Ağustos sonunda Taylor Swift’in yeni albümü ‘Reputation’ için başlattığı tanıtım çalışmaları o dönem oldukça ses getirmişti. Sosyal medya profilini karartıp, tüm geçmiş postlarını silen sanatçı, her gün paylaştığı görsel parçalarıyla tüm takipçilerini bir puzzle oyununa dahil etmişti. Günler sonra bu puzzle oyunu sonunda bir yılan videosa dönüşmüş ve beraberinde yeni albümün yayınlanacağı tarihi duyurmuştu. Taylor Swift’in seçtiği bu farklı ve oldukça kışkırtıcı tanıtım kampanyası uzunca süre kendisinden söz ettirmişti.
ESKİ TAYLOR NERDE?
‘Reputation’dan yayınlanan ilk single çalışması ‘Look What You Made Me Do’ ile yeni albümün kapılarını aralayan sanatçı, önceki Taylor’ları bir bir yok ettiğin, yeni gelen Taylor Swift’in kimseye benzemediğini bizlere duyurdu. 3 sene önce yayınladığı 1989 albümünden farklı olarak Taylor Swift bu albümün single’larını dijital müzik platformlarında da yayınlayarak yeni albüm çalışmalarında kendi sınılarını genişletti. Sırasıyla ‘Ready For It?’ , ‘Gorgeous’ ve son olarak ‘Call It What You Want’ single’larını yayınlayan şarkıcı yaklaşık 3 ay boyunca yeni Taylor ‘bambaşka’ olacak diyerek albümün yayınlanma tarihi olan 10 Kasım’a kadar geldi.
Her ne kadar yeni Taylor Swift ‘bambaşka’ olacak dense de aslında albüm stratejisi bakımından Taylor, bildiğimiz eski model pazarlama taktiklerinden ilerlemeyi tercih ediyor. Swift, 3 sene önceki yayınladığı 1989 albümünde de uzun süre gündem olan albümünün dijital platformlarda dinlemeye açılmaması politikasını yeni albüm ‘Reputation’ için de sürdürmeye devam ediyor.
REKORLARA DOYMAYAN ‘REPUTATION’
Financial Times’ın Taylor Swift’in yeni albümüne dair önceki gün açıkladığı rakamlara bakılırsa ‘Reputation’ın dijital yayın politikasından uzak olması kendisine zararla değil aksine bu senenin en çok fiziksel albüm satan sanatçısı ünvanıyla geri dönmüş gibi duruyor. Reputation’ın yayınlandığı ilk hafta sadece Amerika’da 1.22 milyon adet satış başarısı yakalarken, bu rakam dünya genelinde 2 milyon adedi buluyor. Yeni albümün ne zaman dijitale açılacağı henüz bilinmezliğini korurken bir önceki albümün aylar boyunca dijital platformlara açılmadığını düşünürsek, bu durum Taylor Swift’in çok da umrumdaymış gibi durmuyor.
Müzik sektöründe böyle uzun soluklu aralar verildiğinde, geri dönüş çalışmaları hem sanatçı adına, hem de takipçileri için daha da farklı bir anlam taşıyor. Hafızaları tazelemek adına bir iki ufak not düşmek gerekirse; Fatih Erdemci, 1997’de Türkiye’nin ilk toplama albümü olan “9’da 9‘da” ‘Ben Ölmeden Önce’ adlı şarkısıyla yer aldı. ‘Ben Ölmeden Önce’nin yakaladığı büyük beğeninin ardından 2 yıl sonra tüm söz ve besteleri kendine ait, içinde “Ben Ölmeden Önce” nin de yer aldığı “Yaşamak Zor” albümünü çıkardı. Şimdilerde yeni albümü ‘Kapılar’ın heyecanını yaşayan Fatih Erdemci ile hem arada geçen bu uzun dönemi, hem de yeni albümü üzerine sohbet ettik.
Bu kadar uzun bir aradan sonra yeni bir albüm ile geri dönmek nasıl bir duygu?
Çok heyecanlıyım tabi ki. İlk başta biraz endişeliydim çünkü 18 yıl unutulmak için yeter bir zaman. Ama görüyorum ki takip edenim, hala şarkılarımı -bulunması zor da olsa- dinleyenim çokmuş. Bu çok güzel. Bulunması zor dedim çünkü eski albümüm “Yaşamak Zor” yeniden basıma giremedi nedeni ise bağlı olduğum plak şirketinin ben albümü yaptıktan kısa süre sonra kapanmasıdır. Albümü artık bulmak mümkün değil. O zamanlar dijital medya ortamı yoktu. Belli bir sayıda basıldı ve bitti. Bu tür zorluklara rağmen halen biliniyor olmam ya da hatırlanıyor olmam gurur verici. Demek ki iyi şeyler yapmışım sadece yanlış kişilerle yanlış zamanda. Umut verici olan iyi şeylerin mutlaka bir gün doğru yerlere varıyor olması.
