Paylaş
2013’ten bu zamana o kadar çok şey değişti ki, ilk aklıma gelen soru da bununla ilgili oldu. Bir fırsat olsa, 9 sene öncesine yeniden gitme şansı olsa, neyi değiştirmek isteyeceğini öğrenmek istedim. ‘Hayatı biraz daha yavaş yaşamak isterdim’ diyerek sözlerine başladı. Çok hızlı bir hayat yaşadığı için, gezmek görmek istediği, hayatın tadını daha doyasına çıkartmak istediği anları epey kaçırdığını, mutlaka bunu telafi etmek isteyeceğini söyledi. John Grant gibi oldukça duygusal ve kişisel şarkılar yapan bir sanatçının bu şarkıları sahnede defalarca söylediğindeki duygusunu, ona hissettirdiği acı, hüzün ya da rahatlamaya dair hislerini sordum. Bu şarkıları söylerken herhangi bir acı hissetmediğini, daha çok söylemek istediğini müziğiyle ifade edebilmenin mutluğu ve huzuru olduğunu söyledi. ‘Fireflies’ şarkısını sahnede söylediğinde aklına hep ailesinin geldiğini ve bunun ona acı verdiğini itiraf eden sanatçı, diğer yandan şarkıları sahnede söylediğinde izleyicisinin tepkilerini görmenin, şarkıların onlardaki yansımasını görmenin hepsinden daha farklı bir mutluluk verdiğini aktardı.
John Grant’i birkaç sıfatla anlatmak gerekirse bunların başında açık sözlülüğü gelirdi sanırım. Özellikle bu yanının ne zaman ortaya çıktığını, kendisini bildi bileli bu denli içten biri olup olmadığını sordum. Çocukluğundan beri insanlarla hep sıcak ilişkiler kurmak istediğini, bu sebeple de oldukça girişken ve arkadaş canlısı bir yapıda olduğunu belirten John Grant, küçük yaşlardan itibaren aslında bir performans sanatçısı olmayı hedeflediğini belirtti. 16 yaşındayken okulda zor zamanlar geçirdiğini söyleyen sanatçı, kendisini olduğu gibi ifade edememenin ağırlığını artık kaldıramadığını ve değişiminin o gün orada başladığını söyledi. O günden sonra bir daha da eskisi gibi olmadığını, kendisinden artık utanmadığı için bu kararı aldığı günün kendisini için çok önemli olduğunu vurguladı. Son zamanlarda o güne, o zamana dönmeye çalıştığını fark ettiğini de sözlerine ekledi.
Pandemi tecrübesini konuşmadan geçmek olmazdı. Her şeyin değişime uğradığını söyleyen sanatçı, en çok da müzik dünyasının yara aldığının altını çizdi. Sanatçıların belki de tek gelir kaynağı olan performansların uzunca süre yapılamamasının, sonra da kısıtlı yapılmasının kendisi de dahil olmak üzere birçok sanatçı ve müzik emekçisini zor duruma soktuğunu vurguladı. Dijital müzik platformları özelikle bu dönemde her zamankinden daha çok dinlenerek daha fazla gelir kazansa da, bu gelirin sanatçıya çok da yansımadığını üzülerek itiraf etti. Hatta tam da bu yüzden belki de daha önceleri hiç çalışmadığı kadar çok çalışacağını söyleyen John Grant, bunun taze bir başlangıçtan ziyade gelirini normal düzeye getirebilmesi için zorunlu bir çalışma modeli olacağını aktardı. Geçtiğimiz sene yazın yayımladığı 5. albümü ‘Boy From Michigan’ın üretim sürecinin oldukça sancılı ve zor olduğunu belirten John Grant, deyim yerindeyse içindeki her şeyi bu albüme akıttığını söyledi.
Elton John’un Övgüleri
Geçtiğimiz yaz The Guardian için Elton John ile yaptığı söyleşinin ona hissettirdiklerini merak ettim. Röportajda Elton John, John Grant’in yaptığı müziğin ona Nick Cave’i hatırlattığını söylerken, ikisinin de çok güzel, dürüst ve canlı bir müzik yaptığını söylüyor. Tüm benliklerini sanatlarına aktardıklarını vurgulayan Elton John büyük bir John Grant hayranı olduğunu belirtirken son albümü ‘Boy From Michigan’ın en sevdiği albümü olduğunu da belirtmeden geçmiyor. John Grant hem bu övgü dolu sözleri, hem de Elton John ile olan ilişkisine hala inanamadığını aktardı. John Grant şaşkınlık ve inanamama halinin devam ettiğini vurgularken, Elton John’un bu sözlerini haketmeye devam etmek için aynı yolda devam ederek müzik yapmayı kendisinin de çok istediğini belirtti.
