Paylaş
Meseleyi bundan sonraki satırlarda değerlendirirken, üzerinden yıllar geçmiş olsa da Hıristiyan dünyası açısından hiç unutulmayan konunun İstanbul’un fethi ve o fethin sembolü Ayasofya olduğunu da göz önünde bulundurmakta fayda var. Şimdi, Ayasofya’nın Cumhurbaşkanlığı kararıyla cami statüsünü elde etmesinin ardından, tartışmalara ve o tartışmalara üst düzey yetkililerin verdikleri yanıtlara bakacağız.
KİLİSE NEDEN CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ?
Bu soru, bazı yazılarda ve sosyal medyada karara yönelik eleştirilerin başında geliyor. Gelelim bu eleştirilere verilen yanıtlara:
Kiliseyi camiye dönüştüren, İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet. O tarihten beri Ayasofya, cami. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kiliseyi camiye çevirmiş değil.
Üstelik Ayasofya 1934 yılında müze statüsünü alırken, 1936 yılında çıkarılan tapuda “cami” yazıyor. Tam ifadesiyle “Ayasofya Kebir Camii Şerifi”. Bir ayrıntıya daha dikkatinizi çekeyim: Belgede imzası olan Tapu Müdürü Fikret Sinirlioğlu. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu’nun babası...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarları boyunca azınlıkların mallarının iade edilmesine, bu konuda hukuku gözetmeye ve hassasiyet göstermeye özen gösterdi. Yine AK Parti iktidarlarında Süryanilere yeni kilise kurulması için arazi tahsis edildiğini de hatırlatalım.
O GÜN ÖYLE DEDİ, BUGÜN NİYE İBADETE AÇTI?
Ayasofya’nın ibadete açılması kararı ardından, en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce söylediği “Yan tarafta Sultanahmet’i dolduramayacaksın. Ayasofya’yı dolduralım diyeceksin. Büyük Çamlıca Camisi yaptık. 4-5 tane Ayasofya eder. Bu oyunlara gelmeyelim” sözleri tartışma konusu oldu. 2019’daki bu sözler için “Ne oldu da bir yılda değişti” yorumları yapıldı. Kimine göre erken seçim, kimine göre taban konsolidasyonu idi. Ancak konunun seçimle bir ilgisi olmadığını, erken seçimin de gündemde bulunmadığını AK Partili yetkililer söylüyor. Bu eleştirilere yanıtlara gelince:
Konu bir milli egemenlik meselesidir. Ayasofya konusunda Türkiye yıllardır bir baskı ile karşı karşıya idi. Ancak bu baskıyı göze alınca, başa çıkabileceğini, gücü yetebileceğini düşününce, 2019 söylemi geride bırakıldı. Kısacası Erdoğan, Ayasofya’nın cami statüsünü alması için konjonktürü uygun buldu.
Ayrıca 2016 yılında açılan davada karar günü yaklaşınca, AK Parti anket çalışması yaptırdı. Ayasofya’nın açılması isteğinin yüksek çıktığı o anket MYK’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunuldu ve Kariye Camisi örneği hatırlatıldı. Ayrıntılarını ilk olarak muhabirimiz Gizem Karakış duyurmuştu.
YA ÜLKELER YAPTIRIM UYGULARSA?
Hıristiyan dünyasından gelen tepkiler ve bu tepkilerin nereye varabileceği de konuşuluyor. Bu konudaki endişelere yönelik yanıtlar ise şöyle:
Bu karar, olası tüm tepkiler göz önünde bulundurularak verildi.
Avrupa, özellikle İspanya, Yunanistan, Bulgaristan kendi hukuksuz uygulamalarına baksın. İsrail tek taraflı işgalini konuşsun.
Türkiye, egemenlik meselesinde korkuyla hareket etmez.
Üstelik uygulama dünya ülkelerine anlatılacak. Ayasofya’nın kapıları kimseye kapatılmıyor. Statüsü cami olsa da müze olarak ücretsiz ziyaret edilmeye devam edilecek. İsteyen bireysel ibadetini de yerine getirecek.
ATATÜRK İLE Mİ HESAPLAŞIYORLAR?
Kararla AK Parti’nin Ulu Önder Atatürk ile hesaplaştığı, laiklik ilkesinden uzaklaştığı gibi iddialar da dile getirildi. Bu iddialara AK Partili yetkililer tepki gösteriyor:
Atatürk’ün ilke ve inkılapları ile hesaplaşma iddiaları yalandır.
Devletler farklı konjonktürlerde farklı kararlar verebilirler. Kararları zamanın şartları ile değerlendirmek gerekir.
Paylaş