Paylaş
The Cranberries’in bu sorunun cevabı olarak verilecek 3-5 gruptan birisi olduğuna inanıyorum.
“Zombie”, “Dreams”, “Linger”, “Ridiculous Thoughts”, “Promises”, “Salvation” gibi saymakla bitmez birbirinden nefis single’larla kendi müzik beğenime imza atan bu özel grup, son 10 gündür yine beni heyecandan heyecana sürüklüyor. İrlandalı grup hayranlarına bahar sürprizi yaptı ve yeni bir albüm ile tekrar kulaklarımızın pasını silmek için geri dönüyor.
The Cranberries ‘Something Else’ adıyla Nisan ayının sonunda yayınlayacakları yeni albümle aynı zamanda 25. yıllarını da kutluyor. Söz konusu albüm The Cranberries’in 5 senelik aradan beri yayınladıkları ilk çalışma olması sebebiyle de ayrıca önemli. 13 şarkılık albümde grubun en sevilen 10 eserinin akustik ve orkestral versiyonlarının yanı sıra, 3 tane de daha önce yayınlanmayan parça yer alıyor.
‘Something Else’in şarkı listesi şu şekilde:
1. "Linger (Acoustic Version)"
2. "The Glory"
3. "Dreams (Acoustic Version)"
4. "When You're Gone (Acoustic Version)"
5. "Zombie (Acoustic Version)"
6. "Ridiculous Thoughts (Acoustic Version)"
7. "Rupture"
8. "Ode to My Family (Acoustic Version)"
9. "Free to Decide (Acoustic Version)"
10. "Just My Imagination (Acoustic Version)"
11. "Animal Instinct (Acoustic Version)"
12. "You & Me (Acoustic Version)"
13. "Why"
Geçtiğimiz hafta ‘Something Else’den ilk olarak yayınlanan single, albümdeki 3 yeni şarkıdan biri olan ‘Why’ oldu. Dolores O’Riordan albümdeki 3 yeni şarkıyı babasını kaybettiği dönemde yazdığını belirterek, o zor dönemi bu şarkıların eşliğinde geçirdiğini belirtmiş.
LINGER’IN BAŞARISI
İlk single ‘Why’ ile birlikte aynı anda albümden ‘Linger’ da yayınlandı. İkinci olarak seçilen şarkının ‘Linger’ olmasının elbette ayrı bir önemi daha var. Söz konusu şarkı Dolores’in gruba katıldığı zaman yazdığı ilk şarkı olmasından ötürü ayrı bir değer arz ediyor. Üstelik ‘Linger’ grubun 1993 senesinde yayınladıkları ‘Everybody Else Is Doing It, So Why Can't We’ albümlerinden çıkardıkları ilk hit şarkı. Dolores ‘Linger’ı yayınladıklarında şarkının bu kadar büyük bir başarı kazanacağını hiç ummadıklarını belirtmiş. Şarkının başarısının Amerika’da MTV’ye çıkmalarına da imkân sağladığını, bunun da grubun kariyeri için unutulmaz bir basamak olduğunu söyleyen O’Riordan, ‘Linger’ın yeni düzenlemesini bu sebeple yeni albüme aldıklarını belirtmiş. ‘Linger’ın 25 sene sonra bile hala bu kadar sevilmesinin kendilerine ayrı bir güç kattığını belirten İrlandalı ekip, yeni versiyonla hayranlarına tekrardan ulaşacakları için ayrı bir heyecan duyuyor.
Malumunuz yeni albüm demek beraberinde turne de demek oluyor. The Cranberries ‘Something Else’in yayınlanmasıyla birlikte Mayıs ayında Avrupa turnesine çıkıyor. Ağustos’a kadar tarihleri belli olan turne programında Polonya, Almanya, İtalya, İngiltere, Hollanda, Portekiz, Norveç var ve grubun konser biletleri hızla tükeniyor. Akustik performans odaklı bu özel konserler için turne kapsamında The Cranberries’i yakalamak istiyorsanız elinizi çabuk tutsanız iyi edersiniz, ben şimdiden Roma konseri için göz kırpmaya başladım bile.
ISLANDMAN İLE MÜZİĞE İÇSEL YOLCULUK
24 Mart’ta başlayan ve 2 Nisan’a kadar devam edecek olan Sound Ports festivali tüm müzikseverleri etkinliklerine bekliyor.
