Paylaş
Bunu, salgının Türkiye’ye giriş yaptığı mart ayından bugüne kadar geçen yaklaşık 2 aylık dönemde çok net görmüş olduk.
Üstelik, bu gerçeği gören sadece iktidar tarafı değil, bugüne kadar başta şehir hastaneleri olmak üzere sağlık sistemini eleştiren ve yerden yere vuran muhalefetin büyük bir bölümü bile sağlık sistemimiz konusunda ikna olmuş durumda.
Türkiye’nin salgının Çin’de görüldüğü andan itibaren hastanelerini ve sağlık çalışanlarını buna hazır hale getirmesi, ilaç stokları, yoğun bakım üniteleri, vetilatör cihazları temini ve sonrasında yerli üretime geçmesi ile Türkiye taraflı tarafsız herkes tarafından sağlık konusunda tam not almış durumda.
*
Sağlık sistemindeki başarı konuşulurken en fazla öne çıkarılan hususların başında ise Şehir Hastaneleri geliyor.
Peki, sağlık sistemindeki durum sadece şehir hastanelerinin inşası ve burada kurulan muazzam sistem mi?
Sağlıkta gelinen noktayı tek başına Şehir Hastanelerine bağlamak bence haksızlık olur.
*
Aslında 3 Kasım 2002’de iktidara gelen Ak Parti, sağlık sistemine verdiği önemi iktidara gelir gelmez yayınladığı ilk bakanlar kurulu kararı ile göstermişti.
Hatırlayanlar bilir, Ak Parti iktidara geldiği ilk gün hükümet olarak yayınladığı ilk genelge hastanelerde rehin kalan hastalar içindi.
Bugünkü iktidar, o dönemde yayınladığı genelge ile hastanelerde hastası yada cenazesi olanlara uygulanan çağ dışı yaklaşımı, senetle hasta taburcu edilmesini, parası olmayanların hastanelerde rehin bırakılmasını net bir ifade ile yasaklamıştı.
Yani sağlıkta ilk adım daha gelir gelmez atılmıştı.
Ve kabinenin ilk sağlık bakanı da Recep Akdağ’dı.
*
Sağlıkta aslında büyük devrim yine bu süreçten sonra yapılmıştı.
Sağlık Bakanının Recep Akdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın da Faruk Çelik olduğu dönemlerde SSK hastaneleri ile Devlet Hastaneleri birleştirilmiş ve tek çatı altına toplanmıştı.
İşte sağlıktaki asıl ve ilk devrim bu adımla atılmış oldu.
*
Ve geçen zaman içinde hastanelerdeki cihaz ve uzman doktor açığı kapatılmış, eskiden merdiven altı hizmet veren sağlık ocakları, modern bir yapıya kavuşturulmuş, aile hekimliği sistemi getirilerek ilk basamak sağlık hizmetleri daha rahat uygulanmaya başlamıştı.
Düşünün ki 2002’de bir apartman dairesinden bozma merdiven altında tek bir sağlık ocağı olan Orhangazi’de, bugün 5 modern aile sağlığı merkezi var,
2 yeni aile sağlığı merkezi de ihale aşamasına gelmiş durumda.
*
Şehir hastaneleri dışında sağlıkta bugün elde edilen başarının bir başka nedeni de tüm ülke genelinde en küçük ilçelere varıncaya kadar tüm hastanelerin yenilenmiş olması.
Bugüne kadar “sürekli betona yatırım” diye bazı kesimlerin gereksiz eleştirilerine maruz kalan hastanelerin yenilenme işlemi 10 yıldır sürüyor ve hala da devam ediyor.
Yine kendi yaşadığımız bölgeden örneklendirecek olursak, Orhangazi o eski koğuş sistemli yatakhaneleri bulunan hastaneden kurtulmuş, tek kişilik nitelikli ve modern odaları bulunan eski binanın 10 kat büyüklüğünde yeni bir hastaneye kavuşmuş oldu.
Yine çevre ilçeler, Gemlik ve İznik’te de geride kalan 1-2 yıllık süreçte yine hastaneler yenilenmiş, komşu il Yalova’da da yenilenen bir hastaneden sonra, inşaatı bugün devam eden yeni ve modern bir hastane inşası da devam ediyor.
Sadece hastanelerin yenilenmesi ve modern binalara kavuşması bir yana, hastanelerin içinin de cihaz bakımından her geçen gün daha da dolu hale getirilmesi de sağlıktaki tarihi adımlardan bazıları oldu.
Orhangazi’de düşünün ki Covit-19 tedavisinin ilk ayağı olan tomografi cihazı, bundan 5-6 ay önce hastaneye kazandırılmıştı.
Bugün tomografi cihazı sayesinde Orhangazi Devlet Hastanesinde şüpheli vakalara uygulanan tedavi daha hızlı yürütülüyor.
*
Yani bugün korona virüs salgınında gördüğümüz sağlıkta devrim bir kaç ay yada bir kaç yılın sonucu değil.
3 Kasım 2002’de iktidara gelen iktidarın daha gelir gelmez yayınladığı ilk genelge ve bu genelge ile birlikte bakış açısı ve zihniyetinin tamamen değişmesinin bir ürünüdür.
Dahası, büyük emekler ve mücadeleler verilerek gelinen bir noktadır.
Emeği olan herkesi kutlamak gerekiyor.
Paylaş