Paylaş
İnsanlarımız öldü.
Ama bu başka... Böylesini dünya da Türkiye de hiç görmedi.
Tam 10 il...
Doğudan batıya 400 kilometre, Kuzey’den Güney’e 500 kilometrelik bir alanda 13,5 milyon insanın etkilendiği, üstelik de büyük deprem şiddetinde sürekli artçıları olan bir deprem fırtınası ile karşı karşıyayız.
Kahramanmaraş’ta 7,7 arkasından Elbistan’da 7,4...
Arkasından sayısız 6 şiddetinde, 5 şiddetinde depremlerle tam anlamı ile deprem fırtınası yaşayan Türkiye binlerce insanını kaybetti, binlerce insanı da yaralandı.
Halen enkazlarda bulunan binler var.
Kurtarılmayı bekleyen canlı da var, cesedine ulaşılmaya çalışılanlar da.
***
Tarifi yok.
Klasik bir söylemle “kelimeler kifayetsiz kalıyor” dersiniz ya, işte tam da böyle bir durum.
Hiçbir kelime hiçbir cümle hislerimizi de orada yaşananları da ifade etmeye imkan vermiyor.
1999 depremini yerinde yaşamış birisi olarak yaşanan o psikolojiyi de bilirim.
Sonrasındaki kaotik ortamı da hisleri de bilirim.
Ama bu Marmara depreminden de büyük bir trajedi, felaket.
Belki de tam bilançosu aylar sonra ortaya çıkacak bir tablo ile karşı karşıyayız.
Ama acımız çok büyük.
Psikolojimiz çok bozuk.
***
Deprem gerçeğimiz var.
Bir yanda deprem gerçeğimizden dolayı kentsel dönüşüm için mücadele eden bir devlet anlayışımız var, bir yanda da ne yazık ki her kentsel dönüşüme “Aman efendim bunlar rant peşinde” diye saçmalayarak kentsel dönüşümün önüne taş koyan bir muhalefetimiz var.
En acı gerçeğimiz de şu ki; 1999 öncesinde yapılan tüm yapılarımız sıkıntılı.
Eski binalarımızın tamamı en ufak bir depremde yıkılacak kadar kötü.
Nasıl olacak, nasıl yapılacak işin içinden çıkmak zor.
***
Son 15 yıla baktığımızda Türkiye’nin büyük felaketler atlattığına da şahidiz.
Bir çok bölgede büyük yıkımlı depremler...
* Yangın felaketleri,
* Sel gibi doğal afetler.
Tüm felaketler bize şunu da öğretti bir yandan.
Dayanışma gücü son derece güçlü olan bir milletiz.
Bugün de bunu net bir şekilde görüyor ve yaşıyoruz.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilde büyük yıkımlara neden olan depremin hemen sabahından itibaren Türkiye’nin dört bir yanında insanlar bölge için seferber olmuş durumda.
İşini gücünü bırakıp bölgeye koşan da var, elinde avucunda ne varsa o bölgedeki insanlara sunan da.
Sabahlara kadar yardım malzemelerinin bulunduğu alanlarda çalışan gönüllüler de var, üç kuruş parası ile deprem için insanlığa yardım eli uzatan da.
Enkazdan çıkarıldıktan hemen sonra “Bende bir şey yok bırakın kurtarma çalışmalarına ben de katılmak istiyorum” diyen de var, kendi çocukları enkaz altında olduğu halde başka bir enkazda başka çocukları kurtarmak isteyen AFAD görevlisi de.
Hangi birisini anlatsak, hangi bir hikayeti dile getirsek ki...
Onlarcası, binlercesi belki de var.
Bütün bunlara karşılık, deprem gibi büyük bir felaketi fırsata çevirmek isteyen var.
Deprem alanına gidip siyasi rant devşirmeye çalışan, bölgenin ihtiyacı olan ürünlere hemen ertesi gün zam yapan, özellikle sosyal medyadan yalan yanlış bilgiler paylaşarak algı yürüten, enkaz altındakileri arayıp dalga geçen insan müsveddeleri de var.
Her felakette gördüğümüz manzara...
Ne yazık ki böylesine büyük bir trajedide de ortaya çıktı.
Biz biliyoruz ki Türk Milleti feraset sahibidir.
Türk milleti devletine milletine bağlıdır.
Bugün de bunu görüyor yaşıyoruz.
***
Biraz önce saydığım insanlıktan nasibini almamışlara rağmen, küçücük Orhangazi ilçesinde insanların nasıl bir seferberlik ortaya koyduğunu da görüyoruz.
Neyse ki bahsettiğimiz zümre etkisi çok olsa da bu millette hiç bir karşılığı olmayan, itibar görmeyen bir noktadalar.
Devletimiz de büyük, milletimiz de.
İnsanımız da büyük imanı da.
Bu felaketin üstesinden de gelecek güce sahibiz.
Zor olacak ama olacak.
Maddi manevi olarak bu kaostan da çıkacağız.
Felaketten rant devşirme peşinde olanlar ise bu utançları ile yaşayacaklar.
Büyük devletlerin yükü de ağır olur.
Bizim yükümüz ağır ama bu yükü taşıyacak kadar da güçlü bir devletiz.
Gün birlik günü...
Gün dayanışma günü.
Paylaş