Paylaş
BİLGELER der ki, ‘‘İktidar babayla oğulu birbirine düşürür’’, değil ki hocasıyla öğrencisini...
Erbakan tam bir politika cambazıdır. Onun öğrencisi Recep Tayyip Erdoğan da öyle...
Şimdi ulus olarak bu iki politika cambazının aynı ipte nasıl oynadıklarını izliyoruz.
Bakalım hangisi ipte kalacak.
Erbakan'ı hepimiz tanıyoruz. Onun artık bu ülkede siyaseten bir daha dirilmesi, halkı bir kez daha kandırması söz konusu değil.
Erbakan dönemi artık çok gerilerde kaldı.
Ama Recep Tayyip öyle değil...
Kimilerine göre o yeni umut.
Kalıbı kiyafeti yerinde olan bu zatın kuracağı partinin tartışmasız iktidar olacağını bazı çevreler pompalıyor.
Recep Tayyip Bey de kendisine son derece güveniyor.
Hatta şimdiden başbakanlığı çantada keklik olarak görüyor:
‘‘Halkımızın teveccühü toplumsal desteğin ifadesidir. Bu bizi mutlu ediyor. Geleceğe yönelik heyecanımızı artırıyor. Mesuliyetimizin ne kadar büyük olduğunu hatırlatıyor.’’
* * *
Her şey iyi güzel de Recep Tayyip Bey'in çapı acaba bu işe yetecek mi?
Yoksa Türkiye'yi yönetmek gibi çok zor bir iş ona büyük mü gelecek?
Biraz bunu irdelemekte, Recep Tayyip Bey'i umut ilan edenlerin gözlerinin açılmasına yardımcı olmakta yarar var.
Öncelikle vurgulamak gerekir ki Recep Tayyip Bey'in dünya görüşü 14 asır önceki kuralların etkisi altındadır.
Örneğin oğlu Burak'ın düğün davetiyesine yazdırdığı tarih ‘‘29 Zilkade 1421’’dir.
Evinde İslami kurallar geçerlidir. Haremlik selamlık uygulaması vardır.
Eşi, kızları ve gelini tesettürlüdür.
Belediye başkanlığı döneminde resmi davetlere, yemeklere bile eşiyle katılmamıştır.
Seçilir seçilmez İstanbul gibi dünya metropolünün kaldırımlarını yeşile boyamaya kalkmıştır.
Belediye'ye ait olan büyük mekánlarda içkiyi yasaklamıştır.
İstanbul'a özgü mekánlardaki içkili meyhaneleri önce kapatmak isteyen ama güçleri yetmeyince perde asmayı dayatan ilçe belediyelerini durdurmamış, tersine onları teşvik etmiştir.
* * *
Devam edelim:
Belediye başkanlığı süresince İslamcı firmaları sürekli kollamıştır. Yetersiz olmalarına rağmen bir çok ihaleyi onlara verdirmiştir.
Türkiye'yi yönetmeye talip olmasına rağmen faizin haram olduğuna inanır. Modern bankacılığa bu nedenle karşıdır.
Avrupa ile bütünleşme konusunda samimi düşünceleri net olarak bilinmemektedir.
Belediyelerde yasalara rağmen tesettürlü kadınların çalışmasına göz yummuştur.
Tabanına laik demokratik cumhuriyete kerhen katlandığı mesajını sık sık vermiştir.
Bütün dava arkadaşları gibi gönlünde bir İslam cumhuriyeti yatmaktadır.
Yaptığı konuşmalarda demokrasiyi amaç olarak değil, araç olarak gördüğünü söylemiştir.
Onun inancına göre Müslümanların kubbeler kalkanı, minareler süngüsüdür.
Ama bütün bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan demokratlığı ağzından düşürmez. Ne dersiniz, dünya görüşü böyle olan bir başbakan Türkiye'yi Batı'ya mı yönlendirir, yoksa Doğu'ya mı?
Bu sorunun yanıtını önce onu umut olarak pompalayanlar vermelidir.
Paylaş