Paylaş
Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet bakanlığını yapmış, dev bir sanayi imparatorluğu kurmuş bir insanın gurbet ellerde yakalanıp cezaevine atılması üzücü, üzücü olduğu kadar da düşündürücü...
Ama ihtiras denen virüsün insanın beynine girince kişiyi hangi uçurumlara sürükleyeceğini kestirmek mümkün olmuyor.
Benzin istasyonlarındaki pompacılıktan, Sultanahmet'te metre sallamaktan hem siyasette, hem de iş dünyasında zirveye çıkmayı başarmanın yarattığı derin ruh fırtınasını her insan karşılayamıyor.
Bu doğaldır ve örnekleri çoktur.
Cavit Çağlar, Demirel'in en zor dönemlerinde yanında oldu. Bu nedenle iktidarın ağır baskılarına maruz kaldı.
Başbakan Özal ve arkadaşları, onu mahvetmekle tehdit etti. Ama o bütün bu baskılara inanılmaz bir direnç gösterdi.
Birçok işadamı gibi çıkarını korumak, yeni imtiyazlar kazanmak uğruna DYP'yi terk edip iktidara yanaşmayı düşünmedi.
Ancak Demirel iktidara gelip onu devlet bakanı yaptıktan sonra toplumdaki o mert ve vefalı imajı hızla bozuldu.
Bu kez iktidar erklerini, çıkarları için kullanan bir insan olarak görülmeye başlandı.
* * *
Çağlar toplumdaki olumsuz imaja rağmen siyasetle işadamlığını birlikte götürmeyi sürdürdü.
Hatta işlerini daha da büyütmek için banka satın aldı.
Ancak kısa bir süre sonra bankacılık Çağlar'ın başını belaya soktu.
Kurduğu o dev imparatorluk sallanmaya başladı.
Çağlar ise büyümek için aşırı yatırım yaptığını, ekonomik krizler nedeniyle ödeme güçlüğü içine girdiğini söylüyordu.
Her fırsatta borçlarının tümünü ödeyeceği garantisini veriyordu.
Ama durum giderek bozuldu.
Sahibi olduğu bankanın içini boşaltmakla suçlandı ve hakkında soruşturmalar başlatıldı.
Arkasından da davalar açıldı.
Cavit Çağlar ise kendisine komplo kurulduğunu yineliyor, yöneltilen suçları işlemediğini ısrarla söylüyordu.
‘‘Ben bütün paramı bu ülkeye yatırdım. 15 bin kişi çalıştırıyorum. Borçlarıma karşılık bütün fabrikalarımı vermeye hazırım’’ diyordu.
Ama savcılar öyle düşünmüyor, çevresindeki çember giderek daralıyordu.
* * *
Bu zor günler devam ederken eşinin tedavisi için yurtdışına çıktı.
Sonra kendisinin de kalbinden bazı sıkıntıları olduğunu, bunun için bir süre yurda dönemeyeceğini söyledi.
İfade vermesi için çağrıda bulunan savcıya, tedavisi biter bitmez geleceğini bildirdi.
Ama dönerse tutuklanacağını biliyordu.
Kendisine yönelik bir komplo olduğuna ve Türkiye'ye dönmesi durumunda cezaevine atılacağına emindi.
Bu yüzden de dönmedi.
Dönmedi ama bunun çıkar yol olmadığını da biliyordu.
Sonunda yaşamını sürdürdüğü New York'ta yakalandı.
Yoksulluktan zirveye çıkan bir insanın bugün geldiği nokta, herkese ibret olacak kadar dramatiktir.
Eğer Çağlar biraz ihtirasını frenleyebilseydi, hiçbir şekilde New York'ta olduğu gibi limuzinden inip polis otosuna binme acısını yaşamazdı.
Bundan sonra Çağlar'ın yazgısını adaletin o ince, o hassas, o şaşmaz terazisi belirleyecek.
Adalet, her zaman olduğu gibi, en doğru hükmü verecek.
Paylaş