Tufan Türenç: Yozlaşmanın sorumlusu kirli ortaklıklar

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

YOLSUZLUKLAR devlet kurumlarının her tarafından fışkırdıkça halkın siyasete ve siyasetçiye olan güveni sıfıra doğru düşüyor.

Ne dürüst politikacıların varlıkları, ne afralı tafralı söylevler bu düşüşü durdurabiliyor.

Birkaçı dışında hemen bütün devlet kurumlarının gırtlağına kadar yolsuzluklara bulaşması, ülkenin düzenini de altüst ediyor.

Bu talana özel sektörün ortak olması ise işi daha da vahim hale getiriyor.

Ülkede kurulmuş olan ve tıkır tıkır işleyen bu vurgun koalisyonu, bir tarafından çözülmeye başlayınca doğal olarak feryatlar da yükseliyor.

Bu talandan çıkarı olanlar, koro halinde yolsuzlukların üzerine gidenleri ülkenin huzurunu bozmakla suçluyorlar.

Bugün Türkiye bir tımarhane gibi.

Her gün yeni bir yolsuzluk ve vurgun olayı çıkıyor ortaya.

Dünyada aynı anda 12 büyük soygun operasyonu yürütülen bir ikinci ülke olduğunu sanmıyorum.

Sanki bir kıyamet yaşıyoruz.

Toplumun morali inanılmayacak kadar bozuk.

İnsanlarımız, kendilerini geçin ama çocuklarının geleceği adına büyük bir endişe içindeler.

Kiminle konuşsanız, bir yıkılmışlık içinde olduğunu görüyorsunuz.

Böyle bir ülke nasıl huzur içinde olabilir?

Nasıl önüne büyük hedefler koyup onlara ulaşmak için ilerleyebilir?

* * *

Peki bu ülke, neden ve nasıl bu noktaya geldi?

Özellikle 1980'lerden sonra başlayan yozlaşmanın bunda büyük rol oynadığı yadsınamaz.

‘‘Kafayı kullan, köşeyi dön’’ felsefesi...

‘‘Benim memurum işini bilir’’ mantığı...

‘‘Bir kere delinmekle Anayasa'ya bir şey olmaz’’ pervasızlığı...

‘‘Verdimse ben verdim’’ yaklaşımı...

Bütün bu tutumların bugün bu noktaya gelinmesinde önemli payları var.

Yani kişisel çıkarlar, toplumsal çıkarların önüne kondu.

Ülkeyi düşünenlerin sayısı azaldı.

O terbiyeyle yetiştirilmiş olan bürokratlar, çağdışı kafalı olarak görüldü ve dışlandı.

İş dünyası bu felsefenin etkisiyle hızla kirlendi.

Çalışarak, yatırım yaparak, emek vererek değil, vurgunla, talanla kolay para kazanmak akıllılık olarak kabul edildi.

Bu yöntemle türeyen zenginler, toplumda saygın kişiler olarak yer buldu.

Namuslu insanlar sindirilip ezilirken, vurguncular, talancılar ödüllendirildi.

İsmet Paşa'nın dediğinin tersine, ‘‘Namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur olamadı’’ ve meydanı namussuzlara bıraktı.

Herkes kendi çapında kafayı kullanıp köşeyi dönme sevdasına kapıldı.

* * *

Bu yozlaşma sonucunda gelir dağılımı hızla bozuldu.

Kirli siyasetçi, kirli işadamı ve kirli bürokrat ortaklığı, alt gelir gruplarının hakkını gasp etmeye başladı.

Zenginler süper zengin, süper zenginler mega zengin oldu.

Yoksul ise daha yoksul...

Milyonlarca insan ‘‘açlık çizgisi’’nin altına düştü.

Ülke nüfusunun yüzde 1'inin, yani yaklaşık 650 bin kişinin ortalama aylık geliri ise 11 bin dolara yükseldi.

Bir taraf Batı'nın en yüksek standardını yakalarken, diğer taraf Bangladeş yoksulluğunu yaşar oldu.

İnsanları arasında böylesine uçurumlar yaratılan bir ülkede huzur olabilir mi?

Bütün bu nedenlerden sonra siyasetçiye ve siyasete olan güvensizliğin günahını ona buna çıkarmanın mantığı kabul edilebilir mi?

Türkiye giderek yönetilmesi güçleşen bir ülke durumuna geliyor.

Ülkeyi yönetmeye talip olanlar, bundan sonra talip olmayı düşünenler, bunları görüp akıllarını başlarına toplamak zorundalar.

Yazarın Tüm Yazıları