Paylaş
Hemen her partiden çok sayıda politikacı Mesut Yılmaz'ı usta bir satranç oyuncusu olarak kabul ediyor.
Bu politikacılar ile çok sayıda işadamı, bürokrat onu cumhurbaşkanlığının favorisi olarak da görüyor.
Ben yıllardan beri politikayı adım adım izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bu iddialara bir türlü aklımı yatıramıyorum.
Önce ‘‘Usta satranççı’’ iddiasına bakalım.
Yılmaz genel başkan olarak ANAP'ın yönetimini eline aldığından bu yana partisinin oyları sürekli geriledi.
ANAP, onun döneminde bir tek seçim zaferi bile kazanamadı.
1991'de genel başkan olduktan sonra hesabını kitabını çok kötü yaparak erken seçime gitti.
Bu karar ona iktidarı kaybettirdi. Böylece başbakan olarak başladığı ilk satranç oyununda mat oldu.
1995 seçimlerine muhalefet lideri olarak girmesine ve rakibi Çiller'in büyük erozyon yaşamasına rağmen DYP'den daha az milletvekili çıkardı.
Bu büyük satranç oyununu da kaybetti.
Seçimden sonra başbakanlığında kurulan Anayol hükümeti 3 ay dayanabildi.
Sonra Refahyol hükümeti kuruldu.
Refahyol 28 Şubat'a toslayınca ortaya çıkan koşullar onun başbakan olmasını sağladı.
* * *
1999 seçimlerine üç ay kala kamuoyu yoklamalarına göre birinci parti durumundaki ANAP'ın lideri Yılmaz yaptığı hatalar yüzünden hem hükümeti hem de prestijini yitirdi.
Çeşitli skandalların patlamasını engelleyemeyen Mesut Bey adını bu skandallara karışmaktan da kurtaramadı.
Gece yarılarından sonra bazı müteahhitlerle evinde buluşması...
Özelleştirilen banka ihalelerine müdahale etmesi...
Çakıcı-Korkmaz Yiğit skandallarına adının karışması...
Bir türlü açıklayamadığı Budapeşte'deki yumruklanma olayı...
Kendi hakkındaki soruşturma dosyalarından kurtulmak için Çiller'in aklanmasına razı olması...
Bütün bu olayların içinde haklı veya haksız olarak adının görünmesi onun kamuoyundaki dürüstlük imajını paramparça etti.
Yılmaz bu kadar tatsız olaydan sonra doğal olarak hükümetinin ayakta kalmasını sağlayamadı ve iktidara veda etmek zorunda kaldı.
Sonra da Yalım Erez'in sağın lideri olacağı endişesine kapılarak aynı kuşkuları duyan Tansu Çiller'le birlikte kurulacak hükümeti engelledi.
Ve Ecevit'e azınlık hükümeti kurdurarak başbakanlığı eliyle ona verdi.
* * *
APO'nun yakalanması gibi beklenmedik olaylar Ecevit'in güçlenmesine ve oylarının artmasına neden oldu.
Oynanan satranç oyununda bu kadar basit ve acemice hatalar yapan Yılmaz doğal olarak seçimlerde ağır bir fatura ödemek zorunda kaldı.
Partisinin oyları hızla eriyerek üç ay içinde yüzde 23'lerden yüzde 13'lere geriledi.
Aslında Batılı demokratik ülkelerde seçimde bu duruma düşmüş bir liderin siyasi yaşamı istifayla noktalanırdı.
Ama Türkiye'de demokratik ilkeler işlemediği için Yılmaz kendinden önceki birçok lider gibi koltuğunu terk etmedi.
Usta bir satranç oyuncusu olarak değil, Türkiye'deki ilkesiz siyaset anlayışı sayesinde politikada kaldı.
Tıpkı Tansu Çiller ve gelmiş geçmiş bir sürü politikacı gibi...
Şimdi çok sayıda insan Yılmaz'ın politik satrancı çok iyi oynadığını ve cumhurbaşkanlığının en büyük favorisi olduğunu iddia ediyor.
Ben sanmıyorum ama dedikleri çıkabilir, çünkü burası Türkiye...
Ancak...
Sicili bu kadar siyasi başarısızlıklarla dolu olan bir insan nasıl usta bir satranççı oluyor?
Doğrusu bunu da benim aklım almıyor.
Paylaş