Paylaş
Geçtiğimiz Cuma günü Akın Sevgör’ün ‘Routine’ adlı yeni EP’si yayınlandı. Kendisi 2016 senesinde yayınladığı ilk albümü ‘ArsNova’dan beri radarımdaydı.
Yeni EP’si Routine’ı fırsat bilerek Akın ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Elektronik müziğe getirdiği rutinlerin dışında farklı bakışla, ufuk açıcı, yeni bir sanatçı Akın. Akın Sevgör’ün müzik dünyası ve yeni parçaları üzerine tüm detaylar şimdi sizlerle:
Akın Sevgör’ü tanımak istesek bize neler anlatırsın kendin hakkında?
Ailem müzisyenlerle dolu, hatta ilk klasik müzik eğitimimi ailemden aldım. 1989 Ankara doğumluyum, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet konservatuarı’nda üflemeli çalgılar okudum. 6 yıl kadar eğitim aldım sonra konservatuarla yollarımız ayrıldı. Albümden önce aslında birçok projede yer aldım enstrümanist olarak, bunun dışında kendi projelerim de olmuştu.
Müzik ile ilgili deneme yanılma anlamında baya vakit geçirdikten sonra, tam olarak ne yapmak istediğime uzun bir süreden sonra karar verdim. Okuldan da ayrıldıktan sonra klasik müzik icra etme imkanım yoktu. Zaten klasik müzik icra etmek için birçok imkana ihtiyacınız var. O cemiyet tarafından kabul edilmiş bir besteci değilseniz, kimse size bilmem kaç kişilik bir orkestra sağlamaz. Benzer imkanlar tanıyan başka bir platformda çalışmam gerekiyordu, elektronik müzik günümüzde müzisyenlere bu imkanı tanıyan tek yol olduğu için bu alanda işler yapmaya başladım.
Albüm yapma fikri nasıl oldu peki?
Aslında albüm projesine Ankara’da başladım ama İstanbul’a taşındıktan sonra esas her şey şekillendi. Zor bir süreçti, bir yandan kayıtları yaptım, bir yandan da İstanbul’a alışmak kolay değildi. Özellikle müzik piyasasında sıfırdan başlamak gerçekten ciddi anlamda zorlayıcıydı. Uzun süre albümün yayınlanacağı plak şirketini bulmak için vakit harcadım. En nihayetinde Bedük ile tanıştık ve 2016’nın şubat ayında ArsNova’yı yayınladık.
ArsNova albümü ve yeni yayınladığım Routine EP’sinin üretimiyle ilgili neler söylemek istersin?
Benim bu soru için basit ve sade bir cevabım var. Ben ArsNova ve Routine’i evimde ürettim, bence günümüz dünyası imkanlarına baktığımızda bir müzisyenin iyi bir iş ortaya çıkartması için gereken çok basit birkaç şey var. Bunlar; güçlü bir bilgisayar, doğru duyabileceği iyi monitörler ve iyi bir müzik teorisi ve müzik felsefesi eğitimi. Müzik eğitimi ne yaptığını iyi biliyor olması için gerekli.
Klasik müzik eğitiminden ötürü sormak isterim, en çok hangi kimi dinlersin ya da hangi klasik müzik eseri seni en çok etkiler?
Çok müzik dinleyen birisi değilim, hatta arkadaşlarımın getirip ‘bak bu güzel bir dinlesene’ dediklerine kulak kabartarak gündemdeki parçalardan haberdar oluyorum diyebilirim (gülüyor). Müziği duyacaksam fark etmez ama dinleyeceksem klasik müzik tercih ediyorum tabi. Elbette favorilerim var, Sibelius’un Re minör keman konçertosu ve Mozart’ın Re Minör Piyano Konçertosu’nun bendeki yeri ayrıdır diyebilirim.
ArsNova albümü için ‘dingin ve dinlendirici’ sıfatları yakıştırılmış. Sen bu albümü yaparken nasıl bir dönemden geçtin? Albümün adına nasıl karar verdin?
ArsNova’daki her parçanın hikayesi farklı elbette. O parçaları yaparken etkilendiğim durumlardan feyz alarak bu albümü tamamladım. Müzikte mümkün mertebe siyasi atmosferden ve popüler kültürden etkilenmeden üretmeye gayret gösteriyorum.
‘Arsnova’ rönesans döneminde çıkmış bir sanat akımıdır. O dönemdeki sanatçıların kilise etkisinden çıkıp, kendi duygularını ifade etmek için, yani aslında kendileri için müzik yaptıkları bir akımın ismidir. Buna da ‘yeni sanat’ demişlerdir o dönemde. ArsNova’da amaçladığım şey, günümüz müzisyenlerinin yapmaya itildiği şeyden farklı bir iş ortaya çıkarmaktı. Bu durumu ArsNova akımının temellerine benzettiğim için adını öyle aldı albüm.
Parçalarının bu sene en çok konuşulan dizilerinden olan ‘Fi’de yayınlanmasının ardından nasıl bir geri dönüş oldu?
Dizi sayesinde alternatif müzik sahnesini takip etmeyen ya da bilmeyen insanların da parçalara ulaşması beni inanılmaz mutlu etti. Elektronik müzik ile alakası olmayan insanların bile ‘ben bunu sevdim’ demesi, ArsNova’nın ulaştığı nokta açısından benim için çok değerliydi.
Komposizyon bütünlüğünü nasıl sağlıyorsun yaptığın parçalarda?
