Paylaş
Özellikle bir önceki albümü ‘Ben Sizden Kaçtım’ ile dikkatimi çeken sanatçı ile o zamandan beri bir söyleşi imkânı yakalamak istemiştim. Söyleşi şansı bu albüme kısmet oldu. Yeni şarkılarını, albümün daha önce hiçbir yerde anlatmadığı detaylarını aşağıdaki söyleşide okuyacaksınız. Dilerim sizler de benim kadar keyif alırsınız bu özel albüm ve hikâyesinden.
Bir önceki albümün ‘Ben Sizden Kaçtım’ daha sivri bir albümdü sanırım. ‘Sürsün Bahar’ daha naif, daha melankolik bir tat veriyor. Bu iki albüm arasındaki kendindeki, müzikal dünyandaki değişimler nasıldı?
‘Ben Sizden Kaçtım’ aslında benim tanınırlığımı epey arttıran bir albüm oldu. Aynı zamanda da 2011’de açtığım blogumun ismiydi ve twitter nick’imdi. Albüm hepsini birbirine bağlasın istedim bir noktada. Dönem olarak çok daha kendim arabesk seviyesinde karamsar bir dönemdi, bu albümün türüne de yansıdı. Biraz daha alaturka, koyu bir atmosferi vardı.
Sürsün Bahar’ın atmosferine gelirsek daha aydınlık, yollar sürsün albümüne gönderme yapan bir havası var. Derin melankoli ve hüzün hakim, bir önceki albüm kadar karamsar diyemem. Umut pırıltısını gösteren bir yanı var, en azından bana hep o havayı veriyor.
Yeni albümünün basın bülteninde şehirli hayatının insanlara getirdiği yalnızlıklar ilgili bir not var. Sanırım albüm biraz bu eksende oluşmuş, nedir şehirli hayatının getirdiği yalnızlık durumu?
2017 sonbaharında ben Çanakkale’de Biga’da bir köye yerleştim. İşler güçler oldukça gidip geliyorum Çanakkale dışındaki yerlere. O yüzden ben de bir bıkmışlık vardı şehir yaşantısına dair. Sürekli şehir yaşantısını eleştirmekten içim kararmıştı. Ben Sizden Kaçtım’da yollardan ve uzaklaşmaktan bahsediyordum. ‘Sürsün Bahar’da şehirden uzaklaşmanın verdiği ruh haliyle her şeye biraz da uzaktan bakma becerisi verdi bana.
Bu şehir değişiminin sendeki etkisi nasıl oldu?
Şehir hayatında herkes bireyselleşiyor sanırım, zamanla bir güvenlik duvarı oluşturuyor kendi etrafında. Bende vardı en azından, çekingenlik olarak da dışa vurabiliyor bu kendini. Bunu yıkmayı daha yeni yeni öğreniyorum. Şu an yaşadığım köyde insanlar birbirini görünce her seferinde selam veriyorlar, ben uzaktan biri yavaş yavaş yaklaşınca telefonla ilgilenmeye başlıyorum. Öyle bir temas kurmama haline alışmışım ki, selam vermeye geriliyorum. Burada çoğunluk bu anlattığım ben gibi olduğu için insanların yalnızlığı da etrafına kurduğu duvarlardan ötürü olduğunu düşünüyorum. Kulaklıklarla kendimize kişisel alan yaratmaya çalışıyoruz, çok kalabalığız bu şehirlerde ama aslında bir o kadar da yalnızız.
Sürsün Bahar’ın hazırlık süreci nasıldı?
‘Sürsün Bahar’da daha önceden yazdığım şarkıların yanı sıra yeni yaptığım şarkılar da var. Mesela bu albümde 2013 senesinde olan bir şarkı var ‘Sen Diye’ adında. ‘Sürekli Dert’ aslında bir önceki albümün adı olacaktı, ama şarkı içime sinmediği için rafa koymuştum, yeniden üzerinde çalıştım ve bu albüme girdi. ‘Değil Mi?’yi de kayda girmeden birkaç ay önce yapmıştım. Bir araya gelebilecek, kimyası birbiriyle uyumlu şarkılar hazırladım bu albüm için.
