Paylaş
Bir anlamda Eylül’de okulun açıldığı ilk gün tadında hissettiğim, birçok tanıdık simayı konserde görmek gerçekten sevindiriciydi.
Sahneye 22:00’da çıkan Future Islands’ın performansı Salon’u dolduran tüm müzikseverler için gecenin en büyük ödülüydü.
Sahnede bir an olsun yerinde durmayan grubun vokali Samuel, şarkıyı söylemekle kalmayıp şarkıyı yaşıyor desem yeridir.
Grup performansını tamamladıktan sonra bis için tekrar sahneye geri geldiğinde Salon’u dolduran kalabalık neredeyse hiç eksilmeden gruptan daha fazla şarkı bekler haldeydi, buna ayrıca çok mutlu oldum. Konser sonrası bis kaçkınlarına hep içten içe kızdığım doğrudur.
Yaz boyu hasretle beklediğimiz en güzel performans günleri Future İslands konseriyle artık başladı diyebilirim. Yeni sezon’da yeni müzikler öğrenmek, performansın hakkını veren sanatçılara tanık olmak için Salon’daki konserleri daha yakından takip etmekte fayda var.
FİLMEKİMİ’NİN İNCİLERİ
İKSV’nin 11-17 Ekim tarihleri arasında düzenlediği Filmekimi’nde kendime müzik içerikli seçtiğim filmlerden biri Whiplash’tı diğeri ise Björk’ün Biophilia’sıydı. Festivalde şu an bilet bulmak neredeyse imkansız bile olsa da sizin gözünüz kulağınız bilet alan ve gidemeyen yakınlarınızda olsun derim.
WHIPLASH
Festivalden bilet almak için filmleri incelerken ‘Whiplash’in daha önceden Sundance’de ödül alması dikkatimi çekmişti. Cumartesi günü öğlen seansında Atlas Sineması’nda resmen nefes almadan izlediğim film umarım vizyonda da gösterime girer, daha çok izleyeni olur. Filmi anlatıp kimseye haksızlık etmek istemem ancak film çıkışında resmen bateri çalmak istedim. 17 Ekim’e kadar festivalde eğer bilet bulursanız mutlaka Whiplash’i kaçırmayın!
BJORK- BIOPHILIA LIVE
Sinema salonunda konser izlemek kesinlikle ilginç bir deneyimdi.Björk’ün iki sene süren Biophilia turnesinin son konseri Filmekimi’nde sinema salonundaydı. 3 Eylül 2013’te Londra’da Alexandra Palace’da kayıta alınan konseri sinemada izleyince keşke canlı canlı izleseydim demekten kendime alamadım.
Her ne kadar konserin başlangıcındaki anlatımda, Biophilia’nın doğa, teknoloji ve müziğin iç içe geçtiği bambaşka bir deneyim olduğu belirtilse de ben bütün bunların üzerine konser çıkışında İzlanda’ya en kolay nasıl giderim diye merak ederken buldum kendimi. Björk’e eşlik eden koronun enfesliği bir yana dursun, sahnedeki müzisyenlerin de performansı gerçekten çok etkileyiciydi.Konserden aklıma kazıdığım performaslar “Thunderbolt”, “Crystalline”, “Possibly Maybe”, “Cosmogony” ve “Declare Independence“ olarak sıralayabilirim. Sinemada olmasam gerçekten birkaç şarkıda ben de kalkıp dans edecek kıvama geldiğimi itiraf etmeliyim.
Arşivlerde saklanacak bu orijinal performansı DVD formatında almak isteyenler için müjde, Ekim sonu Kasım başında söz konusu konser piyasaya sürülecek.
JESSIE WARE- TOUGH LOVE
Bu sene çıkmasını beklediğim albümlerden biri nihayet dün yayınlandı. Jessie Ware’i önceki albümü ‘Devotion’ ve ilk single çalışması “Wildest Moments”tan tanıyoruz.
