Paylaş
Kaç kötü olay “kaza” kelimesi ile tanımlanır?
Can ya da mal yitimine neden olan her kötü olay sadece “kaza” mıdır?
Kaza denilip geçilebilir mi? Ders çıkarmak için bir ülke, kurumları ve vatandaşları ile kaç kaza geçirmeli ya da yaşamalıdır?
Her kademede ihmali olanların ortaya çıkarılıp yargılanması, liyakat, denetim, eğitim, mutlaka kültür (mesela trafik kültürü) “kaza” sayısını azaltmaz mı?
Bu soruları sormamın nedenini tahmin ediyorsunuz, tren kazası... Ben ona iki “kaza” daha ekleyeceğim. Üçü de sarstı beni.
30 Kasım 2018: Başkentte bir kamyonetin kasa kapağı, kaldırımda yürüyen genç kızımız İrem Kütük’ü öldürdü.
6 Aralık 2018: Başkentin ortasında otobüs şoförü, “Işık sarıdan kırmızıya geçerken yetişirim” dedi ve değerli öğretmenimiz Gülsen Berçin’i öldürdü.
13 Aralık 2018: Yüksek hızlı tren kılavuz trenle çarpıştı. 9 vatandaşımız öldü.
Bu yıl temmuz ayında Çorlu’daki tren kazasında 25 vatandaşımız daha yaşamını yitirmişti. Yine bu yıl İstanbul’da ölümlü ve yaralanmalı 97 otobüs ve servis kazası oldu. Ankara’da ise 75...
Bu son üç kaza ile ilgili haberleri izlerken ya da okurken insan düşünüyor; “Ben de olabilirdim, sevdiklerim de olabilirdi.” İnsan düşündükçe deliye dönüyor. Tesadüfen yaşadığımızı düşünerek üç uyarı çıkardım:
Kaldırımda asla yola yakın tarafta yürüme.
Trafik ışıkları seni korumaz, uymayanlar çıkar. Üstelik bu Ankara’nın en işlek caddesinde bir otobüs olabilir.
Hızlı trende orta vagonlarda yolculuk et.
Tabii ki böyle olmaz, olmamalı. O yüzden sorumluların yargılanması, liyakat, denetim, eğitim, kültür önemli diyorum.
KAFAMDA DELİ SORULAR
Son tren kazasında muhabirimiz Fevzi Kızılkoyun’un haberinde ayrıntıları ile okuyacaksınız. Sinyalizasyon sistemi bulunmayan hatta, makas değiştirmekle görevli Osman Y.’nin ifadesinden, “bir ay önce geçici görevle Ankara’ya geldiğini ve makas değiştirmeyi unutmuş olduğunu” öğreniyoruz.
Ulaştırma Bakanı, “Sinyalizasyon olmazsa olmaz bir sistem değildir” dedi, ama ifadeye bakınca koskoca yüksek hızlı treni de tek bir insana emanet etmeyi önleyecek olan bir sisteme ihtiyacın zorunluluk olduğu ortaya çıkmıyor mu?
Tren raya bastıkça anakumanda sisteminde izlenmesi ve müdahaleyi içeren sinyalizasyon sistemi olmadan, dünyada yüksek hızlı tren çalıştıran kaç ülke var acaba?
Yüksek teknoloji ürünlerine yüksek teknoloji sistem, denetim, hatta yüksek liyakat gerekmiyor mu? O yüzden acele etmemek gerek. Yüksek teknolojinin eksik uygulanması halinde yüksek sorun ve büyük acılara neden olabileceğinden hareketle dört dörtlük tamamlayıp açmak acaba riski azaltmaz mı?
TAM ZAMANINDA GELEN KİTAP
Yazıyı yazmak için oturdum, masama “Şimdi geldi” diyerek bıraktılar.
Adı: Osmanlı’dan Bugüne Kara Trenden Yüksek Hızlı Trenlere
Gönderen: TCDD
Genel müdür İsa Apaydın, 162 yılın öyküsünü kaleme almış, “şahlanışı devam ettiren demiryolları” ifadesini kullanmış.
2003-2018 yılları “Demiryollarının Altın Dönemi” başlığını taşıyor.
Tabii ki çok değerli adımlar atıldı ancak “önce can güvenliği” ve riski en aza indirmek için gereken tüm önlemler alınmalı.
-CUMARTESİ BÖLÜMÜ-
KÖRLÜK VE GÖRMEK
Bugün cumartesi, belki kitapçıya gideniniz olur. Ben okumakta geç kalmış olabilirim. Çok etkilendim, o yüzden de sizlerle paylaşmak istedim. 98 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Jose Saramago’nun önce “Körlük” sonra “Görmek” kitaplarını okuyun. Ben sarsıldım.
BELKİ SERGİYE GİDEN OLUR
1.5 yıldır “Rönesansın Gizli Hafızası” üzerinde çalışıyordu. Ben eserleri sergi açılışından önce gördüm. Sevgili Nihan Yardımcı Çetinkaya, sanat tarihçi Dr. Hülya Kalyoncu küratörlüğünde ve Koluman Holding’in sponsorluğunda İstanbul Uniq’deki sergisinde, İstanbulluları ahşap üzerine karışık teknikle oluşturduğu eserleriyle Rönesans dönemine götürecek.
Paylaş