Rekabet asıl ne işe yarar?

Tenisin efsanesi Roger Federer’in jübilesi... 20 Grand Slam zaferi bulunan İsviçreli tribünleri son kez selamlarken, kariyeri boyunca kıyasıya mücadele ettiği iki büyük adam, Rafael Nadal ve Novak Djokovic gözyaşı döküyor...Bir yandan hayranlıkla izliyor, diğer yandan Türkiye’de rekabetin nasıl yanlış yorumlandığını düşünüyorum.Bu yazının temelleri o gün atılıyor.

Haberin Devamı

 

 

 

İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfı’nın (İZVAK) kısa bir süre önce İzmir’in tüm renklerini, başkanlarını bir araya getirdiği basın toplantısı... Bütün başkanlar, kulüpleri hakkında bilgi veriyorlar... En son Göztepe’nin yeni başkanı Rasmus Ankersen söz alıyor... Danimarkalı, kendisini “Türk futbolunun ilk yabancı yatırımcısı” yapan süreci anlatıyor. Diyor ki, “Türkiye’ye gelmeden önce İzmir hakkında bildiğim iki şey vardı. Birincisi Karşıyaka-Göztepe derbisi (1980’de oynanan ve 60 bin 061’i biletli 80 bin kişinin izlemesiyle rekorlar kitabına giren), ikincisi ise Altınordu’nun altyapıda yaptığı muhteşem işler...”
“Rekabet aslında ne işe yarar” başlığı da o noktada çıkıyor ortaya...

**

Haberin Devamı

Bir düşünün...
Tanıklık ettiğimiz için çok şanslı olduğumuz müthiş rekabetleri hatırlayın.
Messi ya da Cristiano Ronaldo birbiriyle böylesine muhteşem bir yarışın içinde olmasa, böylesine insanüstü rekorlar kırabilirler miydi?
Ergin Ataman, Türkiye’de bir fenomen haline gelen Zeljko Obradovic’in Fenerbahçesi ile yarışarak Anadolu Efes’in çıtasını yükseltmese üst üste iki Euroleague şampiyonluğu görebilir miydi Türk Basketbolu?
Roger Federer, en büyük rakibi ve en yakın arkadaşı Rafael Nadal’la yaşadığı rekabetten böylesine keyif almasa, 41 yaşına dek raket sallama zahmetine katlanır mıydı?
Usain Bolt’u 9.58’le dünya rekorunun sahibi yapan 2009’daki o efsane yarışta, Tyson Gay ve Asafa Powell’ın rolü neydi?

**

Rekabet aslında budur. Geliştirir, konuşturur, bütün taraflarına değer katar, marka değeri yaratır.
Peki Türk sporunda!
Bizde rekabetin algılanışı ciddi bir sorun. Daha yolun başında, deyim yerindeyse anayasasında başlıyor sıkıntı. Yöneticiler arasında “Daha iyi olan kazansın” diyen, daha doğrusu bu mantığı özümseyen iki elin parmakları kadar bile yok... Taraftarlar arasında “Rakibimin güçlü olması, benim kulübümü de güçlü olmaya iter” diyeni aramak bile hata. Varsa yoksa ‘paçadan çekme’ kolaycılığı.
Düşünün... Ülke futbolunun toplam kalitesini artırma adına Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanlarını kaç kez aynı masada gördük! Yayın gelirlerini artırmaya çalışmanın dışında tüm kulüplerin ortak noktada buluştuğu bir konu oluyor mu?
“Sahada sonuna kadar rakibiz ama saha dışında iş ortağı” diyen var mı?
Türkiye’de İzmir dışında, spor kulüplerinin tümünü aynı masada buluşturan, sağladığı iş birliği ortamı ile rekabeti markalaştıran İZVAK dışında böyle bir oluşum ne yazık ki yok. Her ortamda İzmir’deki bu birliktelik takdir ediliyor ama henüz aynı yola giren yok!
Unutmayın...
Havuzdaki su miktarını artırmayı başarıyorsanız, tüm gemiler yükselir.
Yok hayır, eski tas eski hamam yola devam ederseniz, Faroe Adaları’nın, San Marino’nun, Lüksemburg’un grubunda liderliği kutlar gideriz!
Evet, ne diyorsunuz!
Hala mı bu hakemlerle lig bitmez!

Yazarın Tüm Yazıları