Sedasyon, aşırı diş hekimi ve enjeksiyon (iğne) fobisi olan yetişkinlerde, iletişim kurulamayan veya diş hekimi korkusunu yenemeyen çocuklarda anestezi uzmanı tarafından başarıyla uygulanan alternatif bir anestezi yöntemidir.
Sedasyon esnasında hastanın bilinci açıktır. Anestezi uzmanının yada diş hekiminin söylediklerini duyar ve verilen komutları yerine getirir. Kullanılan ilaçların etkisiyle geçici unutkanlık oluşur. Tedavi sürecinde yaşanan huzursuz edici ses dokunma veya basınç hissini hatırlamaz. Zamanın gerçek anlamda farkında olmadığından, işlemin kısa sürede ve keyifli geçtiği algısı oluşur. Sedasyon hem erişkinde hem de çocuklarda kullanılabilir. Erişkinde damar yolu açılarak uygulanabilirken; küçük yaş çocuklarda meyve suyu içine karıştırılan ilaçlarla sedasyon sağlanabilir. Tedavi öncesi 4-6 saat aç ve susuz kalınması gerekir. İşlem sonrası araba kullanılması sakıncalıdır.
AVANTAJLARI NELER
Hasta açısından konforlu ve güvenli bir ortam sağlar. Korku duygusunu ortadan kaldırır.Hastanın, ağrıyı hissetmesinin önüne geçilir. Diş hekimi korkusu olan çocukların, belleklerinde doğabilecek kötü izlenim ve travmaların oluşmasını engeller. Çocuklarda, sedasyonla yapılan diş tedavisinin en önemli sonucu psikolojik bir travma yaşamalarının önüne geçilmesidir. Kalp ve tansiyon hastalarında uygulanabilir. Ayrıca bulantı sorunu olan, duyarlı kişilerde, sedasyonlu diş tedavisi yapmak, hekim ve hasta için rahatlatıcı bir yoldur. Sedasyonla; kanal tedavisi, diş eti tedavileri, implant ve gömülü diş cerrahisi, protez işlemleri yapılabilir. Bilinçli sedasyon, diş hekimi korkusu olan ve bu nedenle tedavilerini erteleyen hastalar için uygun bir yöntemdir.Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.
ALS (amyotrofik lateral skleroz) hastalığı, vücuttaki alt ve üst motor sinirlerin rahatsızlığıdır. Hastalığın adının anlamı omurilik içinde kasları besleyen yan (lateral) sinirlerin işlev görememesi nedeniyle adalelerin katılaşmasıdır. Motor sinirler, beyinden omuriliğe; oradan kaslara giderek hareketlerimizi düzenler. Bu hastalık motor sinirleri etkileyerek kas hareketlerine engel olur. Hastalığın ileri evrelerinde felç gelişir. Buna karşılık genellikle zihinsel yetenekler normaldir.
HASTALIĞIN NEDENİ
Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Araştırmacılar, sinirlerin bağlantı yerlerinde glutamat denen bir salgının aşırı miktarda üretildiği, bunun normal sinir iletiyi engellediğini düşünmektedir. Bu enzim fazlalığının nedeni ise henüz bilinmemektedir. Tarım ilaçları ve kurşun gibi bazı çevresel faktörlerin hastalığı tetiklediğinden şüphe duyulmaktadır.
Hastalığın başlangıç belirtileri çok hafif olduğundan çoğu kez fark edilmeyebilir. Hastalık özellikle kol ve bacaklarda olmak üzere kas güçsüzlüğü ile başlar. Konuşma, çiğneme ve nefes alma da zorlanmalar başlar. Yutkunma refleksinin bozulması sonucu, ağızda tükürük birikimi artar ve konuşma zorlaşır. Kol ve bacaklar incelir. Özellikle el ve ayak kaslarında seğirme ve kramplar olabilir. Kişi kol ve bacaklarını iyi kullanamaz. Kontrol edilemeyen ağlama ve gülmeler olabilir. Solunum kaslarının ileriki dönemde etkilenmesi ve buna bağlı solunum güçlüğü; hastalıkta gelinen son aşama olur. Ortalama başlangıç yaşı 45-55 olsa da, son zamanlarda daha genç kişilerde teşhis edildiği gözlenmiştir. Toplumda rastlanma sıklığı 100 bin kişide 4 civarıdır.
HASTALIĞIN TEDAVİSİ
Henüz kesin bir tedavi yoktur. Tedavi planı, hastada istenmeyen etkilerin önlenmesi, rahatlatılması ve mümkün olduğu kadar normal yaşamını sürdürülebilmesi üzerine kurgulanır.
