Paylaş
Bunun ana sebebi yaz döneminde yaşanan şike soruşturması. İnsanların futbola olan inancını kıran, futbola duyulan saygıyı zedeleyen, maç izleme zevkini yok eden bir sürecin yaşanması bugün statlardan insanları uzaklaştıran ve futbola asıl darbeyi vuran etkendir.
Bu yaşananlar yetmezmiş gibi, bir nebze olsun teselli verecek olan Avrupa Şampiyonası’na, evimizdeki ilk maçımızda veda edip elenişimiz futbolumuzun dibe vuruşudur. Madem dibe vurduk o zaman dipten çıkmanın yolu yeni başlangıç’tır. Yani önce Futbol Federasyonu yönetimi kendini yenilemeli, sonra teknik heyet yenilenmeli, son olarak da yeni bir takım kurulmalı. Tabii bunlara da sabır gösteren bir futbol kamuoyu ve basın da lazım.
Peki bunların hepsi yeter mi? Yetmez. Asıl felaket şimdi geliyor. Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan iddianame sonrası ortalık toz duman olacak. Futbol Federasyonu’nun bu sefer yanlış yapmaya hakkı yok, yapmamalı. Geçen sefer bir karar vermeyerek, olayı akışına bırakmış ve böylelikle kaos ortamına davetiye çıkarmıştı. Fakat şimdi durum farklı. Eğer federasyon aynı düşünceyle hareket ederse bu sefer kriz, kaos hafif kalır ve futbola yapılacak en büyük kötülük yapılmış olur.
Hepimiz pişman olana kadar İstanbul’a milli maç vermeyin
- TÜRK Telekom Arena’da oynanan maçlarda önce Emre Belözoğlu sonra da Volkan Demirel’e gösterilen tepki, artık kulüpçülüğün milli takımın bile ne kadar önüne geçtiğini gösterdi. Bu sadece Galatasaray taraftarına yaftalanacak bir durum değil. İstanbul’da hangi statta maç oynanıyorsa seyirci o stadın seyircisi oluyor ve kendi oyuncusunu destekliyor.
O zaman yapılacak tek şey maçları bundan sonra Anadolu’da oynamaktır. Hem de 1-2 maç da değil. Hepimiz İstanbul’da maç oynanmasını özleyene ve pişman olana kadar milli takım Kayseri, Bursa, Gaziantep ve diğer şehirleri dolaşmalı.
Tolunay Kafkas için hazırlık mı yapılıyor?
- AVRUPA Şampiyonası’na gidemeyişimiz sonrası yeni teknik adam arayışı başladı. Adayların ortak noktası hepsinin Türk olması. Artık Türk teknik adamlar milli takımı çalıştırabilecek yeterliliğe gelmiş durumda. Daha doğrusu var olan yeterliliği futbol kamuoyu ve basın kabul etmiş durumda. Yani işin en önemli tarafı desteğini veriyor.
Yeni teknik adamın bizden olması doğal. Biz duygusal ve yetenekli bir futbol ülkesiyiz. Ne zaman duygusallık ile yeteneğimizi dengeye getiriyoruz; işte o zaman iyi oluyoruz. Yani duygularımıza hitap edip, yeteneklerimizi ortaya çıkartacak bir hoca lazım.
3 aday öne çıkıyor
Adaylar arasında Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ve Abdullah Avcı var. Bu adayların artı ve eksilerine bakalım...
· ERTUĞRUL SAĞLAM: Beşiktaş gibi baskının ve stresin yüksek olduğu bir takımı çalıştırması ve o dönemde iyi gitmeyen işler sonrası kazandığı tecrübe, Kayserispor ile yakaladığı başarı ve Bursaspor ile yakaladığı şampiyonluk Ertuğrul Hoca’yı en güçlü aday yapıyor. Tek problem genç sayılacak bir teknik adamın daha az maç yapma ve daha az heyecan yaşayacak olması.
· TOLUNAY KAFKAS: Kendine has tarzı ve prensipleri ile farklı bir teknik adam portresi çizen Tolunay Hoca, kazandığı Türkiye Kupası ve G.Antep’te geçen sezon yakaladığı başarılı çizgiyle adaylar arasına girmeye hak kazandı. Ama onu biraz daha öne çıkaran; kısa süre önce federasyonun bünyesine katılmış olması. Sanki bir hazırlık yapılıyor hissi uyandıran bu görevin devamı Milli Takım Teknik Direktörlüğü olabilir.
Baskıyı kaldırır mı?
· ABDULLAH AVCI: Şu anda milli takımda oynayan bazı oyuncuların geçmişte hocalığını yapmış olması ve onları tanıyor olması, uzun zamandır aynı takımı çalıştırıyor olması ve geçen sene tavan yapan performansı Abdullah Hoca’yı adaylar arasına koyuyor. Bir diğer avantajı kulübünden rahatça ayrılabilecek olması. Soru işareti ise sadece baskı ve stresin hiç olmadığı İstanbul BŞB’yi çalıştırmış olması.
Ön eleme bile oynayamıyoruz
- LETONYA, İsviçre ve Hırvatistan... Ön eleme oynadığımız bu takımlara elendik, kabus yaşadık. Bu elenmeler sonrası futbolumuz hep geriye gitti. Arada sadece Fatih Terim ile teselli bulsak da bu da geriye gidişi engelleyemedi.
Bizim karakteristik özelliklerimizden öne çıkanı ikili maçları daha iyi oynamamızdı. Ama görüyoruz ki bu, milli takım için geçerli değil. Üstelik bu maçlarda kendimizi kaybetmemiz ve oyunun dışına çıkmamız da cabası. Biz zaten grubumuzda iyi bir takım varsa otomatikmen ikinciliğe oynayan bir takımız. Oysa ortaya çıkan sonuç; bizim ön eleme bile oynayamadığımız.
Paylaş