Paylaş
Tam 24 ilden 36 kadın sadece eylül ayı içinde katledildi. Durumun vahametini ortaya koymak için de grafikler hazırladı.
Kısaca özetleyecek olursak:
- Bir ayda 24 ilde 36 kadın öldürüldü.
- Kadınları öldürenlerin yüzde 10’u evli oldukları erkekler.
- 4’ü boşanmak istedikleri erkekler.
- 3’ü birlikte yaşadıkları erkekler.
- Kadınların 18’i ateşli silahla öldürüldü.
- Kadınların 9’u kesici aletle öldürüldü.
ADALET BAKANI NE DİYOR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hürriyet gazetesinin geleneksel kahvaltı konuğuydu. Peki bu vahim tablo ile ilgili neler söylüyor? Bozdağ önce yapılan düzenlemelere dikkati çekti:
- “Son yaptığımız düzenlemede cinayete muhatap kadınsa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veriliyor. Bundan daha ağır bir ceza bizim hukukumuzda yok.
- Kadına karşı cinsel saldırıda infaz ve ceza miktarlarını da artırdık. Darbın cezasını da artırdık. Katalog içine de koyduk.
- Kadınlara karşı işlenen suçlarda ne kadar ceza varsa hepsini biz artırdık.”
‘CEZA ARTIRMAKLA BU İŞİN ÜSTESİNDEN GELİNEMİYOR SEFERBERLİK ŞART’
Kısaca cezada limit son noktada. Ama Bakan da açık açık söyledi: “Ceza artırmakla da bu işin üstesinden gelinemiyor.” Zaten rakamlar da bunları gösteriyor. Peki ne yapmalı? Sorunun yanıtını Bozdağ’dan aktarayım:
- “Önleyici hukuk tedbirlerine ihtiyacımız var.
- Herkes üzerine düşeni yapsın diyoruz ama bunlarla ilgili kısımda belki bir eylem planı çerçevesinde hareket etmekte fayda var.
- Önleyici hukuk önce evde devreye girer. Çocuğu yetiştiren anne-baba, sonra okulda, üniversitede, işyerinde...
- Toplum olarak bir seferberliğe ihtiyacımız var.
- Sadece mahkemeye bırakırsak, mahkeme kadın şiddetin mağduru olduktan sonra devreye giriyor.
- Herkes birinci derecede kendisini vazifeli gördüğünde bu işin üstesinden gelebiliriz. Aksi takdirde sadece polise, hâkime, savcıya bu iş bıraktığımızda, bu işi çözemediğimiz çok açık.”
YAŞAM TARZINA MÜDAHALE ENDİŞESİ
Bitmeyen bir tartışma, bitmeyen bir endişe yaşam tarzına müdahale... Özellikle kadınlar açısından. Bundan kimi zaman başörtülüler kimi zaman ise başı açık kadınlar şikâyetçi. Kimi kesimlerde ise ne acı ki, “Mini etek giymiş, başına geleni hak etmiş” şeklinde aşırı ilkel bir bakış açısı var. Önce erkekler, size ne ya? Kim ne isterse giyer, isteyen örter, isteyen açar. Siz kadınlara bakacağınıza örümcek kafanıza bakın, art niyetinizi sorgulayın. Gelelim Adalet Bakanı’nın bu konudaki sözlerine:
‘BİRİNİN ETEĞİNE KARIŞTILAR BİRİNİN İÇKİSİNE KARIŞTILARI HİÇ KİMSE SÖYLEYEMEZ’
- “Ceza kanunlarında yaşam tarzına müdahaleyi ilk defa biz suç haline getirdik. Yaşam tarzı tercihlerini değiştirmeye cebir şiddetle zorlama ve müdahale, çalışma hakkını, eğitim-öğretim hakkına engel olmak isteyenler cezai yaptırımla karşı karşıya kalırlar.
- Hepsi suç, hepsinin cezası hapis. Biz ayrımcılığı suç haline getirdik.