Ara verdiğiniz bu sürede müzik ile olan ilişkiniz nasıldı? Yeni bir albüm yapma fikriniz nasıl ortaya çıktı?
Kalben’in uzun süredir merakla beklenen ikinci stüdyo albümü ‘Sonsuza Kadar’ ve benzer şekilde Sam Smith’in ikinci stüdyo albümü ‘The Thrill Of It All’. Geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan iki albüm günün farklı anlarında sürekli kafamda dolanıp duruyor. Yazıyı yazana kadar fark etmemiştim, iki albüm de sözleriyle önde olan çalışmalar. İki yeni albüm de son günlerimin en büyük neşesi, yeni şarkıları dinledikçe keşfetmek, keşfettikçe daha da bağlanmak tarifsiz bir keyif.
KALBEN-SONSUZA KADAR
13 şarkıdan oluşan albüm Berkant Ali İncesaraç’ın yönetmenliğinde tamamlanan ‘Ben Her Zaman Sana Aşıktım’ video klibiyle ilk kıvılcımını yaktı. Önceki hafta albümün basın dinleme partisinde yeni şarkılara ısınmış olsam da, bir albümü tam anlamıyla tanımak için onunla tek başına kalmayı daha önemli buluyorum. Ben de bu sebeple albümün cd’si piyasaya çıkınca hemen kendime bir tane aldım. Şarkıları baştan sona dinlerken kartonet incelemek, sanatçının teşekkürler bölümünde yazdıklarını merakla sona kadar okumamak, şarkılara dair kartonette verdiği ipuçlarına tanık olmak inanılmaz hoşuma gidiyor.
Kalben’in ikinci albümü aslında tanıştığımız ve sevip dinlemekten kendimizi alamadığımız o sesi çok da değiştirmeden bize sunuyor. İlk albümden bildiğimiz Kalben müzikal anlamda fazla değişikliğe uğramadan yine bizlerle. Kalben ile ilk albümünden sonra yaptığım röportajlarda şarkıların hikayelerini sorduğumda bu hikayeleri anlatmaktansa dinleyenin kendi tasvirine bırakmak istediğini söylemişti. Bu söylediğini özellikle yeni albümle daha iyi anlıyorum. ‘Sonsuza Kadar’ın sözleri her dinleyişimde beni bambaşka hikayelere götürüyor. ‘Sonsuza Kadar’da Kalben’in kelimeler ile kurduğu dünya çok ustaca. Şarkılardaki melodik yapı akılda kalıcılığı sağlamasının yanı sıra, albümün genel hali sizleri durup düşündüren bir masalsı hava yaratıyor.
Garaj Müzik etiketiyle yayınlanan albümde 13 şarkı yer alıyor. İlk albümde olduğu gibi bu albümde de bir cover şarkıya yer verilmiş. Nil Karaimrahimgil’in ilk albümü olan ‘Nil Dünyası’ndan en özel şarkılardan biri olan ‘Rüzgar’ bu sefer Kalben’in yorumuyla bambaşka bir kimliğe bürünmüş. Kalben şarkı sözü konusunda usta olduğu kadar bence cover yapma konusunda da gerçek bir uzman diyebilirim. Burada değinmeden geçemeyeceğim Kalben’in Zuhal Olcay cover’ı ‘İyisin’ beni ilk duyduğumda büyülemişti. ‘İyisin’ her ne kadar bu albümde olmasa da umarım bundan sonraki albümde bu şarkı kendine yer bulur diye evrene dileklerimi gönderiyorum.
Albümdeki bir diğer sürpriz de, Kalben’in canlı performanslarından herkesin ezbere söylediği ‘Sakin Ol Evladım’ yeni albümde yer alıyor olması. ‘Sonsuza Kadar’ın düzenlemeleri Kalben’in eşi
Deyim yerindeyse ‘müzelik’ bu malzemelerin satılması her ne kadar grubu duygusal olarak farklı bir yöne götürmüş olsa da, bu satıştan elde edilen gelir Bangkok’taki bakıma muhtaç çocuklara ve İngiltere’deki CALM derneğine bağışlanıyor.