Hastaların el ve kol hareketleri çok yavaşladığı için ağız ve diş bakımlarını kendi yetileriyle başaramayabilirler. Hastanın genel bakımını yapan kişi ağız ve diş temizliğini de dikkat etmelidir. Kişiye özel diş bakım ürünleri(süngerimsi dil fırçaları vb) vardır. Şarjlı otomatik diş fırçaları da bu hasta grupları için uygundur. Ağız hijyeni iyi olan hasta gruplarında, yutkunma güçlüğü probleminin hafiflediği tespit edilmiştir. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim..
Açlığa bağlı oluşan ağız kokusuna; çürük dişler, eskimiş protezler, dişeti rahatsızlıklarının da eşlik etmesi durumunda, koku dayanılmaz boyutlara ulaşabilir. Oysa ki basit önlemler alarak ağız kokusunu önlemek mümkündür.
Ramazan ayında beslenme düzeninin değişmesi, gün içinde öğün sayısının ikiye inmesi, özellikle yaz aylarında sahur ve iftar arasındaki sürenin uzunluğu gibi etkenler; ağız sağlığı için tehlikeler oluşturabilir. Oruç tutulan günlerde, uzun zaman yeme-içme işlevi yapılmadığı için tükürük salgısı azalır. Tükürüğün, doğal temizleme kapasitesi zayıflar. Bu durum, ağızda bakterilerin üremesine ve diş çürüğü oluşumuna uygun ortam sağlar.
GÖMÜLÜ DİŞLER ÇEKİLMELİ
Sahur ve iftardan sonra dişler ve dil fırçalanmalı, diş ipi kullanılmalı; takma dişler çok iyi temizlenmelidir. Antiseptik gargaralar, ağız kokusunu gidermeye yardımcı olur. Soğan, sarımsak, pastırma gibi baharatlı yiyecekler yerine; elma, domates, maydanoz gibi gıdalar tercih edilmelidir. Lokmaların uzun süre çiğneyerek yutulması, tükürük salgısını artırarak ağız kokusunu azaltır. Oruçluyken, macun kullanılmasa bile, gün içinde dişler fırçalanmalıdır. Sigara alışkanlığı minimuma indirilmelidir. İftarda ve sahurda yeterli miktarda su ve ayran tüketilmelidir. Ramazan ayından önce diş hekimi kontrollerine gidilmeli; diş ve dişetleri sağlıklı duruma getirilmelidir. Ağızdaki bütün diş çürükleri, kırık dolgu ya da kron-köprüler tedavi edilmeli, gömülü dişler çekilmelidir. Su ve kanı yutmadığınız takdirde, oruç tutarken de diş tedavisi yapılabilir.
YARDIMCI GIDALAR
Limon: Limon ağız kokusunun giderilmesinde etkili bir yiyecektir. Limonu keserek emebileceğiniz gibi; su veya sodanın içine sıkarak içebilirsiniz.
Maydanoz ve biberiye: Taze maydanozun ve biberiyenin nefesi tazeleme özelliği bulunur. Elma, armut, havuç, turp gibi lifli gıdalar tükürüğü temizler, aynı zamanda damakta hoş bir tat bırakırlar.
Kişilerin genelinde görülen dişlerin sararmasının, pek çok nedeninin olduğunu söylemek mümkündür. Bunların en temelinde yatan nedenler sigara, kahve, çay ve kırmızı şarap kullanımıdır. Ancak bununla birlikte tüketilen besin kaynaklarının içindeki bazı maddeler de dişlerin sararmasına neden olabilir. Ayrıca genetik olarak dişler koyu renkli de olabilir.
SOSYAL İLİŞKİLERDE ÖN PLANA ÇIKAR
Diş sararmasının rahatsızlık verdiği durumlar genel olarak sosyal hayatın içinde ortaya çıkmaktadır. İnsan ilişkileri yoğun olması gereken meslek gruplarında rahatsızlık daha ön plana çıkmaktadır. Sosyal aktiviteler içinde dişlerin sarı olarak dikkat çekmesi kişileri rahatsız etmektedir. Diş sararmasının farklı nedenleri olsa da önüne geçmek için yapılacak metotlar bellidir. Kişilerin şikâyet ettiği bu durumun önüne geçmenin en temel yöntemlerinden biri günde iki kez özenli bir şekilde diş fırçalamaktır. Ayrıca düzenli periyotlarla (6-12 ay) diş taşı temizliği yapılmalıdır. Dişler henüz sararmaya başlamadan önce yapılacak temizlikler sayesinde dişlerin sararmasının önüne geçilebilir. Bazı diş macunlarını kullanarak diş beyazlığını daha uzun süre koruyabilmek mümkündür.
