Çayyolu, Balgat, Allianoi hepsi aynı kapıya çıkıyor

ÖNCE Balgat’ın kentsel dönüşümüyle umutlandık ve Başkent’in iyice bozulan/yokedilen mimari dokusuna bir seçenek olabilir diye bekledik; boşuna!

Yılgınlığa kapılmayıp biraz ileriye yöneldik. Daha geniş bir alanı kapsayan Çayyolu yapılaşmasında önceki hatalardan ders çıkartılıp, bir şehir mimarisi örneği kurulabilirdi. Bugün varılan nokta, altyapısı bitmemiş, trafik ve yol planlaması yapılmamış, bir tarafı 15 diğer tarafı üç katlı binalarla kafası karışık, hatta cadde-sokak tabelaları üzerinde bile tutarlılık oluşturmamış bir yavrukent modeli. Üstelik bu gidişat öylesine benimsenmiş ki yeni toplu yerleşimler süratle aynı çizgide ilerlemekte.

Her işte bir hayır vardır demişler. Tarkan kültür varlıkları korunsun diye seferber olmasaydı, ne yetkili makamların zihninden geçen gerçek duyguları öğrenebilecektik, ne de Allianoi gündemin önemli bir konusu haline gelecekti. Aslında Allianoi antik kenti ile Emek sinemasının durumu birbirinden hiç farklı değil. Madem ki sözümüz Ankara üzerine, Çayyolu’nu, Atatürk Kültür Merkezi’ni de ekleyin listeye, aynı sonuca ulaşırsınız.
Antik kente su baskını, tarihi sinemaya yıkım yaraşır

Türkiye’nin tarihsel ve sosyal zenginliği, kültürel varlıklarına ilişkin her konu, kaçınılmaz biçimde göçer ve yerleşik kültürün uzlaşmaz çelişkisi noktasına gelip dayanıyor. Baskın olan duygu, hiçbir yere ait olmamak, sürekli hareket halinde yıkıp yeniden başlamak, onu tükettikten sonra bir başka istikamete yönelmektir. Bir bölgenin yerleşik değerlerini daha güzelleştirmek, mevcut mimariyi daha bayındır hale getirmek, antik bir kent ise koruma altına almak olsa olsa bir fanteziden ibaret kalır.

İşte tam da bu nedenle, “Allianoi sular altında kalmasın, prehistorik dönemden, Helenistik çağa, oradan Bizans ve Osmanlı’ya geçen bir evrensel mirası baraj inşaatına kurban etmeyelim” diye çırpınanlar, “çevreci tipler” diye alaya alınıyor.

Uzun sözün kısası, ortada şaşırtıcı bir şey yok aslında. Bu yaklaşım devam ettiği müddetçe, içinden otoban geçen başkentin yeni yerleşim bölgeleri de tıpkı diğerleri gibi plansız olmaya devam edecek; AKM gibi kültür ortamına katkı olsun diye tonlarca kaynak akıtılan bir yapıya lokanta muamelesi çekilecek; dünyada örneğine az rastlanan değerdeki Emek sineması ranta kurban edilecektir. Kendi elimizle kimliğimizi parçalama, tarihten bize devrolan zenginlikleri çöpe atma, hepsinden önemlisi “korumayı ve yaşatmayı” reddederek, insanlığa katkımızı “tüket veya yoket” eksenine çekme pahasına!

Başta Bergama Sunağı olmak üzere, pek çok tarihi eseri barındıran Berlin’deki Bergama Müzesi dünyanın en önemli hazinelerinden biridir. Maalesef sergilenen eserlerin tamamı “alt tarafı gavurun taş parçası” diye itibar edilmeyen Türkiye’den kaçırılmıştır. Bergama’nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasındaki Paşa Ilıcası bölgesinde yeralan Allianoi antik kentini de Allah’ın izniyle ortadan kaldırırsak, zaten bütün Bergama’nın ruhu antika olacak. Aslına bakarsanız yetkili bakan da “öyle bir yer yok” dediğine göre, hepimiz hayal alemindeyiz, “geçmiş olsun” ötesinde söz kalmıyor.

Son zamanlarda moda olan “nasıl adam oluruz” tarzı önermelere bir katkı da ben yapmak isterim. Türkiye ne zaman ideal ve imrenilecek bir ülke olur biliyor musunuz?
Hangi partiden, hangi görüşten olursa olsun, Allianoi yok edilmesin diye uğraşanlara teşekkür plaketi verildiği; Emek Sineması’na “yıkılsın, yenisi bir şekilde yapılır” gözüyle bakanlar karşılarında devleti bulduğu zaman?

SİNEMALARDAN

YAZ rehaveti sona erdi, genellikle okulların açılmasına göre planlanan sinema sezonu önümüzdeki bayram tatili sebebiyle bir fırtına misali esmeye başladı. Birbirinden iddialı altı yeni film sinemaseverlerle buluşuyor.

Son Kahraman
Gerçek olaylardan yola çıkan tarihi ve ilginç bir öykü. Çin’de Siemens firması temsilcisi olarak görev yapan Alman John Rabe, 1937’de Japon işgaliyle başlayan olayların tam ortasında 200 bin kişiyi kıyıma kurban gitmekten kurtarıyor. Film bir tarz “Schindler’in Listesi” (1993) çünkü John Rabe aslında sıkı bir Nazi.

Adı Aşk Bu Eziyetin
Yeni sezonun ilk yerli filmine merhaba. Futbol tutkunlarının ilgisini çekeceği kesin. Gerçek taraftarlık ve taraftar ruhunu anlatan filmin kadrosunda Bursaspor’u şampiyonluğa ulaştıraran teknik direktör Ertuğrul Sağlam da var.

Seni Uzaktan Sevmek
Aşk mesafe tanımaz, bütün engelleri aşar mı? Özellikle “Birimiz Edirne’de birimiz Kars’ta, ne olacak bu aşkın sonu” duygusu içindeyseniz, New York ve San Fransisco arasında geçen bu romantik komedi size iyi gelecek.

Çılgın Hırsız
Bir Pembe Panter sevimliliği ve mizah duygusu eşliğinde Avrupalı çizgi romancıların dünyasına keyifli yolculuk. Haftanın tek çizgi film seçeneği; hem yetişkinleri hem de çocukları mutlu edebilir.

Macera, gerilim arayanlar için “Predators”, hatta maceranın ucuzunu yoğun bir kangölü fonunda izlemeye itirazı olmayanlar için “Ustura” seçenekleri de mevcut.
Yazarın Tüm Yazıları