirmek diyelim. Bir emekçi maaşını alır sonra da bu fon hesabından kendisine her ay yine maaş gibi belli bir ödeme yapılır. Sigortası olmayanlar sigortalanır, ödemeleri yapılır. Hastane, ilaç masrafları karşılanır...
H.A- Biz iki hafta sonra bu organizasyonu yapmayı düşünüyorduk. Ama görünen o ki, yetiştiremeyeceğiz. Eylül’e kalacak. İnşallah havalar iyi gider ve bu projeyi gerçekleştiririz.
A.K- Biz de Kültür Bakanlığı olarak her türlü desteği vermeye hazırız.