Paylaş
Son yıllarda çok fazla start-up’la tanışma fırsatım oldu. Endeavor’da gayet önem verdiğim mentorluk ve jürilik görevleri, smartcon konferanslarımızdaki start-up bölümleri ve çeşitli yerlerden gelen davetler sonucu yaptığım toplantı ve görüşmeler sayesinde Türkiye’deki ekosistemi yakından tanıdım. Ayrıca kendi çalışma hayatım da neredeyse tamamen girişimci olarak geçti.
Bu süre içinde yeni girişimlere verilen bir çok tavsiyeye şahit oldum, tabii ben de kendi fikirlerimi söyledim bol bol faydası olur belki diye. Bir kısmı klişe, bir kısmı acımasız, bir kısmı zihin açıcı pek çok tavsiyeyi güzelim atasözü ve deyimlerimizle acaba nasıl kısa ve öz ifade edebiliriz diye düşündüm ve start-up çağına uygun bir alternatif mini-sözlük hazırladım aşağıda.
Bir elin nesi var iki elin sesi var: Birden fazla kurucusu olan girişimlerin daha başarılı olacağını düşünüyorum. Ortakların farklı güçlü yanlarıyla birbirini tamamlamaları, zorluklarda destekleşmeleri ve birbirlerini cesaretlendirmeleri, büyüme/yayılma gibi planlarda görev paylaşımı yapabilmeleri, birinin içeriyi toplarken öbürünün müşteride olabilmesi gibi bir sürü avantajı var bence. Aile bireylerinin ortak olmasına biraz mesafeli baksam da nadiren çok iyi örnekler de çıkabiliyor.
Derdini söylemeyen derman bulamaz: Girişim ekosistemi içinde aktif ve bağlantılı olmak çok önemli. Mobil uygulamayı nasıl daha etkin kullanacağınız, bir dağıtım kanalına nasıl girebileceğiniz, kritik bir potansiyel müşteriye nasıl ulaşabileceğiniz, yüksek performanslı çalışanları nasıl motive edeceğiniz gibi bir çok küçük büyük problem çözmeye çalışırken daha önce benzer sorunları yaşamış, bağlantı sağlayabilecek kişiler en büyük destekçiniz olacaktır. Yeter ki siz derdinizi paylaşın.
Sakla samanı gelir zamanı: Silikon Vadisi girişimlerinde bazen ana başarı faktörü yatırımcılardan sağlanan fonun ne kadar hızlı harcanabileceği gibi gözüküyor. Bulabildiğimiz her adamı işe alalım, devasa pazarlama bütçeleri olsun, bir an önce en büyük olalım yaklaşımı ikinci-üçüncü tur yatırımlar geldikçe ‘unicorn’lar (değerlemesi bir milyar doların üzerinde olan start-up) yaratabiliyor arada sırada. Türkiye’de ise böyle bir döngüyü bulmak çok zor hâlâ. Ekonominin genel durumu ve yabancı yatırımcı eksikliğinin yanısıra henüz risk sermayesi-girişim-pazar döngüsü de daha yolun başında. Bu durumda da alınan yatırımın bir gecede mucizeler yaratması, müşteri davranışını değiştirmesi, talebi patlatmasını vb. beklemektense, daha temkinli olunması ve uzun dönemli düşünülmesi zaruri gözüküyor.
Hamama giren terler: Girişimci özellikle yolun başında ürün geliştirmeden ofis temizliğine kadar geniş bir yelpazeden sorumlu. Büyük bir şirkette çalışırken net bir görev sorumluluk tanımı mümkün olsa da girişimci aralarında sevmediği, belki doğal olarak güçlü olmadığı bir çok işi öğrenmek ve yapmak durumunda. Aynı zamanda bakınız: ‘İş başa düştü’ ya da ‘Gülü seven dikenine katlanır’.
Sabreden derviş muradına ermiş: Her girişimci hayallerle çıkar tabii yola. Yol uzun, engelli, uykusuz, dolambaçlı olacaktır muhtemelen, hatta bazen çıkmaz bir sokakta da sonlanabilir. Ama sıfırdan bir değer yaratma, çalışanları-müşterileri-iş ortaklarını kurulan hayale inandırma, ortaya çıkan sonuçtan duyulan gurur ve bunun maddi karşılığını da görebilme, girişimciyi yolun sonunda bekleyen ödüller. Çok güzel bir exit durumunda ise aynı zamanda bakınız: Turnayı gözünden vurma.
Bu kısa yazıda şimdilik bu kadar, bakalım sizin ekleyecekleriniz de olacak mı?
Paylaş