Albümün teması için kafanda nasıl bir plan vardı?
‘Sürsün Bahar’ için kafamda bir orkestrasyon vardı. Bir yaylı quartet’i içereceği en baştan beri belliydi. Bu anlamda bir atmosfer çizgisi vardı kafamda. ‘Ben Sizden Kaçtım’ kadar alaturka olmayacağını biliyordum. Konsept olarak pastoral havayı geri çağırmak istedim ve bunu bir prodüksiyon haline getirmek istedim. Aranjmanların üzerine çok eğildim, önceki çalışmalarımda daha demo olarak ilerlerdim. Bu sefer oturup aranjman için özel bir zaman ayırdım kendime. Uzun uzun batı yaylıları yazdım. Bu anlamda ‘Sürsün Bahar’ın teknik çeşitliliği çok zengin oldu.
Can Kazaz’ın şarkı üretme yöntemi nasıl?
Bu çok merak edilen bir soru gerçekten de. Şöyle şarkı yazıyorum diye net bir cevabım yok bu soruya. Kimi zaman bir satır yazarak başladığım cümle bir süre sonra tamamlanıp şarkıya dönüşebiliyor. Ya da yolda gördüğüm bir olay aklıma bir kelime getiriyor. Bunları genelde kaydediyorum, sonra o dönemde üzerinde çalıştığım bir riff ile bu yazdıklarımın uyum gösterdiğini görüyorum. Ya da tamamen gitar ile uğraşırken bir şarkının çıktığı olabiliyor. Bazen bir cümle, bazen de bir melodiden şarkıyı yazdığım da olabiliyor. Keşke uyuyabilsem mesela buna iyi örnek olur. Bir gece uyuyamıyordum, keşke uyuyabilsem dedim kendi kendime. Sonra bunun ağzımdan bir melodi gibi çıktığını fark ettim. Arkası da çorap söküğü gibi geldi, yani aslında kafam biraz artık bu şekilde çalışıyor. Şarkı yapmadan duramıyorum gibi bir şey, yeni albüm çıktı ama ben yakın zamanda yepyeni bir şarkı yaptım. Benim için en keyifli zaman şarkı yazmak, kendi kendime kaldığım kimsenin müdahalesi olmayan bir zaman dilimi olduğu için çok değerli benim için.
İlk klibi Keşke Uyuyabilsem şarkısına çektiniz. Devamında nasıl ilerleyeceksiniz belli mi?
İkinci klip için biraz bekleyip görmek istiyoruz. Ama ben tabi ki ‘Sürsün Bahar’ olsun istiyorum. Her şeyin, albümün de adı olduğu için ona çekmek isterim. İlk klibi ‘Keşke Uyuyabilsem’e çektik. İçerik olarak, anlattığı durum olarak günümüz durumuna uygun olduğunu düşündük. Klipteki fikir vardı kafamızda ama kendimi hiç koymamıştım klibin başrolüne. Daha sonra yönetmenimiz Hasan Kuyucu’nun da fikirsel katkısıyla ilk klibimizi tamamlamış olduk.
Yeni albümü hazırlarken ya da hazırlanırken neler seni besledi?
Edebiyat üzerinden çok örnek veremeyeceğim, bunun sebebi de ben kendi hayatımı yaşayıp, yaşarken birikip onun etkilerinden ne çıkıyorsa onu yapmak istiyorum. Çok müdahale etmek istemiyorum yani, samimi olmasını istiyorum o kısmın. Ama orkestrasyon anlamında Nick Drake etkisi var diyebilirim, onun dışında da yaylı yazılımları için Radiohead’in albümlerini daha derinlemesine inceledim, onlardan nasıl feyz alabilirim diye daha yakından şarkıları dinledim.
