TARAFTARLAR kadar Galatasaraylı futbolcular için de veda maçıydı. Özellikle önümüzdeki sezon sarı kırmızılı formayı giyemeyecekler için ayrı bir önem taşıyordu.
Asıl acı veda ise şampiyonluk yarışına erken havlu atmış takımın, kendi seyircisi önünde mağlup olarak perdeyi kapatmasıydı. Bütün bunların içinde kaybolan bir “ligi üçüncü bitirme mecburiyeti” vardı. Galatasaray geçen sezonu çok erken açmanın faturasını ligin ikinci yarısında acı ödedi. Buna rağmen oyuncuların ligi üçüncü bitirip sezonu daha geç açma fırsatını iyi kavrayamadıkları Antalyaspor karşısındaki hallerinden belliydi. Maçta dikkatimi çeken Galatasaray’ın kulübesi oldu. Kulübede oturan Servet, Emre Aşık, Emre Güngör, Uğur ve Mustafa’yı hangi takımın defansına koyarsan koy; o takım iddialı bir ekip oldu. Fakat gel gör ki, Rijkaard kadroyu yetersiz buluyor. Ne diyelim, Rijkaard bu. Ne derse doğrudur!
Yenilginin habercisi
GALATASARAY, maçı temposuz ve isteksiz oynadı. Bu anlayış içinde durumu kurtarmak için ancak bir futbolcunun kendi kalesine gol atması gerekiyordu, ki Yalçın’ın ters vuruşuyla bu da oldu. Fakat maçın başından beri Antalyalı oyuncuların yaptığı defans arası koşulardan gelen Tita golü, mağlubiyetin sinyali oldu.
İstanbul geceleri
ANTALYAspor maçında şunu da iyice gördük; Jo Alves Galatasaray’ın forveti değil. Belki yedek olarak düşünülebilirdi ama o krediyi kullanma hakkını da, İstanbul gecelerinde bitirdi.
Dayanamadı
POZİSYON ve oyun zevki açısından kötü diyebileceğimiz bir maç oldu. O kadar ki, Milan Baros bile bitime 15 dakika kala maçı bırakıp stattan ayrıldı.