Müzik dünyasında daha sık içerik üretme hali ve eskiye nazaran albüm yayımlamanın öneminin azalmasından mutsuz olduğunu dile getiren John Grant, diğer yandan 6 ay 1 yıl gibi bir dönemde yeni albüm çıkartan Lana Del Rey’i de hiç anlayamadığını söyledi. Eskiden müzik dinleyicisinin bir sanatçıdan 2-3 senede bir yeni albüm bekleme durumunun şimdilerde her sene ya da daha kısa sürede yeni içerik beklemeye dönüşmesi, Grant’in hiç mutlu olmadığı bir durum.
Türkçe ve İzlandaca Albüm Adı
İspanyolca, Fransızca, Rusça, Almanca, İzlandaca ve tabi anadili olarak İngilizce konuşabilen John Grant’in bu kadar çok dil bilmenin yanında, bu becerisinin şarkı sözü yazmasındaki etkisini kendisinden öğrenmek istedim. Üniversite okuduğu dönemlerde Almanya’da da yaşayan sanatçı, bu dönemde Türkleri ve Türk kültürünü daha yakından tanıma fırsatı edindiğinden bahsetti. Türklerin sıcaklığını ve misafirperverliğini çok içten ve samimi bulduğunu belirtirken bu kültürel yaklaşımı kendisine daha yakın bulduğunun da altını çizdi. Çok dil bilmenin şarkı üretimindeki etkisini açıklarken, üçüncü albümü ‘Grey Tickles, Black Pressure’ın tam bu duruma bir cevap olduğunu söyledi. Türkçe’deki Karabasan’ın kelime kelime olan İngilizce çevirisi ile ‘Black Pressure’, ‘orta yaş krizi’ ifadesinin İzlandaca karşılığı olan ‘Grey Tickles’ birleşerek John Grant’in albümünün adı olmuş. Türkçe ve İzlandaca ifadeleri bir arada kullandığı bu albümünün temeli aslında farklı dilleri bilmesinin ona müzik üretirken sunduğu bir hediye gibi olmuş.
Boy From Michigan’ın Hikayesi
‘Boy From Michigan’ bir pandemi albümü olduğu için önceki albümlerinin hazırlık sürecine kıyasla bu albümün üretim sürecindeki deneyimlerini John Grant’ten dinlemek istedim. Albümün prodüktörü Cate Le Bon hazırlıklar için İzlanda’ya John’un yanına gittiğinde, pandemi sebebiyle ulaşım kısıtları oluşunca 2 ay kadar orada kalmak zorunda kalmış. Bu da albüme dair çalışmaları daha uzun bir zaman diliminde, hissederek ve zaman kısıtlı yaşamadan sindire sindire hazırlama imkânı yaratmış.
Tüm dünya gergin ve belirsiz bir dönemden geçerken, stüdyoya kapanarak albüm üzerinde çalışmanın kendisi için de çok farklı bir deneyim olduğunu söyleyen John Grant, ortaya çıkan ‘Boy From Michigan’ albümünün kendisi için çok tatmin edici bir çalışma olduğunu belirtti. Albümden hangi şarkı ya da şarkıların kendisi için daha özel olduğunu sorduğumda, ilk yanıtı albümün de adı olan ‘Boy From Michigan’ oldu. Özellikle bu şarkının çocukluğuna dair en mutlu anlarını kendisine anımsattığını belirten sanatçı, ‘Mike and Julie’nin de bir diğer önemli şarkı olduğunu söyledi. Bu şarkının kelimelere dökmekte zorlandığı bazı duyguları anlattığı için yerinin bir başka olduğunun altını çizdi. ‘Your Portfolio’nun da ifade etmekte zorlanacağı durumları şarkıyla çok net anlatabildiği için yeni albümünde özel bir yerde durduğunu aktardı. Özellikle ‘Your Portfolio’daki ses düzeninin her dinlediğinde kendisini bir başka etkilediğini belirten sanatçı, albümün kapanışı olan ‘Billy’i de favorileri arasında anmak istediğini belirtti. ‘Billy’nin çok yakın bir arkadaşı olduğunu belirten sanatçı kendisiyle seneler içinde kurduğu bu dostluk ilişkisinin, filtresiz ve yargılamadan onu kabul etmesinin kişisel olarak ne kadar değerli ve destek verici olduğunu bir kere vurgulamak istedi.
24 Mart akşamı Zorlu PSM’deki konserde bizi neler bekliyor diye sorduğumda, John 9 sene sonra tekrar İstanbul’da sahne alacak olduğu için çok heyecanlı ve mutlu olduğunu belirtti. Türk dinleyicisinin kendisi için yerinin farklı olduğunu ve onlarla olan sevgi bağının çok kuvvetli olduğunu söyleyen John Grant, Zorlu PSM performansı için tam anlamıyla gün saydığını belirtti.
Paylaş