20.yıl turnesi kapsamında İngiltere’de konserlerine devam eden grup yeni albüm çalışmalarına da bir yandan başlamış durumda. Geçtiğimiz günlerde Placebo’nun solisti Brian Molko’nun NME’ye verdiği röportajla birbirinden önemli açıklamalarda bulunmuş. Molko, en son yayınladıkları single’ları ‘Jesus Son’ ve Talk Talk cover’ı ‘Life is What You Make It’in şimdiye kadar yayınladıkları en ticari şarkılar olduğunu belirtmiş. Genelde bu tarz işlerden sonra yaptıklarının tam tersine giderek deyim yerindeyse ‘kariyer yok edecek’ şarkılar peşinde koştuklarını söyleyen Brian Molko, yeni albüm için sürekli şarkı yazdığını söylemiş. Molko, son dönemde yazdığı şarkıların daha çok insanlığın ve hayatın acısı, trajedisi üzerine olduğunu söylerken, bu hislerin şimdilik akıllarının arkasında onlarla birlikte yeni albüme kadar gideceğini de eklemiş.
Yeni albüm için yazdıkları şarkılar bir yana Brian Molko aynı zamanda bu dönemde daha önce hiç denemediği farklı methodlarla üretim yaptığını belirtmiş. David Bowie’nin de sıklıkla kullandığı ‘cut up’ tekniği ile şarkılar yazdığını belirten Molko, bu sayede eski yöntemlerinin tamamını bu albüm için çöpe attığını söylemiş. Kimi şarkılarda önce başlık ile başlayıp daha sonra sözler üzerine ilerlediğini belirten Molko, kendi limitlerini zorlayarak daha önce yapmadığı her yolu şarkı üretmek adına denediğini aktarmış. Yeni şarkılar için bütün bu yeni yöntemleri denemekten çekinmeyen Molko, şarkı yazmanın bir disiplin işi olduğunu ve sürekli çalışmayı gerektirdiğini eklerken, hayranlarına yeni şarkılar için sürprizlere hazır olmaları gerektiğini söylemiş.
David Bowie’nin vefatından sonra Placebo’ya bu kaybın hayatlarına olan etkisi sorulduğunda, Brian Molko hala bu konuyu kendi içinde irdelediğini, uzun meditasyonlar yaparak bu konuyu anlamaya çalıştığını belirtmiş. David Bowie’nin kendisine son 5-6 yıl içinde verdiği öğütleri bu dönemde tekrar tekrar anımsadığını belirten Molko, çok yakın bir arkadaşını ve aynı zamanda akıl hocasını kaybetmenin üzüntüsünü henüz üzerinden atmadığını itiraf etmiş. Brian Molko üzerinde çalıştıkları 8. stüdyo albümlerinin temelinde Bowie’nin kaybının büyük etkisi olacağını belirtirken, bu duruma alışmalarının tahminlerinden de uzun süreceğini belirtmiş.
Kalben – Sonsuza Kadar
Söz konusu otobiyografik projenin her aşamasıyla ilgilenen sanatçının ömrü bu belgeseli tamamlamaya yetmediği için, en yakın arkadaşı David Austin sanatçının belgesel için yaptığı çalışmalarını son haline getirmiş.
Önceki akşam İngiltere’de Channel 4 ekranlarında yayınlanan belgeselin ardından İngiliz basınında neredeyse her manşette George Michael belgeseli ile ilgili bir haber vardı. 90 dakikalık yapımın her aşamasıyla ince ince uğraştığı belirtilen George Michael, aynı zamanda belgeselin anlatıcısı olarak da yer alıyor. Birçok ünlü ismin George Michael ile paylaştıkları anıları anlattıkları belgeselde Kate Moss, Elton John, Steve Wonder, Naomi Campell, Cindy Crawford, Mary J. Blidge, Liam Gallagher kaybettikleri arkadaşlarını anlatmışlar.
Kate Moss’un anlatımıyla başlayan belgeselde, Steve Wonder 1989 senesinde American Music Awars’ta soul/ R&B ödülü kazanan George Michael’in aslında beyaz olduğunu bilmediğini şakacı bir şekilde itiraf etmesi twitter’da #GeorgeMichealFreedom hashtag’iyle ciddi trafik yaratmış. Elton John, George Michael’ın ‘Praying For Time’ şarkısındaki performansı için John Lennon’un en iyi olduğu zamanlarını hatırlatan eşsiz bir ses derken, Mark Ronson ‘Freedom’ şarkısının adeta Mona Lisa gibi bir başyapıt olduğunu belirtmiş.
