Paylaş
ÇÜNKÜ BURAK, SELÇUK VE SEMİH’İN BAŞROLDE OLDUĞU G.SARAY ARTIK YOK
BUGÜN DROGBA, SNEIJDER VE FELIPE MELO’NUN ELİNE GEÇEN BİR TAKIM VAR
YÖNETİM YERLİLERİ EZDİRİP, 2’NCİ PLANA ATARAK DEĞERSİZLEŞTİRDİ. ÇÖZÜM BAŞKAN’DA
SELÇUK İnan... Milli Takım’ın yıldızlarından... Galatasaray Kaptanı... Derbideki hali ortada. Hele bir fotoğraf var ki, oyundan çıkarken... İşte size o anı, o fotoğrafı anlatacağım...
Son iki sezonun en verimli, en etkili oyuncusu. Bu kadar rahat, bu kadar çabuk onun üstünü çizerken içi acımaz mı hiç insanın... Belli ki Selçuk’un acımış...
Düşünün. Takımda işler iyi giderken bunun kaymağını yiyen, keyfini süren ve öne çıkan yabancı oyuncular olurken, takım kötü gitmeye başlayınca bu ön planda olanlar bir anda yoklar. En rahat tepki gösterilen, en kolay protesto edilen ve en hızlı feda edilebilen oyuncuların, aslında en değer verilmesi gereken yerli oyuncular olması garip değil mi?
Ülkemizde yabancı sınırlaması var ama aynı zamanda sınırsız yabancı sevgisi de var. Bu orantısız sevgi, takım içindeki dengeleri tersine çevirip kendini vuran bir silaha dönüyor.
G.SARAY’IN GERÇEK LİDERİ SELÇUK’TUR
SELÇUK İnan’ın durumunu ve verdiği tepkiyi, Mancini ile yaşadığı diyaloğa bağlamayın. O sadece bir damla. Selçuk, aslında Galatasaray özelinde genel bir sıkıntıyı ortaya koydu.
Bakın, futbolda kazandığımız başarılarda hangi takım olursa olsun inceleyin mutlaka yerli oyuncuların etkin ve yetkin olduğunu görürsünüz. Bunun sayıyla bir alakası da yoktur. Ayrıca sahanın içinde de lider bir yabancı oyuncu olabilir. Asıl mesele, yerli oyuncuların takım üzerinde söz sahibi olduğu, karar mekanizmasında etkin olduğu ve sorumluluk verildiği takımların başarılı olduğudur. İşte Galatasaray’daki problem de bu. Şampiyon olarak geçirilen iki senenin kaptanı Ujfalusi olabilir ama gerçek liderinin Selçuk olduğu da bir realitedir.
Ujfalusi, Elmander ve Eboue gibi yabancı oyuncular kendilerini takımın bir parçası gibi görüp hareket ettiler. Şimdi, Selçuk, Burak, Umut, Sabri, Gökhan hatta Semih’in başrolde olduğu bir Galatasaray’dan, Drogba, Sneijder ve Melo’nun eline geçen bir Galatasaray var artık.
KÖTÜ GİDİŞİN SORUMLUSU YERLİLER OLDU
BURADA en büyük hata Galatasaray yönetimde... Yanlış tercih yaptılar ve bu saatten sonra dönüş de zor. Yerli oyuncuları ezdirerek, ikinci plana atarak değersizleştirdiler.
Yaşanan olumlu gelişmelerde yabancı oyuncular sürekli ön plana çıkarken, kötü gidişin sorumlusu devamlı yerliler oldu.
Sahada durumu düzeltmesi beklenen oyuncular Drogba, Sneijder ve Melo’ydu ama durum düzelmedi diye Selçuk, Burak, Semih ve Sabri suçlandı, protesto edildi. Drogba, Sneijder goller kaçırdı alkışı aldı, Burak kaçırdı stat yıkıldı. Ama yıkılan stat değil Burak’ın özgüveni ve gururu oldu.
Takım, liderden çok gerilere düşmüş, yarışı erken bırakmışken sahada hep var olan Melo kırmızı kart görürken bile alkışlanırken, Selçuk kredisinin bu kadar çabuk bitirilmesine, yaptıklarının bu kadar çabuk unutulmasına üzülüyor ve şaşırıyordu.
