Güncelleme Tarihi:
Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi'nin kararını öğle vakti, Ankara'dan geçilen haberler sırasında okudum. Bir an gözlerime inanamadım.
Haberi kaydedip yeniden çağırdım; bir kez daha okudum. Kelimesi kelimesine aynıydı.
O zaman inandım ve bu karara imza atan yargıçların ellerini öpmek istedim. Çünkü bu karar, hukukta bir demokratik devrimi yansıtıyordu.
İşte hukuk buydu ve sonsuza kadar böyle var olacaktı.
Sonra TBMM dinleyici localarında pankart açan gençlerin, pankartı açtıkları anı hatırladım. TV, olayı noktası virgülüne kadar vermişti.
Gençler pankartı açmışlar ve o sırada oturumu yönetmekte olan Başkan Vekili Uluç Gürkan esip gürlemişti.
‘‘Burası yüce TBMM'dir, burada böyle bir şey yapamazsınız’’ diye davudi sesiyle bağırmıştı.
Sonra olaylar imam-cemaat misali gelişmiş; çocuklar derdest edildikleri gibi gözlem altına alınmışlardı.
Tutuklu yargılanmışlar ve olmadık insafsız cezalara çarptırılmışlardı.
O zaman yüreğim yanmıştı.
* * *
Ertesi gün, olay hakkında düşüncelerimi açıkça yazmıştım.
‘‘Bu çocuklar pankartı nerede açacaklardı?’’ diye sormuştum. TBMM'de pankart açmanın suç değil hak olduğunu savunmuştum.
‘‘TBMM bahçesinde yürüyüş serbestisi getirilmelidir’’ demiştim.
Öyle ya, halkımız dertlerini kendi seçtiği vekillerine en yakın nasıl yansıtabilecekti? Hele o vekiller maalesef halkın dertlerinden önce çok daha başka işlerle uğraşmakta iseler.
Yazıda, Amerika Birleşik Devletleri'nde en çok yürüşüyün Beyaz Saray çevresine yapıldığını da yazmış; hatta protestocuların Beyaz Saray'ın önüne haftalarca çadır kurduklarını eklemiştim.
O zamanlar Clinton'ın Beyaz Ev'de ne işlerle meşgul olduğunu bilmediğimden, yazıya espri katamamıştım.
Ama velakin benim derdim Beyaz Ev değil TBMM idi. Benim derdim, insanlarımızın temel hak ve özgürlükleri idi.
Ve işte Yargıtay bunları hakkaniyetle dağıttı.
Sezar'ın hakkını Sezar'a verdi.
Bu karara imza atanların ellerini öpüyorum.
* * *
Yargıtay'da benim de davalarım var. Sözgelimi bana faksla akıl almaz biçimde söven birine dava açmıştım ve mahkeme bu zatı mahkûm etmişti.
Yargıtay'ın bir dairesi bu kararı bozmuş. Buna şaşırdım ama kızmadım. Hukuka saygım kızmamı engelledi ama şaşırmamı engellemedi.
Yakında Yekta Güngör Özden'in beni altı ay hapse mahkûm ettirdiği dava da Yargıtay'da görüşülecek. Belki arkasından aynı zattan başka şeyler de gelecek.
Ama artık bunlara aldırmıyorum. İçim rahat ve huzurluyum.
Yargıtay, Manisalı gençlerden sonra, pankart açan gençleri de hukukun kanatları altına aldı. Hukukta bir ara dönem devrimi yaptı.
Beni mahkûm etse de, itirazım yok.