Hayatının aşkı olarak belirttiği Brezilyalı sevgilisi Anselmo Feleppa’yı ve kısa süre sonra da annesini kaybetmesinin hayatındaki yarattığı boşluğu belgeselde anlatan sanatçı, hayatındaki yer eden bu acı boşlukları bir türlü kapatamadığını ilk kez bu kadar net bir şekilde dile getirmiş. Öyle ki, 1992 senesinde Webley Stadyumunda yapılan Freddie Mercury’i anma konserinde ‘Somebody To Love’ şarkısını seslendirirken aklındaki tek şeyin hasta olan sevgilisinin iyileşmesi olduğunu belgeselde belirtmiş.
George Michael’ın yakın arkadaşı David Austin’in de yapımcılığını üstlendiği duygu dolu belgeselde bir sürpriz de Adele’den gelmiş. Son ana kadar belgeselde yer alacağı belirsiz olan sanatçı, Austin’in ricası üzerine stüdyoya girerek George Michael’ın ‘Fast Love’ şarkısını seslendirmiş. Henüz bu şarkının single olarak yayınlanıp yayınlanmayacağı belirsizliğini sürdürse de, Adele’in seslendirdiği bu özel cover belgeselin açılış bölümünde yer alması, sosyal medyada yarattığı yankıya bakılırsa oldukça etkili olmuş.
HAFTA SONU ÖNERİLERİ
Sonbaharın gelmesiyle birlikte müzik piyasası yayınlanan yeni çalışmalar açısından oldukça verimli bir dönem geçiriyor. Her ne kadar yılın büyük bombaları Kasım-Aralık döneminde piyasaya çıkacak olsa da, güz döneminde öne çıkan birkaç albümü bu satırlardan yazmadan edemedim. Hazırsanız sizi yeni müzik yolculuğuna çıkartıyorum:
OSCAR AND THE WOLF – INFINITY
Oscar And The Wolf’un merakla beklenen ikinci stüdyo albümü ‘Infinity’ yaklaşık 10 gün önce yayınlandı. ‘Entity’ albümüyle gönüllerde taht kuran Belçikalı grup son 2 senedir Türkiye’yi en sık ziyaret eden gruplar arasında en önde olsa gerek. Yakaladıklar şöhretle nerdeyse tüm Türkiye konserlerindeki biletleri tükenen grup, yeni albümleri ‘Infinity’nin piyasaya çıkmasıyla hayranlarının yüzünü güldürdü. Geçtiğimiz sene Ocak ayındaki Volkswagen Arena konseri öncesinde grubun solisti Max ile röportaj yapmıştık. Söyleşide Max, 2014 senesinde yayınladıkları ilk albümlerinin ardından yakaladıkları bu şöhretin aslında yeni neslin müzik beğenisine ışık tuttuğunu söylemişti. Bu yorumundan yola çıkarak grubun yeni albümü ‘Infinity’e bakınca aslında ilk albümlerinden bir tutam farklı olduğunu söyleyebilirim. İlk albüm kadar enerjisi yukarıda, dans dolu bir albüm olmasa da, Max farklı vokal tekniklerini ve melodik yapısıyla hayranlarına bekleneni verecek bir çalışmayla geri dönmüşler. Benim için grubun şarkılarının etkisinin yanı sıra, video klipleri de bir o kadar değerli. Infinity’den yayınlanan ilk single ‘Breathing’ ve ikinci single ‘Runaway’ video klipleri yine birer görsel şölen olmuş. Max şarkı yazmasının yanı sıra bu şarkıların görselliğine de bir o kadar önem veren bir sanatçı. Son iki klipteki grubun görsel heyecanı, yeni albüm için çıkacakları turnenin şovlarına dair büyük merak uyandırıyor.
Yıldızlar: Susato, Runaway, Chevrolet, Fever
Oscar’ımı Verdim Gitti: Breathing, Honey
BANKS –UNDERDOG
Geçtiğimiz Cuma günü Akın Sevgör’ün ‘Routine’ adlı yeni EP’si yayınlandı. Kendisi 2016 senesinde yayınladığı ilk albümü ‘ArsNova’dan beri radarımdaydı.
Yeni EP’si Routine’ı fırsat bilerek Akın ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Elektronik müziğe getirdiği rutinlerin dışında farklı bakışla, ufuk açıcı, yeni bir sanatçı Akın. Akın Sevgör’ün müzik dünyası ve yeni parçaları üzerine tüm detaylar şimdi sizlerle:
Akın Sevgör’ü tanımak istesek bize neler anlatırsın kendin hakkında? Ailem müzisyenlerle dolu, hatta ilk klasik müzik eğitimimi ailemden aldım. 1989 Ankara doğumluyum, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet konservatuarı’nda üflemeli çalgılar okudum. 6 yıl kadar eğitim aldım sonra konservatuarla yollarımız ayrıldı. Albümden önce aslında birçok projede yer aldım enstrümanist olarak, bunun dışında kendi projelerim de olmuştu.