Ware’in hayat hikayesini azıcık başa sararsak, gazeteci olmak için üniversitede iletişim okurken, müzisyen arkadaşı Jack Penate’e back vokal yapmasıyla aslında müzik dünyasına da adım atmış.Ardından arkadaşlarının kendisini desteklemesiyle müzik sektörüne balıklama dalıyor. SBTRKT ile ilk şarkısı olan ‘Nervous’u da yazması tam bu dönemlere denk geliyor.
2012’de çıkan Devotion albümü ve ardından 1 sene sonra albümün makyajlı Golden Editon versiyonu yayınladığı ‘Imagine It With Us’ ile bendeki Jessie Ware sevdası da iyiden iyiye yükselişe geçti. İlk albümün ardından çıktığı turneden sonra edindiği tüm tecrübelerini yeni şarkılarına aktaran İngiliz şarkıcı, yeni albümü için daha da dolu geri dönmüş.Belki şimdiden fazla erken ama hazır bu senenin en iyi 50 albümü listesi kafamda belirmeye başlamışken, Jessie de yeni albümüyle kendisine bu listede güzide bir yer edindiğini söylemeliyim.
‘Tough Love’ albümü için Benny Blanco ve Two Inch Punch ile çalışan Ware bu tercihinin aslında geçmişe dayandığını anlatmış. Bundan üç dört sene önce birlikte şarkı yaptıkları için bağlantılarının hiç kopmadığını söyleyen şarkıcı, New York’a ablasını görmeye gittiğinde bir de stüdyoya uğramış ve aslında yeni albüme şarkı yazmaya da bu dönemde başlamış.Söz konusu yeni albümünde birçok ünlü prodüktörle çalışan Jessie, her ne kadar birçok bağlantıyı Benny Blanco sayesinde kurduğunu söylese de, bir noktadan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelmiş. Ed Sheeran ve XX’ten Romy Madley albüme renk katan müzisyenlerden sadece ikisi.
Şarkılarında kendi yaşadıklarından çok çevresindeki insanların hayatlarından kesitler anlattığını belirten Jessie, ‘kendimi anlatmak bana çok sıkıcı geliyor’ diye eklemiş. Yazdığı sözlerin onun için en önemli önceliğinin olduğunu üstüne bastıra bastıra vurgularken, kliplerinin de benzer şekilde sanatsal bir ifadesi olmasına özen gösterdiğini söylemiş.
Her ne kadar Jessie sadeliği kendisine çizgi olarak belirlediğini söylese de yeni albümünden çıkarttığı single’lar için birbirinden güzel remixler de yayınlayarak her yönden vurmayı başarıyor. Özellikle albümün en etkileyici şarkılarından olan ‘Say You Love Me’nin Gorgon City remix’ini bir dinleyin derim Şarkının orijinal halinden nasıl bambaşka bir şarkıya dönüştüğünü görün, siz de bana hak vereceksiniz.
Jessie’nin ikinci albümünden ilk single albüm ile aynı ismi taşıyan ‘Tough Love’ olurken, ikinci single elbette Ed Sheeran ile yazdığı albümün belki de en iddialı hit şarkısı olan ‘Say You Love Me ‘ oldu.
Albümün genel dinleme hali şarkı atlamadan başlayıp biten ve tekrarlanarak devam eden cinsten bir yapıya sahip. 11 şarkılık albümün deluxe formatı 4 yeni şarkıyla elbette tercih edilecek versiyon oluyor.
YILDIZLAR:
Tough Love ( şarkının remixlerini de mutlaka dinleyin derim)
Cruel
Kind Of…Sometimes..Maybe
Want Your Feeling
Champagne Kisses
OSCAR’IMI VERDİM GİTTİ:
Say You Love Me (Albümün incisidir, müthiş remix’leri var atlanmamalı)
Keep Me Lying (Albümün en orijinal şarkısı)
Paylaş