- Kapsamı da genişlettik. Hiç kimse söyleyemez. Birinin eteğine karıştılar, birinin içkisine karıştılar, birinin yaşam tarzına müdahale ettiler. Kimse diyemez. Vatandaşlar arasında böyle olaylar çıktığında da onu himaye ettiniz diyemezler.
- Yasa herkes için geçerli. Biz birini koruyan bir yasa getirmedik ki, herkes için yasa getirdik.
- Biz 20 yıldır iktidardayız. Yaşam tarzına müdahale oluyor deniyor, aslında yaşam tarzına müdahaleyi suç yapan biziz. Kişilerin bu tercihlerine karşı eylemde bulunan herkes cezai müeyyide ile karşılaşıyor.”
FETÖ İLE MÜCADELEDE SON DURUM
Ah bu Amerikalılar meğerse Türkiye’nin iyiliği için terör örgütü başı Fethullah Gülen’in iade talebini adli makamlara göndermiyormuş... Sözde adli makamlar reddedermiş. Ne acayip değil mi? Ya da nasıl bir iyilik anlayışı bu? Sen üzerine düşeni yap, adli makam da kararını versin. Gülen’le ilgili klasörler Amerikan Adalet Bakanlığı’nın deposunda yıllardır bekliyor. Bu acayip süreci ve Amerikalıların sözlerini de Adalet Bakanı Bozdağ anlattı:
‘BİZE SİZİN İYİLİĞİNİZ İÇİN DOSYAYI ADLİ MAKAMLARA GÖNDERMİYORUZ DEDİLER’
- “Biz daha önce Amerika’ya onlarca klasör gönderdik. Sadece bir dosyadan değil, birçok dosyadan da iade talebinde bulunduk.
- Bugüne kadar gelinen noktada ABD olumlu bir yaklaşım ortaya koymadı.
- Türkiye’nin bu dosyada ortaya koyduğu deliller, çok net söylüyorum; sadece Türkiye’nin ABD’den istediği değil. Bütün dünya ülkelerinden iadesi istenen kişiler arasında sıralama yapılsa delil yeterliliği bakımından birinci sıradadır. Hem ABD ile ikili anlaşmalara uygun hem de uluslararası hukuka uygun yeterinden fazla delil var.
- ABD bir adım atmadı. Hatta ben en son gittiğimde dedim ki onlara, ‘Siz, bizim talebimizi adli makamlara gönderin.’ Onlar da ‘Biz sizin iyiliğinize göndermiyoruz. Adli makamlar reddederler’ yanıtını verdiler.
- Biz ‘Reddediyorsa etsinler, biz Amerikan adaletine güveniyoruz. Yargı sürecinde mücadelemizi orada yaparız’ dedik. Ama buna rağmen bizi düşündükleri için adli makamlara göndermediler. Çünkü gönderdikleri takdirde mahkemenin o deliller karşısında ABD yöneticilerine itibar etmeyeceği çok açık. O yüzden dosya hâlâ Adalet Bakanlığı’nda bekliyor.”
Şaka gibi değil mi? Ne yaptıklarının daha doğrusu yapamadıklarının anlamı var ne de açıklamalarının. Sen süreci başlat Amerikan Adalet Bakanlığı, kararı yargın versin. Neden korkuyorsun ki?
ADINI ‘ZEYTİN’ KOYDUK
Genel Yayın Yönetmenimiz Ahmet Hakan kedici, benim ise köpeklerim var. Ama hayvanları çok severim. Adalet Bakanı Bozdağ sabah tam da kapıdan girerken artık binamızın sahiplendiği kedilerden biri de benimle birlikte Bakan’ı karşıladı. Pek de sevimliydi, Selahattin Sönmez fotoğraf çekerken adeta poz verdi. Bakan Bozdağ ile isim aradık, ‘Zeytin’de karar kıldık. Gelen konukları sanırım canı isterse bundan sonra benimle birlikte ‘Zeytin’ de karşılayacak.
Paylaş