Bestelerin bir anda bir insanın kafasında çalmaya başlamasıyla ilk kıvılcım yanıyor, böyle varoluyor ve ortaya çıkıyor. Birisi kulağına fısıldarmış gibi. En azından benim için bu böyle. Bu bahsettiğim kıvılcımın daha sonra parçayı yaparken parçanın başında mı, ortasında mı yoksa sonunda mı olduğu zamanla netleşiyor. Kompozisyonun bütünlüğü için şunu diyebilirim, bir parçaya başlarken genelde nasıl başlayıp, ilerleyip, biteceğine dair bir fikrim oluyor. Parça üzerinde çalışırken de bu plana göre ilerliyorum. Aklımdaki kurguyu deneyerek, piyanoda emprovize ederek başlıyorum, parçanın durumuna göre synthizerlara ya da akustik enstrümanlara dağıtıyorum.
Parçaları yapma halin nasıl, kendini daha üretken hissettiğin bir yer var mı?
Parçalarımı hep evde yazıyorum, hiç not tutmam, yedekler almam. Tek seferde genelde bitiriyorum çalışmalarımı. Çalışma hali, üretme hali hep kendi kendine gelen ve giden bir durum. ‘Hadi oturup bir parça yapayım’ diyerek bir parça üretmedim hiç. Dediğim gibi bu bir an ve içimde oluşan kıvılcımın büyümesi şeklinde oluşuyor. Not almam dedim ama üzerinde çalıştığım bir iş varsa, ertesi gün kalktığımda sabah ilk iş ve hatta ne kadar zamanım varsa onun üzerinde çalışmaya devam ederim.
ArsNova’dan sonra Routine EP’sini yayınlama sürecine gelirken, kendinde senin gözlemlediğin farklar neler?
Sound’un açık arayla daha iyi ve tutarlı olduğunu düşünüyorum. Routine EP’de çok daha yoğun bir duygu ve çok daha sistematik bir çalışma var diyebilirim.
Routine'in hikayesi nedir?
Routine şehir hayatından çok fazla etkilendiğim bir döneme ışık tutar. İstanbul’u tam olarak idrak ettikten sonra yaptığım 4 parçadır. O yüzden Routine adını verdim bu çalışmanın.
ArsNova’ya ilk yayınlandığı günden sonra şimdi tekrar bakınca yapısında bir doğallık eksiği görüyorum. Routine’e gelirsek bir sonraki uzun çalar albümün bir nevi provası sayılır benim nazarımda. Benim daha fazla yönelmek istediğim post-minimalizm çalışmalar olarak özetlenebilir.
Routine’de üretirken seni en çok zorlayan parça hangisi?
Geometric. O parçayı yaparken deyim yerindeyse kılı kırk yardım diyebilirim.
Akın Sevgör’ü takip edenler en yakın zamanda nerede canlı olarak izleyebilirler?
Şu an konfirme olmuş konserler şöyle;
KEŞİF: FOX & CHARM
Yukarıda belirttiğim gibi bu yazı yeni müziklerin keşfine odaklanan bir yazı oldu. Size tanıtmak istediğim yeni grubun adı Fox & Charm. Onur ve Diego’dan oluşan Fox & Charm, Haziran ayında ‘Friends’ adıyla yayınladıkları ilk single çalışmalarının ardından, Temmuz ayında ikinci single çalışmaları ‘Fire In Me’ yi piyasaya sürdüler. Özellikle ‘Fire In Me’den sonra merakımı çeken grupla geçtiğimiz hafta şans eseri iletişime geçme fırsatım oldu. İstanbul’dan Meksika’ya kadar uzanan, enteresan hikayeleri olan grubu gelin kısaca tanıyalım.
10 yaşından beri müzikle ilişkisini kopartmayan Onur Türkiz Karakurt, Türkiye’de global bir firmada çalışırken, 1.5 sene sonra aynı firmanın Mexico City’deki ofisine transfer olmasıyla Fox & Charm’ın temelleri atmış aslında.
Onur’un geçmişte Almanya’da öğrenci değişim programı yapan bir arkadaşı, o dönem tanışıp samimi olduğu Meksikalı tanıdıklarına Onur’un geleceği bilgisini vererek onu bir mail yoluyla bu grupla tanıştırmış. Bu tanışmadan samimi olduğu birisinin vasıtasıyla Mexico City’de indie müzik stüdyosu olan Andreas ile tanışan Onur, Fox & Charm’ın diğer yarısı, Andreas’ın kardeşi Diego ile ilk defa böylece bir araya gelmiş.
Diego Aguirre Cruzaley indie ve alternatif türde müzik yapan Meksikalı gruplarla çalışmış bir ses mühendisi. Onur’un vazgeçmediği müzik merakı ikiliyi birlikte müzik yapmak üzere birleştirmiş. Tatil için gittikleri Acapulco’ya yanlarında götürdükleri gitar ile birlikte beste yapmaya başlamışlar. İkili Fox & Charm olduktan sonra yayınladıkları ikinci single çalışmaları ‘Fire In Me’ bu tatilde ortaya çıkmış bir çalışma.
Tropikal ve dans temalı şarkılar üzerinde çalıştıklarını belirten grup benzer tarzda müzik yapan Years & Years, Disclosure, Chainsmokers, Cheat Codes, Dj Snake gibi grup ve sanatçılardan etkilendiklerini belirtiyorlar. ‘Fire In Me’den sonra aldıkları pozitif yorumların da ivmesiyle ikili son zamanlarda stüdyoda yeni şarkıları üzerine çalışıyorlar.
Paylaş