Müzik ile ilgili deneme yanılma anlamında baya vakit geçirdikten sonra, tam olarak ne yapmak istediğime uzun bir süreden sonra karar verdim. Okuldan da ayrıldıktan sonra klasik müzik icra etme imkanım yoktu. Zaten klasik müzik icra etmek için birçok imkana ihtiyacınız var. O cemiyet tarafından kabul edilmiş bir besteci değilseniz, kimse size bilmem kaç kişilik bir orkestra sağlamaz. Benzer imkanlar tanıyan başka bir platformda çalışmam gerekiyordu, elektronik müzik günümüzde müzisyenlere bu imkanı tanıyan tek yol olduğu için bu alanda işler yapmaya başladım.
Yaklaşık 3 hafta önce Vega ile yeni albümü ‘Delinin Yıldızı’ üzerine yaptığımız röportaj, albüm yayınlandıktan sonra şimdi daha farklı bir anlam kazandı. Röportaj biterken Deniz ‘Vega’yı özleyenlere sürpriz olmayacak bir albüm geliyor’ demişti, albümü dinledikçe ne demek istediğini daha anlıyorum.
‘Delinin Yıldızı’ yayınlandığı gün albümü hakkını vererek dinlemek için, genelde yaptığım yeni albüm dinleme ritüelim olarak yine kulaklıklarımı taktım ve metroya atladım. 44 dakika süren metro yolculuğumda her sözü, her notayı daha iyi duyabilmek için albümü baştan sonra bölünmeden dinledim. Bu kadar uzun zamandır merakla beklediğim albümün o ilk dinleme anı anlatmak gerçekten zor bir durum. ‘Delinin Yıldızı’nı dinlerken albümden her yeni şarkıya geçtiğimde bir öncekinden daha da merakla dinleyip, adeta bir lunapark trenindeymişcesine heyecanlandım.
Eminim bana birçok kişi katılacaktır, Vega şarkıları dinlerken insanı çoşturduğu gibi çoğu zaman da melankoli ve maziye götüren farklı duygu durumları yaratıyor bünyede. ‘Delinin Yıldızı’nın bende ilk uyandırdığı hisler nedense ‘Tatlı Sert’ albümünü benzer şekilde durmadan dinlediğim dönemleri aklıma getirdi. Aynı şekilde 2005 senesinde yayınlanan ‘Hafif Müzik’i de anımsadım, o dönem grubun verdiği konserlerde önlerde bağıra çağıra şarkılarını söylediğim günlerim aklıma geldi. Lise, üniversite ve yeni yeni iş hayatına atıldığım günlere ışık tutan şarkılar meğer hep Vega’dan gelmiş. Hal böyle olunca, araya giren bu 12 yıllık mola ve gelen yepyeni Vega şarkıları hem anıları canlandırdı, hem de farklı bir olgunluk hissi getirdi beraberinde.
Albümün Favorileri
Yukarıdaki girişten de anlayacağınız gibi son günlerde sabah akşam ‘Delinin Yıldızı’ dinleyerek günümü tamamlıyorum dersem yalan olmaz. Albümün yayınlanmasıyla beraber aldığı yorumları gördükçe, benim gibi bir sürü kişinin merakla ve heyecanla bu albüme kendini kitlediğini okudukça inanılmaz mutlu oluyorum.
Yeni albümdeki 10 şarkının tamamı hiç atlamadan dinlenip, albümü defalarca başa sardırıyor. Ama elbette her albümde olduğu gibi benim için bu albümün de favorileri var. Yeni albümü 100 kere dinlediysem albümdeki ‘Arzuhal’, ’Komşu Işıklar’, ‘Ve Tekrar’ı on kat daha çok dinlemişimdir. ‘Sonunu Söyleme Bana’, ‘Delinin Yıldızı’, ‘İsim-Şehir’, ‘Man-yak-lar’, ‘Dertler İri Kıyım’, ‘Sevgilim’ ‘Dünyacım’ı da sırasıyla albümdeki diğer favorilerim olarak sıralayabilirim.
Bu kadar büyük bir özlemle beklenen ve bu hasretin karşılığını layığıyla veren bir albümle geri döndüğü için Vega’ya, onların bir hayranı olarak ne kadar teşekkür etsem az.