Paylaş
‘Neden bu albümün çıktığından haberim olmamış’ diye hayıflanıyorum. Geç olsun güç olmasın mantığıyla bu yeni keşfettiklerim çoğu zaman daha bir değerli oluyor benim için.Daha sıkı sıkı sarılıyorum bu albümlere, geç kalmanın acısını çıkartarak uzunca süre dinleyip iyice sindiriyorum.
2013 senesinin en iyi albümleri arasında yerini alan Mauna Kea ilk albümleriyle geç de olsa benzer şekilde radarıma girdi. Son 1,5 aydır dönüp dönüp dinlediğim bir albümleri
Grubun 6 şarkılık ‘Scales’ albümü gerçekten son zamanlarda dinlediğim en orijinal işlerden biri. Albümün kartonetinden, felsefesine birçok soruya cevap aradığım grupla yaptığım röportaj bugünkü yazının başrolünde.
Benim gibi geç kalanlar varsa Mauna Kea’dan habersiz kalmasın isterim;
Mehmet, Mete, Koray ve Yiğit nasıl bir araya geldi? Grubu kurduğunuz andan beri aynı tarz mı müzik yapıyorsunuz, yoksa her rock grubu gibi işe cover’larla mı başladınız?
Mete ile Mehmet daha önceden arkadaştı. Koray, Yiğit ve Mehmet de İTU MİAM’da ses mühendisliği yüksek lisansı sırasında tanıştılar. İlk bir araya gelişimizden beri cover yapmayı hiç düşünmedik.
Üretmeye ilk başladığımızdan beri hep yeni şeyler üzerinde yoğunlaşıyoruz. Tabii ki zaman geçtikçe fikirleri, temaları ele alış şeklimiz değişti. ‘Scales’ ın çıkışından bugüne kadar yaptığımız parçalar gerek aranjman yöntemi, gerekse 'sound' olarak farklılıklar ve yenilikler içeriyor.
Post Rock türünde bir albüm çıkartmak özellikle müzik sektörünün bu denli acımasız olduğu bir ülkede aslında oldukça cesaretli bir iş, müzikal isteğiniz hep bu yönde miydi?
Biz bu dörtlü olarak nasıl bir müzik ortaya koyarız diye çıktık aslında yola, işin post rock tarafı kendiliğinden ortaya çıktı. Aslında hiçbirimiz çok iyi post rock dinleyicileri de sayılmayız. Açıkçası ülkenin müzik sektörüyle alakalı da çok fazla düşünmeden albüm çıkarma noktasına geldik.
Albümün arkasında Ada Müzik ismini görmesem, yabancı bir albüm diye algılayabilirdim. Scales’ın kapağı çok hoşuma gitti, bir hikayesi varsa öğrenmek isterim.
Albüm kapağı, içi dışı her şeyi bizim için çok önemliydi çünkü biz ellerimizde cd bootleg’lerini karıştırarak büyümüş bir nesiliz, çok seviyoruz albüm kapaklarını ve içeriklerini incelemeyi, albümle ilgili ufak ayrıntılar yakalamayı. Bu albümün kapağında albümün ismi ve konseptinin bir şekilde betimlenmesini ve şarkıları temsil edebilmesini istedik, çeşitli fikirler üzerinde düşündük ve sonunda Mete "Ölçekler" kavramını harika bir kapak tasarımı altında toparladı.
Enstrümantal şarkı yapan bir grupsunuz, bu değişmez bir kural mıdır sizin için, ikinci albümde veya gelecekte vokal eklemeyi düşünüyor musunuz müziğinize?
Tabi isteriz, müziğimiz şartlar, koşullar ne getiriyorsa o şekilde gelişebilir. Açıkçası çok da köşeli ve kurallı bakmıyoruz yapmaya çalıştığımız müziğe, o yüzden her an her şey olabilir. Ama sözsüz müziğin daha evrensel olması, aynı dili konuşmayan insanlara aynı mesafede durması bizim için önemli.
2013’ün en iyi 10 albümü arasında gösterilen ‘Scales’ sonrası, şimdilerde Mauna Kea nelerle uğraşıyor?
‘Scales’ sonrası daha olgunlaştığımızı hissediyoruz, yeni şarkılarla uğraşıyoruz, deniyoruz, bozuyoruz, kaydediyoruz. Bu süreç ülkemizin karışık gündemi de dahil olmak üzere bir çok nedenden dolayı biraz uzuyor ama müzikal olarak daha da değişerek, daha çok birlikte çalarak üretiyoruz. ‘Scales’ hem bizim kendi aramızda, hem de dinleyiciyle tanışmamızın albümüydü. Artık birbirimizi daha iyi tanıyoruz ve bu da müzik yapma sürecini olumlu yönde etkiliyor.
Grup adını Hawaii’deki yanardağdan alıyormuş. Merak etmemek elde değil, nerden geldi aklınıza böyle bir isim koymak? Albümden sonra veya önce Hawaii’yi ziyaret ettiniz mi?
