Paylaş
Clinton: Kudüs ile ilgili ne yapacağız bilemiyorum.
Arafat: Doğu Kudüs bizim, Batı Kudüs İsrail’in. İki devletin başkenti olacak.
Clinton: İsrail Doğu Kudüs egemenliğinden vazgeçmeyecektir.
Aynen dediği gibi oldu... Üstelik o günden bugüne İsrail’in emellerine ulaşmasında en çok ABD ve yönetimleri etkili oldu. Üstelik 2018 yılında dönemin başkanı Trump yönetimindeki Amerika Birleşik Devletleri tüm itirazlara rağmen; büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı, İsrail daha da cesaretlendi. İsrail ve Filistin arasındaki sorun bir kangrene dönüştü. O kangrende ölüm, acı, kavga, haksızlık hiç eksik olmuyor. En büyük suç ise Filistinli Müslümanlara hak tanımayan ve uzlaşmaz tutumunu her fırsatta sergileyen İsrail’de. Son olaylar da bunun en büyük göstergelerinden. Ramazan ayının başından beri Batı Şeria ve Kudüs’ün doğu kesimi zaten gergindi. Ancak, 7 Mayıs 2021’de yatsı ve teravih namazı sırasında “Mekke’ye en uzaktaki cami” yani Mescid-i Aksa’nın basılması gerginliği daha da artırdı. Mesele sadece Mescid-i Aksa’nın basılmasından ibaret de değil. İsraillilerin hak iddia ettikleri yerlerden Filistinlilerin çıkarılmaya çalışması, oturma alanlarının kapatılması da gerginliği tetikleyen unsurlar.
Cami basılması ne insanlığa ne hukuka sığar. Din ve ibadet özgürlüğü engellenmiştir. Acaba İsrail Devleti sorumlular hakkında gerekeni yapacak mıdır?
Diğer yandan olaylardan derin endişe duyduğunu ifade etmekle yetinen uluslararası toplum sadece endişe duymakla mı yetinecektir? Yoksa bu kez endişe duymanın ötesine geçebilecek midir?
İsrail ile İbrahim Anlaşmaları yapan Arap devletleri seslerini yükseltebilecekler mi?
İsrail’in haksız ve uzlaşmaz tavrı, İsrail’e karş cılız seslerle yapılan eleştiriler nasıl olacak da Ortadoğu barışı için bir zemin hazırlayacaktır?
SİYASİ DİL NASIL YUMUŞASIN?
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Terör devleti İsrail, Kudüs’teki Müslümanlara vahşice ve ahlaksızca saldırmaktadır” diyerek; hem Müslüman ülkelere hem de uluslararası topluma İsrail’e karşı etkili adımlar atılması çağrısında bulundu. Bu çağrının yine yanıtsız kalacağını; bırakın etkili adımı, adım atılmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye İsrail-Filistin sorununda bugüne kadar haksızlığı daima yüksek sesle dile getirerek, tüm dünyada yalnız da kalsa hep cesur davrandı. Bununla birlikte son dönemde “yeniden diyalog” politikası çerçevesinde arka kapı diplomasisi yürütülen ülkelerden biri de İsrail idi. İki ülke arasındaki arka kapı diplomasisinin ayrıntılarını daha önce kaleme almıştım. İsrail’in Türkiye’den beklentisini İsrailli kaynaklarım şöyle ifade etmişlerdi:
Hamas ve faaliyetleriyle ilgili sıkıntıların giderilmesi
İsrail hükümetine karşı kullanılan siyasi dilin yumuşatılması
Sorunları olan ülkeler arasında kurulan masalarda karşılıklı taleplerin sıralanması doğaldır. Taraflar bu talepler doğrultusunda karşılıklı adım atarlar. Atarlar da cami basıp, haksızlığa ve hukuksuzluğa devam edip, çocukları yaralayıp sonra da “Türkiye yumuşak dil kullansın” isteği pek gerçekçi değil... Bununla birlikte İsrail-Filistin arasında yaşanan bu son olayların Türkiye-İsrail arka kapı diplomasisine etkisinin ne olacağı da önemli. Arka kapı görüşmeleri bitecek mi, ara mı verilecek yoksa tüm gerginliklere rağmen diyalog zemini oluşturabilmek için sürdürülecek mi? Sorunun yanıtını önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Paylaş