Aldığını beğenmiyorsan verdiğini değiştir

Son zamanlarda Buddha’nın, “Sonunda üç şey önemlidir; ne kadar sevdiğin, ne kadar nazik yaşadığın ve yazgında olmayan şeylerden nasıl zarafetle vazgeçebildiğin” sözü üzerine çalışıyorum.

Haberin Devamı


“Yazgında olmayan şeylerden nasıl zarafetle vazgeçebildiğin”... İçinde büyük bir felsefe barındıran ne kadar derin bir cümle.
Günümüzde, özellikle sosyal medya denilen mecrada her şey göze sokularak teşhir ediliyorken, bunu başarabilmek kolay mı?
Minimalleşme trendi, sürdürülebilirlik kavramları, doğal hayata dönüş isteğinin artışı, bu mecradaki sanal lükse ve hayata karşı duyulan kıskançlık duygusu mu, yoksa benimsenerek yapılan köklü değişimler mi?
Dışarıda olup biteni, iç gözlem ve farkındalıkla olduğu gibi kabul edebilmek büyük bir erdem.
Bu ara çevremdeki birçok kişi her şeyi sorgulama ve sürekli çaba sarf etme içinde. Farkındalık devreye girdiğinde dönüşüm başlıyor.
Dış etkenlerden, anlık zevklerden etkilenmeyen, kısıtlayıcı beklentilerden arınmış bir bilinç seviyesine ulaşabilmek, mutluluğun formülü bence.
Hoşunuza gitmeyen, kıskanacak kadar rahatsız olacağınız bir deneyimle karşı karşıya olduğunuz zaman bile etraftaki güzellikleri görüp, takdir edebilme becerisini gösterebiliyorsanız, mutluluk tuzaklarını aşmışsınız demektir.
Çok beğendiğiniz bir şeyi, hiç sevmediğiniz birinin üzerinde görmek kadınların dengesini bozuyor. Kadının derdi kadınla olduğu için buna artık normal gözüyle bakabiliriz. Peki ya baktığınız noktayı değiştirseniz?
Mesela neden onda var, bende yok? Ama bak ona bunu almışlar, sen bana niye almadın?
Bu tür mutluluğu yok eden, mayın tarlası düşüncelerden kurtulup mutluluk algınızı yeniden şekillendirseniz?
Sorun ilişkimizi, kazancımızı, başarılarımızı kıyaslama yatkınlığı. Kendinizi geliştirdikçe yani hayat kalitenizi arttırınca, hayata olan memnuniyet kesinlikle artıyor.

ZİHİN ANTRENMANLARI YAPMAK ŞART

Farkındalık bir kastır. Güzel bir fiziğe sahip olmak için nasıl çaba harcamak gerekiyorsa, mutluluk için de zihin antrenmanları şart. Bunları neden mi yazıyorum?
14 Şubat furyası başlıyor ya, kapılıp dengeden çıkmayın diye.
Sadece o gün için sizi zorlama sevgi gösterisinde bulunmaya iten sistemin dışında kalıp, gereksiz beklenti içinde girmeyin diye.
Bırakın kırmızı güllü veya mücevher kutulu post’unuz olmasın. İçten bir sarılmanın verdiği his, “mış gibi” yapılmış prodüksiyonlardan inanın bana çok daha güzel.
Farkındalık ve mutluluk kasınızı geliştirmek isteyenler için Dr. Joe Dispenza’nın kitaplarını tavsiye ederim.
Okudukça ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

 

Yazarın Tüm Yazıları