Henüz gidemedik, umarız bir gün olur. Mauna Kea ismi, söz konusu yanardağdan daha çok, zirvesindeki gözlem evi ile bizi kendine bağladı. Kendi aramızdaki kavgaları, varoluş tartışmalarını, ırklarımızı, dinlerimizi, onu bunu bir kenara koyup gözlerini gökyüzüne çevirmiş, okyanustan yükselip sonsuz evrene bakan bu dev kara parçası fikri hoşumuza gitti.
Gündelik hayatınızda sizi neler etkiliyor da müziğinize ilham olabiliyor?
Dinlediğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz, tecrübe ettiğimiz her şey o ya da bu şekilde yaptığımız müzikte yerini alıyor. Daha genel anlamda bahsetmek gerekirse; dünyada olup biten gelişmeleri hepimiz yakından çok nadir sevinerek, çoğu zaman da üzülerek takip ediyoruz ve her olup bitenin ufak bir etkisi biz hissetmesek de oluyor sanki.
Yurtdışından tepkiler nasıl albümünüze, yaptığınız müziğe? Festival davetleri, konser talepleri oluyor mu yurt dışından da?
İnsanlara ulaşabildiğimiz ölçüde çok güzel tepkiler aldık, alıyoruz ve her seferinde daha fazla insana ulaşmamız gerektiğini tekrar tekrar anlıyoruz. Her şeye rağmen bilinirliliği düşük bir müzik grubuyuz hala. Henüz yurtdışından bir teklif almadık ama bunun gerçekleşmesi için bizim de o taraflara yönelik daha ciddi bir tanıtıma ihtiyacımız var.
Scales’ın şarkı isimleri de oldukça orijinal. Örneğin ‘Dystopian’ şarkısı çok ilgimi çekti. Sözlük anlamı olarak ütopya’nın tersi olduğunu öğrendim. Bu şarkıyı yaparken ne geçiyordu aklınızdan?
Öncelikle çok teşekkürler. Enstrümantal bir müzik yaptığımız için kimi parçaların isimlerine üretme aşamasında karar verirken, bazı parçaların isimlerine ise en son, parça bittikten sonra bize hissettirdiklerinden yola çıkarak karar veriyoruz. ‘Dystopian’ ikinci gruba ait bir parça, bir hikayesi, artan bir enerjisi var. Bu enerji yavaş yavaş artan bir baskı gibi geldi bize, insanlara hissettirmeden, her şey çok güzelken, zamanla yozlaşan ve kaotik hale gelen bir ruh hali hissettik.
‘Gezi'den sonra yapacağımız her türlü müzik içinde her zaman biraz Gezi olacaktır.’
Benzer şekilde albümdeki en sevdiğim şarkınız ‘Gaia’, miltolojik bir anlamı da olduğu için merak ettim, Gaia’nın hikayesi nedir sizin için?
Gaia bizim ilk kaydettiğimiz ve duyurduğumuz şarkı olduğu için, bizim için de özel. Ayrıca içinde direk şarkı sözü olarak olmasa da sözler barındıran tek şarkımız. Carl Sagan'ı ve temsilcisi olduğu bilimsel düşünce biçimini çok seviyoruz. Hem bu dünyanın hem de üzerindeki tüm canlıların değerini tam olarak bilemediğimizi düşünüyoruz. Bunun için Carl Sagan’ın bu “uyarısını” paylaşmak, ona müziğimizle bir şeyler katmak istedik.
Genelde röportaj yaptığım tüm sanatçılara sordum bu soruyu. Geçtiğimiz Haziran’da ülke olarak zor günler geçirdik. Hala etkileri aslında devam eden ‘Gezi’ olayları ve sonrası sizi nasıl etkiledi. Özellikle bu dönemin müziğinize etkisi nasıl oldu, bu dönemde şarkı yapabildiniz mi?
Gezi, herkesi olduğu gibi bizi de çok etkiledi. Birçok şeyin başlangıcı ve birçok eski alışkanlığın, ötekileştirmenin de sonunun başlangıcı olarak görüyoruz Gezi'yi. İnsanların birlik olduğunda neler yapabileceğini, neleri başarabileceğini, çok farklı yaradılışta ve kültüre sahip birçok insanın birbirlerini nasıl kabul edebildiğini kendi gözlerimizle gördük, hissettik. Bu bizi bir daha hiç aynı olmayacağımız şekilde değiştirdi ve hala değiştiriyor. Bu kadar etkili bir sürecin müziğimizi etkilememesi söz konusu olamaz tabi ama direk bu başlık için bir üretim sürecine sokmadık kendimizi açıkçası, aslında şöyle de diyebiliriz galiba: Gezi'den sonra yapacağımız her türlü müzik içinde her zaman biraz Gezi olacaktır.
Gezi sonrasında birçok konser iptal oldu, lansmanlar ertelendi. Üretkenlik açısından da sanatçılar adına için zor dönemler, böyle bir yoğun gündemli bir ülkede ‘Mauna Kea’nın gelecek planları nasıl?
