Schuster, “İhtiyacım olduğunda yanımda değildi” diyerek Bobo’yu devre arası kampına almadı. Hagi de Baros konusunda aynı yolu izleyebilir çünkü Galatasaray’ın en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde Çek golcü hiç yoktu.
BEŞİKTAŞ’ın hocası Schuster bir sürpriz yapıp, devre arası kampına Bobo’yu almadı. Gerekçesi ise sitem doluydu; “İhtiyacım olduğunda yanımda değildi.” Schuster’in yaptığı bu açıklama bir taraftan futbolcuların oyunculuk karakterlerini de sorgulamamıza sebep oldu. Aslında Schuster de Bobo da profesyonel insanlar. Artı, yabancı oldukları için daha da profesyonel düşünmeleri gerekir. Ne kadar profesyonel olursanız olun bir yerden sonra duygusallık devreye giriyor. Bobo’nun, takımının ona çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde olmaması, Schuster’i böyle bir açıklama yapmaya itiyor. Bu durum aynı zamanda Bobo’nun oyunculuk karakterini de ortaya çıkarıyor. Oyuncu dediğin, aldığı paranın hakkını sonuna kadar vermeli. Hatta bunun için gerektiğinde fedakarlık yapmalı. İşte Schuster’in sitemi bundan kaynaklanıyor. Schuster ile Bobo’nun yaşadığı sorunun bir benzeri ileride Galatasaray’da Hagi ile Baros arasında görülebilir. Çünkü Baros, Galatasaray ve Hagi’nin ona en çok ihtiyacı olduğu dönemlerde hiç yoktu. Üstelik, fedakarlık yapması gerekmeyen bir dönemde bile gereksiz bir operasyona giderek sadece kendini düşündüğünü gösterdi.
Yabancıların tavırları hep aynı
Hagi, Baros ileriki haftalarda dönse bile ihtiyacı olduğu dönemde yanında olmayan Çek forveti kulübede oturtabilir. Öyle ya Baros sadece kendini düşünüyorsa, Hagi de kendisine Baros’suz bir yol çizecektir. Bütün bunların ışığında asıl sorgulanması gereken, özellikle yabancı oyuncuların kendilerini kulüplerinin üstünde gören davranışları. Bobo ve Baros’un tavırları, Trabzonspor’da Jaja, Colman, Teofilo ve Alanzinho’nun, Galatasaray’da Pino ve Insua’nın ülkelerinden geç gelmeleri ya da kafalarına göre gitmeleri... Bu örnekleri farklı tarzda çoğaltabiliriz. Sonucunda kafalarına göre hareket eden ya da kulüp kendi yükümlülüklerini yerine getirirken görevlerini yapmayan oyuncular geniş çerçevede düşünürsek, sistemi bozan taraf oluyor. Hem paralarını zamanında ve eksiksiz alıp, hem de kurallara uymamaları yerli oyuncuları moral ve motivasyon olarak bozuyor.
Yeteneğin yerine karakter özelliği
Son yıllarda takımların oyuncularda birinci sırada aradığı özellik artık yetenek değil. Yetenek ilk sıradaki yerini oyunculuk karakterine bıraktı. Çünkü yetenek pasifize edilebilecek ya da maçta kaybolabilecek bir özellik. Ama karakter bütün takımı etkileyebilecek kadar önemli ve üstü örtülemeyecek bir duruştur.
Kopya transferler: Ali Turan ve Kazım
GALATASARAY son yıllarda kopya transferler yapmaya başladı. Geneli de bonservisi elinde olan ve maliyeti olmayan oyuncular. Peki sonuç ne? İstisnalar hariç büyük oranda başarısızlık ve kötü sonuçlar. Son dönemde en çarpıcı transfer Ali Turan’dı. Uğruna Kayserispor ile kavga eden Galatasaray, oyuncuyu, Antalyaspor’a aldığı gibi yine bir devre arasında gönderdi. Yine devre arasında benzer bir iş yaparak bu sefer Fenerbahçe’den Colin Kazım’ı aldı. Bu iki transferin birbirine benzeyen 5 yönü var: 1-) Ali Turan da Colin Kazım da sağ kenar oyuncusu. 2-) Ali Turan 6 ay, Colin Kazım 5 ay futbol oynamadı. 3-) Ali Turan Galatasaray, Colin Kazım Fenerbahçe seyircisinden tepki gördü. 4-) Ali Turan Galatasaray’ın kötü döneminde oynadı, Colin Kazım kötü dönemde geldi. 5-) Ali Turan seyirci baskısını kaldıramayıp kötü oynadı, Colin Kazım baskıya tepki gösterdi. Bunun yanında Colin Kazım’ın eksileri de var. 1-) Futbol dışındaki hayatı onu hiç yalnız bırakmayacak. En ufak hareketi büyüyecek. 2-) Disiplin en büyük sorunu olacak. Bu kadar rahat oyuncu hemen değişmez. 3-) Takım oyuncusu olmadığı için saha içinde uyum yakalaması zor olacak. 4-) Fenerbahçe’den geldiği için seyirci önyargılı yaklaşacak ve kredisi az olacak. Bütün bunları birleştirirsek Colin Kazım’ın başarılı olması büyük bir istisna olur. Ama eksiklerini ve dezavantajlarını bilir, çok çalışırsa bu istisnayı gerçekleştirebilir. Bense bunun çok zor olduğunu düşünüyorum.
Sanal şampiyon adayı Beşiktaş
BEŞİKTAŞ’ın bu sene Avrupa’nın dikkatini ülkemize çekecek kadar önemli transferler yaptığı bir gerçek. Alınan isimler heyecan verici ve önemli. Takıma artıları mutlaka olacak. Fakat ortada garip bir durum var... Futbol kamuoyunun fikir birliği yaptığı tek konu, Galatasaray’ın şampiyonluk şansının olmadığı. Bu doğru bir düşünce ama asıl gariplik burada başlıyor. Galatasaray’ın lider Trabzonspor’dan 19 puan geride olması şampiyonluk şansını yok ederken, 14 puan gerideki Beşiktaş’ın şansı nasıl bu kadar fazla oluyor anlamadım. Sanki Beşiktaş liderin 5 puan gerisinde ve çok iyi oynuyor havası oluşturulmuş durumda. Bugün Galatasaray’ın şansı neyse Beşiktaş’ın da odur. Fakat Beşiktaş’ın bu senenin başarısız takımı olduğunu ve aslında yarışın dışında olduğu yorumunu engelleyen sadece isim yapmış transferleridir. Yıldızlar farklı etki yaratır Düşünün, ilk yarıda 14 puan fark yiyen Beşiktaş aslında sanal şampiyonluk yarışında. Bunu da sağlayan Schuster, Guti ve Quaresma’nın havasıdır. İkinci yarıda Beşiktaş’ı bu sefer Almeida-Simao-Fernandes üçlüsü başka bir yarışın içinde tutacak. Burada asıl önemli olan bu tarz transferlerin etkileridir. Seyirciyi havaya sokar ve stadın dolmasını sağlar. Kazandırarak kulübün kasasının dolmasını sağlar. Kulübü isimleri ve kaliteleriyle Avrupa’da üst sınıfa taşır. Takıma vizyon kazandırıp, ülkenin tanıtımını sağlar. Fakat bunlara yeni eklenen ama en önemli özellik, şampiyonluk yarışına havlu atmış bir takımın hala yarışın en iddialısı gibi görünmesini sağlar.