‘Sürsün Bahar’ albümünde kimlerle çalıştın?
Biz Efe Demiral ile yoğun şekilde çalışıyoruz. Mertcan Bilgin albümün davullarında yine çalıştık, ayrıca albümdeki şarkıların akışı için çok kafa yorduk. Onların isimlerini anmadan olmazdı bu albüm. Sound anlamında da Barış Büyük ile çalıştım. Ben ilk defa bir mix engineer ile çalıştım ve kafamız çok iyi uydu Barış.
‘Sürsün Bahar’ şarkısını özellikle konuşmak istedim. Şarkının manevi değerinin senin için yoğun olduğunu biliyorum. Babanın ardından yazdığın bu şarkı ile ilgili olarak ne anlatmak istersin?
Bu şarkının melodisi vardı başta. Yoldaydım bir gün, otobüsteydim. Biraz heceler şekilde geliyor melodiler, sürgün, sürsün, sürgün bana, sürsün bahar gibi. Böyle anlatınca tam oluyor mu bilmiyorum ama bu heceler kafamda bir uyum yaratıyordu. Şarkıdaki gelincik çiçeği babamın annem için kullandığı bir metafordu. Şarkıda bir sürü imge var, hepsi de yaşanmış anılardan alıntı. Bir insan bir yakınını kaybettiği zaman, geçmişe dönük bütün anılarını hatırlamak istiyor. Bu kaybın hasarını yaşadığınız güzel anıları yaşatarak aşabileceğinize inanıyorum. O yüzden de bütün güzel anılarımı bu şarkıya koymaya çalıştım. Şarkının demosunu kaydetmek için uzun süre bekledim. Duygusal yoğunluktan ötürü uzun süre kaydedemedim. İlk demo kaydında şarkıyı benzer duygular sebebiyle biraz zor okuduğumu hatırlıyorum ama albüm kaydında sıkıntısız okudum. En son Zorlu’daki albüm lansmanında sahnede şarkıyı canlı okurken sahnede tam anlamıyla dağıldım, seyirciler söyledi şarkıyı. Duygusal olarak benim için çok yoğun ve değerli bir şarkı.
Sürsün Bahar’ın senin sözlüğündeki anlamı nedir?
Bütün albümlerimin arkasında duruyorum ama bu albümün tüm detayları benim içime en çok sinen albümüm olduğu için yeri benim için bir başka. Bu albümdeki her şeyin ‘yaptım çünkü’ açıklaması var, bu yüzden de her anlamda içime çok sindi.
Sürsün Bahar: Az önce detaylı şekilde konuştuk o yüzden geçiyorum.
Keşke Uyuyabilsem: Uyuyamadığım bir gece çıktı o şarkı (gülüyor). Ertesi gün de erken kalkmam gereken bir gündü. Aklım durmuyordu, uyumak istiyorum ama düşünmekten de uyuyamıyordum. Derken bu düşünceler kelimelere dönüştü ve şarkının nakaratı ortaya çıktı. Şarkıda deniz feneriyle ilgili bir söz var, bir gün bilgisayarda çalışırken önüme bir deniz feneri görseli geldi ilgimi çekti uzun süre o resme baktığımı hatırlıyorum. Sonra bu şarkı üzerinde çalıştığım bir dönemde yakın bir arkadaşım ile Anadolu Feneri’ne gittiğimizde yine bu deniz feneri imgesi aklıma geldi. Bir şey beni burada çağırıyor gibi hissettim. Batıl inançları olan biri pek sayılmam ama böyle işaretler karşıma gelince onlarla uğraşmak hoşuma gidiyor.