Yaptığımız iş, her ne kadar 'eğlence' mantalitesiyle majör bir iletişim içerisinde olmasa da, ne yazık ki bu tip süreçlerde ilk darbe yiyen her zaman senin de söylediğin gibi bu 'eğlence' sektörü oluyor. Özellikle de albüm satışlarının sanatçının dinamikleri dahilinde neredeyse yok sayıldığı, dünyada ana akıma hitap edebilecek eserlerin ya da sanatçıların 'alternatif' kaldığı bir coğrafyada bir de üstüne bir elin parmaklarını geçmeyen etkinlikler gündemdeki tatsızlıklar sebebiyle iptal edilince, özellikle bizim gibi bağımsız grupların elinde tanıtımını yapacak, grubu henüz tanımaya fırsatı olmamış kitlenin önünde kendini göstereceği bir fırsatı kalmıyor. Önümüzde üniversitelerin bahar şenlikleri, konserler, festivaller var, takipçileriniz sizi nerde dinleyebilir yakın zamanda?
Ne kadar prova yapsanız da sahnede olmak bambaşka bir durummuş. Bütün olan bitene rağmen her fırsatta çalmak için elimizden geleni yapıyoruz.
En yakın kesinleşmiş konserimiz: 30 Mayıs Peyote’de, herkesi bekliyoruz.
https://www.facebook.com/maunakeaband
KONSER FISILTILARI
PORTISHEAD GELİYOR!
Dün gerçekten büyük bir gündü. Her sene yaz konserleri, festivalleri açıklanırken yaşanan bir klişedir, o sene kesin İstanbul’a gelecek sanatçılar listesinde mutlaka Portishead de yer alırdı. Açıklanan tarihlerle hafta sonları birer birer konserlerle dolarken, diğer yandan festivaller de sanatçı listelerini açıklar ve nefesler Portishead için mutlaka tutulurdu. Bu sene bu durum artık değişti, çünkü Portishead 20 Ağustos’ta İstanbul’da olacak.
Dün İngiliz grubun resmi sosyal medya hesabından #Portisheadİstanbulda hashtag’i ile verilen habere göre senelerdir beklenen konserin resmen bu sene yapılacağı açıklanmış oldu.
Konsere dair tüm detaylar haftaya açıklanacağı belirtilirken şimdilik 20 Ağustos gününü ajandalarımıza Portishead yazarak işaretleyebiliriz. Portishead konseri öylesine büyük bir heyecan yarattı ki, çevremdeki insanların birçoğu yaz planlarını bu konsere göre revize etmeye başladığına tanık oldum. Konsere dair bu bilgi henüz fısıltı olsa da, alt grubun Savages olabileceği ihtimali yüksekmiş. Siz de en iyisi tatil planlarınızı yaparken 20 Ağustos’u şimdiden boş bırakın, o gece İstanbul için çok özel bir gece olacak.
ONE LOVE’DA MOGWAI SÜRPRİZİ
Şöyle bir bakıyorum da meğer bu hafta gündem açıklanan konserler açısından oldukça verimli geçmiş. Bu sene Pozitif Live tarafından 13. kez düzenlenecek olan One Love Festival’ınsanatçıları artık bir sır değil. Önceki haftalarda açıklanan Bonobo ve Omar Souleyman’ın yanı sıra festivalin diğer ağır topları Basement Jaxx, Moderat, Oh Land, Modeselektor (DJ Set), MØ ve Jaguar Skills festivalin posterinde yerlerini aldılar.
Dün öğlen bu isimlere ek olarak Mogwai’nin de festivalde headliner olacağı haberiyle One Love Festival sanatçı kadrosunu iyice güçlendirdi. Festivalde yer alacak olan büyük isimlerin yanı sıra Bubituzak ve Yüzyüzeyken Konuşuruz’un da sahne alacak olması mutluluk sebebi.
YEPYENİ BİR FESTİVAL DAHA GELİYOR
Organizatörler tek konserlerdense festivallere daha çok önem veriyor olacak ki, İstanbul’da yeni bir festival daha doğuyor. %100 Fest adıyla duyurulan bu festival 6-7 Haziran’da Küçük Çiftlik Parkı’nda gerçekleşecek.
Şimdilik festivalde Soundgarden ve Massive Attack’in sahne alacağı duyurulmuş olsa da, listenin dünyaca ünlü rock, alternative, live electronic ve indie sanatçılarıyla genişleyeceği açıklanmış.
Massive Attack’i Kuruçeşme Arena tarih olmadan önce canlı izlemiş biri olarak, bu şans bir kere daha ayağımıza gelmişken değerlendirmek gereklidir diye düşünüyorum. Soundgarden’ı da ilk defa canlı olarak izleyecek olan müzik severler sanırım bu yaz için bir konser bütçesi yapmaya başlasa hiç fena olmayacak.
KARIŞIK KASET
Bu yazının yıldızı Mauna Kea olunca Karışık Kaset’i de onların doldurmasını istedim. Ekibin kendi zevklerine göre 20 şarkıdan oluşa listesi bu köşeyi renklendirdi, bana da bilmediğim bir sürü yeni grup kazandırdı.
Listeyi Spotify’da Karışık Kaset by Mauna Kea olarak da oluşturdum.
Keyifli dinlemeler…
Paylaş