Bağımsız müzik ve sanata adanmış bir festival olan ‘Sound Ports’ değişimin öncelikle zihnimizde ve ruhumuzda başlayacağı fikrinden yola çıkarak, bu seneki temasını ‘İçsel Yolculuk’ olarak belirlemiş. Bu amaçla yola çıkan Sound Ports, İstanbul’un birçok mekânında birbirinden özel sanatçıların ve müzisyenlerin yoldaşlığıyla katılımcılarına farklı bir tecrübe yaşatmayı hedefliyor.
Festival kapsamında bu akşam Flamme’de sahne alacak olan Islandman nam-ı diğer Tolga Böyük ile kısa da olsa bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisini uzun süredir takip eden biri olarak, bu söyleşi fırsatı için fevkalade memnunum. Daha uzun soluklu ve detaylı bir söyleşi yapmak istediğimi şimdiden sizleri huzurunda buradan belirtip, tadımlık niyetine sizi Islandman röportajı ile baş başa bırakıyorum:
Sizi en son Zorlu PSM Studio’da izlemiştim. Müziğiniz uzun zamandır dinlediğim en özgün iş. Islandman nasıl ortaya çıktı? Sizden kısa hikâyesini öğrenebilir miyiz?
2010 yılında oradan buradan topladığım ekipmanla odamda kayıtlar yapmaya başladım, hayatımın oldukça sakin, bol bol kendi kendimle kalabildiğim bir dönemiydi ve içimden gelen sesler ile daha önce gidilmemiş bir ‘ada’ ve dans eden ada insanlarını hayal ettiğim müzikler üretmeye başladım.
Islandman'i ilk defa sanırım bundan 3-4 sene önce Asmalımescit Babylon'da bir konserden önce izlemiştim. O zaman tek başınıza sahnedeydiniz, sanırım zaman içinde bu değişti. Islandman'ın yola çıktığı günden bu güne geldiği gelişimi ile ilgili neler hissediyorsunuz?
Elektronik müzik ve canlı performans bir araya gelince, önünüzde yüzlerce farklı ekipman seçeneği, bu ekipmanların birbirleriyle olan kombinasyonları-ses uyumları gibi birçok parametre çıkıyor. Ve kendini doğru şekilde ifade edebileceğin bir çeşit uzay gemisi inşa edip onu çalışır hale getirmek gerekiyor.
Islandman’in gemisi de zaman içinde gelişmeye ve modifiye olmaya başladı. Performanslarda Erdem’le müziğin farklı parametrelerini kontrol ediyoruz, Eralp ise davullarıyla Islandman’in daha doğal ve bir bakıma ‘ilkel’ seslerle olan bağını koruyor. Böylece daha organik bir müzikal iletişime geçebiliyoruz.
Kendinize Islandman ile ilgili aldığınız bir hedef var mı? Yakın gelecekteki projeleri için neler anlatabilirsiniz?
En başından beri Islandman’in bir plağı olması hayali vardı. Nisan sonu gibi Danimarkalı label Music For Dreams etiketi ile ilk plağımız basılacak. Bu çok heyecan verici bir şey bizim için!
Birçok kez sizi sahnede izleyen biri olarak, performanstaki akışa nasıl karar verdiğinizi çok merak ediyorum?
Aslında buna sadece biz değil mekândaki herkes karar veriyor. Önceden planlanmış bir şey yok; hayal edilen bir ses akışı var.
Performansınızın bir de doğaçlama yanı var yanılmıyorsam?
Çok doğru, çaldığımız bir parçayı başka bir konserde bire bir çalma şansımız yok. Zaten çalınsa da dinleyicinin aynı şekilde duymasına imkân yok. Mekânın akustiği, insanların modu vesaire, hiçbir zaman aynı olamaz. Bizim de en çok zevk aldığımız anlar bu akışına bırakmalar.
Şimdiye kadar sahne aldığınız performanslardan aklınızda kalan, en eğlendiğiniz performans hangisiydi? Neden?
Berlin’de Tinariwen öncesi çalmıştık. 2000 kişilik oturmalı düzeni olan dev bir salondaydık ve içeride çıt çıkmıyordu. Bu sessizlikte çıkardığın seslere odaklanmak bizi daha derinlere götürdü. Tıpkı bir Erkan Oğur konserinde hissedebilecekleriniz gibi.
Son olarak Sound Ports festivali için hazırlıklarınızdan biraz bahseder misiniz? Çarşamba akşamı Flamme'de nasıl bir performans bekliyor bizi?
Bu sefer ki niyetimiz festivalin de çıkış noktası olan ‘içe yolculuk’. Bu tema üzerine bir performans planlıyoruz, tüm müzikseverleri bekliyoruz.
Paylaş