Sürekli Dert: Eski parçalarımdan biriydi, bu albümde tamamlanma şansını yakaladığım için ekledim. Aslında şarkı ne yaparsak yapalım, böyle bir hayatta dertten kaçışın olmadığını anlatıyor. Biraz da kendimle ilgili bir durum, kim getirdi beni bu hale? Derken aslında biliyorum da ben kendimi bu hale getirdim. Dert edinmenin insanın kendisiyle alakalı olduğunu anlatıyor şarkı.
Değil mi?: Diğer akan şarkılara kıyasla çok daha statik bir hissiyatı olan bir şarkı. Çok daha derin bir hüzün var. Albümün aranjmanlarını yapmak için bir arkadaşımın evine kapanmıştım. Bu şarkı o sayede o evde çalışırken çıktı. Bu albümde bir şarkı daha olsun istiyordum aslında, o evde yalnız başıma çalışırken bu yalnızlık hali ‘Değil Mi’yi çıkarttı karşıma. Şarkının bende uyandırdığı yalnızlık hissi en iyi trompet ile uyuyordu, Barış Demirel’e rica ettim o da sağ olsun kırmadı beni geldi şarkıda eşlik etti.
Duyar Mısın?: İstanbul’da yaşarken bestelemeye başladığım bir şarkıydı. İstanbul’da bir riff olarak doğdu şarkı ilk etapta. Uğraşıyordum bu riff ile, seviyorum kendimi zorlamalayı, enstrüman tarafımı geliştirmeye çalışıyordum bu sayede. Sembolik bir anlatım olan bir şarkım bu, üstü örtülü yani. Şarkıda koro olarak da Chromas var.
Leylek: Şarkılarda çok fazla sembolik imgeler kullanıyorum. Leylekler gökyüzünde gerçekten de fantastik bir şey yapıyorlar. Gözlerime tanık olduğum bu andan etkilendim, acaba gökyüzünde harf mi oluşturuyorlar diyerek oradan şarkıyı yazmıştım.
Güneş ve Rüzgar: Aslında doğrudan iklim değişikliği krizi üstüne bir şarkı. Bunu oldukça nazik bir şekilde söylemek istiyorum. Şarkıdaki ‘güneş ve rüzgar bize yetsin’ derken aslında temiz enerji kullanalım arkadaşlar demek istiyorum. Bu kriz devam ederse bu şekilde, çıkacak doğal felaketler insan yapımı olacak demeye çalıştım müzikal bir yolla.
Sen Diye: Bu albümdeki en eski şarkım. Şarkının riff’i elimde vardı, Litvanya’ya Erasmus için gitmiştim. Aşık olup bu şarkıyı yazmaya çalışmıştım ama bitirmemiştim 2012 filandı. Sonra bir kere daha gidip bu ilişkiyi çözmeye çalışmak içi gittiğimde şarkıyı tamamladım. Şarkıdaki imgeler tamamen yaşadıklarım.
Yirmiyedi: 27 yaşındaki kendime yazdığım bir şarkı. Şarkıyı yazdığımda 28 yaşındaydım, o dönemde İstanbul’da Moda’da yaşıyordum. Yaşadığım evin karanlık hali, o dönemki ruhumun karanlık halini yansıtan bir şarkı olarak ortaya çıkmıştı. Seviliyor gibiyim ama gerçek mi o sevgiyi sorgulayan, kendimle yüzleşmeyi anlatan bir şarkı.
Can Kazaz Aralık ayında yoğun bir konser programıyla sevenleriyle buluşacak. Konser programının detayı aşağıdaki gibidir:
- 5 Aralık Ankara- Barikat
- 6 Aralık İstanbul-Bantmag Havuz- (açık prova etkinliği)
- 7 Aralık Bursa- Hayalperest
- 12 Aralık- İzmir Ooze
- 13 Aralık- Çanakkale Hayal Kahvesi
- 18 Aralık Kocaeli
- 19 Aralık Maltepe Mori Performans
- 20 Aralık Kocaeeli Hayal Kahvesi
- 26 Aralık İstanbul-IF Beşiktaş
Paylaş