Urla’da Cumalı’nın evinden taşanlar!

ÖYLE karmaşık günler ki...

O denli anlaşılmaz...
Hele siyasetin ateşi yandıkça...
Malum yerel seçimlere şurada 2 aydan az bir süre kaldı...
Bazı yerlerdeki belirsizlikler...
Adayların, partililerin birbirlerini beğenmezlikleri...
Ayak oyunları, yalanlar...
İnsanı aslında “halka hizmet sanatı” olan politikadan soğutan davranışlar...
“Senin adamın, benim adamım” tartışmaları...
Her şeyi çıkar ekseninde görme alışkanlıkları...
Halkı değil de ben merkezciliği esas alma...
“Ben”den çoğaltılmaya çalışılan, ama yalan rüzgarlarının arasında kalan, yitip giden “Biz”ler...
Ve bazen sözcüklerin yetersizliği...
Tanımsızlık, tarifsizlik...
O zaman sığınılacak bir liman; kültür sanat.
Ve şiir...
Geçenlerde yine bir ölüm yıldönümünde anıldı Necati Cumalı.
Türk edebiyatının anıt isimlerinden biri.
“Ben en güzel aşk şiirlerini hep el sürmediğim kadınlar için yazdım”...
Egeli, İzmirli, Urlalı...
Atatürk’ü görme mutluluğuna erişmiş bir cumhuriyet çocuğu...
Urla’daki evi, ne şirindir... Ne sıcak...
Belediye başkanı “Müze haline getirilmesini” istediğinde ne uğraş vermiştik...
Dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın gerçekleşmesi için ne çabaları olmuştu.
Açılış töreninde birçok değerli ismin de katılımıyla ne mutlu olmuştuk...
Sonrasında... Bazen beylik konuşmalar... Bazen göstermelik törenler...
Gerçi bu tür törenlerde bazen “vefa”nın yerini “şov” almış durumda ya!...
Ama... Yine Cumalı evinin duvarlarında, bahçesinde çınlayan sözcükler:
“Size sunuyorum bu şiirlerimi/ Ey tarihin hürriyet kavgalarında ölenler...”.
“Muharebede ne ölüm korkusu gelir/ İnsanın aklına/ Ne evi barkı düşünürsün/ Artık senin yaşaman için/ Onun ölmesi lazımdır”...
Ve şiirle yalnızlıktan, sığlıktan kurtulma çabaları... Onlarca, yüzlerce, binlerce şairin mısraları ile...
Yine bir umuda... Yine büyük bir heyecanla...
Yeniden...
Ne demiş ünlü şairimiz Cumalı:
“Sonuna geliyoruz dostum/ Eksiliyor soframızda/ Bir bir iskemleler/ Duyuyorum içimde/ Yeşeriyor baş verip/ Toprağa vereceğim tohum/ Bu yaştan sonra her şey/ Uzak yakın bana eşit geliyor/ Toprağı daha bir seviyorum”.
Nereden mi aklıma geldi bir anda...
Eee, ocak ayı Necati Cumalı’nın aramızdan ayrıldığı aydır. Bizi taze şiirlerinden, yazılarından mahrum bırakalı 8 yıl olmuş.
Sonra... Bu topraklara çivi çakacakmış, temel atacakmış gibi yaşayan, davranan o kadar çok insan var ki çevremizde.
Hele siyasetin suyunun ısındığı bu günlerde.
Hani... Hiç ölmeyecekmiş gibi davranmak...
Ama... Sonrasında hiç doğru dürüst, adam gibi yaşamamış olmanın pişmanlığını duymak.
Bir bir eksilen iskemlelerin hüznünü duymamak!
Belki en garibi de bu!
Yazarın Tüm Yazıları