YABANCI FUTBOLCU HADDİNİ BİLECEK
KAPTANLIK bandını ve formayı Selçuk çıkarmadı. Onun üzerinden aldılar.
En can acıtan nedir biliyor musunuz? Kendi taraftarınızın sizi protesto etmesi kadar size sahip çıkacak birilerinin olmamasıdır. Ünal Aysal yönetimi, bırakın bu oyunculara sahip çıkmayı, eleştirerek bu oyuncuları Arena’nın ortasına attı.
Haliyle Arena’ya düşen kuzuyu da parçalamak kolaydır. Selçuk bana göre veda mesajı vermiştir. Ben durumu böyle okuyorum.
Sezon sonu ayrılır mı, hep birlikte göreceğiz. Ama en azından içinde bulunduğu psikolojiyi ve yaşadığı sıkıntıyı net şekilde ifade etti. Sorun belli, çözüm belli. Yerli oyuncu yerini, yabancı oyuncu haddini bilecek. Nasıl mı olacak? Sayın Başkan Ünal Aysal biliyor.
Kolay olan Melo’yu alkışlamak
DERBİ bitti ama yankısı ve etkisi uzun sürecek. Çok konuşulacak görüntüler var ve onlar hafızalara yer etti. Maçtaki bir önemli olay da Melo’nun rakibi Emre atıldıktan sonraki davranışlarıydı.
Felipe Melo’nun, rakibi oyundan atıldıktan sonraki davranışlarından memnun olan, hoş karşılayan eminim birçok insan olmuştur. Emre’yi sevmeyen ve rakip olan birçok kişi ‘iyi oldu’ diye bile düşünmüştür. Yaşanan durum kendi lehimize ise geçer ve kabul edilir bir tarafını buluruz mutlaka. Ama hiç diğer taraftan düşünmeyiz. Empati yapmayız. Melo’yu alkışlamak ve yaptığı işi hoş görmek işin kolay tarafıdır. Ama, resmi ters çevirip de Emre’nin aynı duruma Felipe Melo’yu düşürdüğünü, hatta kart gördükten sonra ‘bize has’ bir hareket yaptığını varsayın.
Zihninizde canlanan bu görüntü sonunda Emre’ye kızıyorsanız, yaptığı hareketi doğal karşılamıyorsanız hatta argo kelimeler kullanıyorsanız işte bu sizin Melo’ya olan gerçek tepkinizdir. Şimdi olayı, “Ama o öyle, ama bu böyle” şekline çevirmeyelim. Hepimiz biliyoruz ki, kimse diğerinden temiz değil.
ASIL TEHLİKEYİ TETİKLEDİ
MELO, en hafif tabiri ile mesleğine, meslektaşına ve dahası kendine duyduğu saygıyı kaybetmiştir. Şu da bilinmelidir ki bu davranış, unutulması zor ve karşılığı verilmek istenecek bir durumu tetikleyecek. Zaten, futbol için asıl tehlikeli olmaya başlayan taraf da burası. Taraftar ve yöneticiler yeterli derecede bu işi gererken, burada sakin kalması, akılcı davranması ve örnek olması gereken kesim olan oyuncuların tetikci gibi davranmaya başlaması, olayın nerelere gidebileceğini kestirememekten kaynaklanıyor.
Çünkü, futbolun baş aktörü olan futbolcular, yaptıkları ve söyledikleri ile sadece taraftar ve yöneticileri değil bir ülkeyi etkileyebilecek kadar önemli bir pozisyondalar. Fakat bunun farkındalar ve bu gücü doğru kullanıyorlar mı? Hayır.
Futbolcular mesleğinize sahip çıkın
ÜLKEMİZDE futbolun yönlendirdiği futbolcular olmaya başladı. Eğer bu iş, futbolcular üzerinden yürümeye ve yürütülmeye devam ederse, en büyük darbeyi futbol yer. Futbolcular var olan saygınlıklarını, etkilerini ve statülerini kaybeder. Yöneticisine saygı duyulmayan, taraftarın yan yana gelemediği bir ülkede son kale futbolculardır. Futbol temiz olacaksa, futbol güzel olacaksa ve ayrıştırıcı olmaktan çıkacaksa, bunu futbolcular yapacak. Mesleğinize sahip çıkın.
Paylaş