DİŞ BEYAZLATMA (BLEACHİNG) METODU
Diş beyazlatmak için öncelikle detaylı diş taşı temizliği yapılır. Diş etleri özel bir madde ile koruma altına alınır. Dişlerin üzerine beyazlatıcı jel sürülür. Yoğun beyaz ışık altında yaklaşık 30 dakikada dişler beyazlatılır. İlk seanstan hemen sonra dişlerin renk tonu açılır. Beyazlık tatmin edici değilse seans tekrarlanır. Beyazlatma işlemi hamilelikte uygulanmaz. İşlemden sonra belli bir süre sigara, çay, kahve, kırmızı şarap gibi dişleri renklendirici gıdalardan uzak kalınması gerekir. Piyasada satılan diş beyazlatıcı ürün ve jellerin diş eti çekilmelerine, kalıcı diş hassasiyetlerine, dişlerin dış yüzeylerinin bozulmasına ve mine çatlaklıklarına neden olabileceği unutulmamalıdır. Ancak kişisel bakım konusunda diş temizliğine dikkat etmek en vazgeçilmez aktivite olmalıdır. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim.
İmplant tedavisi (yapay diş kökü ekimi), doğru ve uygun koşullarda yapıldığı zaman yüzde 90 başarılı olur. İmplant tedavisinin başarısı hiç şüphesiz, hekimin bilgi ve birikimine, doğru implant seçimine bağlı olduğu kadar hastanın ağız bakımıyla da yakından ilgilidir. İmplant operasyonundan sonra, ağız temizliği düzgün ve düzenli bir şekilde yapılmalıdır. İmplant ve protezlerin üzerinde birikecek plak ve diş taşları, bölgede iltihaplanmalara neden olabilir. İmplant dişlerin, plak ve taş birikimine verdiği cevap; doğal dişlere göre, daha hızlı ve tehlikelidir. İmplantların yabancı bir cisim olduğu asla unutulmamalıdır. İmplantların temizliği, doğal diş bakımından pek farklılık göstermese de implantların yapay bir organ olmasından ötürü ağız hijyenine daha fazla özen gösterilmelidir. Günde en az iki kez uygun metotla dişler fırçalanmalıdır. Diş arası fırça, diş ipliği, ağız gargaraları ve ağız duşu ile implant dişler dikkatli bir şekilde temizlenmelidir. Tek başına diş fırçalamanın ağız bakımı için yeterli olmadığı unutulmamalıdır.
SİGARA ALIŞKANLIĞINA DİKKAT
Sigara kullanımı, doğal dişlerin düşmanı olduğu kadar implantların da katilidir. Sigara kullanımı ve günlük tüketilme sayısı, implantın başarısını ve ağızda kalma süresini yakından etkiler.
Ağız bakımı, implantın üzerine yapılacak olan protezlerin türüne göre de farklılık gösterebilir. İmplant üstü protezlere uygulanacak bakım ve temizlik işlemi doktorunuz tarafından detaylı olarak anlatılması ve hasta tarafından da düzenli şekilde uygulanması implantın başarısı için çok büyük önem taşımaktadır. Ayrıca ağız bakımı kötü olan hastalarda mutlak suretle iyi bir ağız hijyeni sağlanmadan implant uygulamak yanlış bir yaklaşım olacaktır. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim...
Cerrahi işlemler şayet gömülü diş veya implant gibi kemik üzerinde yapılan bir girişim ise dokunun verdiği cevap diğer basit müdahalelere oranla daha ağır olacaktır. Bu durum yüzde şişlik, ağrı ve ağzı açmada zorluk olarak sıralanabilir.
KANAMA BÖLGESİNE TAMPON
Ağızda yapılacak cerrahi işlem öncesi bölge uyuşturulur. Yeterli anestezi sağlanınca diş çekimi, implant vb. işlemlere başlanır. Çekim sonrası yara iyileşmesini hızlandırıcı ve kanamayı durdurucu ilaçlar çekim boşluğuna yerleştirilebilir. Çekim yapılan bölge üzerine kanamayı durdurmak için tampon uygulanır. Tampon yardımı ile çekim bölgesine yarım saat kadar basınç tatbik edilmelidir. Tükürmek, oluşan pıhtıyı atacağı için olabildiğince tükürülmemelidir. Kanama şüphesi varsa kanama kontrolü için hekim hastayı bir süre klinikte bekletebilir. Doktor, kanamayı tamamen kontrol altına alır.
YÜKSEK YASTIKTA YATILMALI
Ayrıca 24 saat süre ile sıcak, soğuk yiyecek ve içecekler, alkol ve sigara kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Çekim sonrasındaki gece, yüksekçe bir yastıkta yatılmalı ve ağrı kesici olarak aspirin gibi kanı sulandıran ilaçlar içilmemelidir. Doktorunuzun size önerdiği reçete edilen ilaçlar kullanılmalıdır. Eğer gömülü bir diş operasyonu veya implant gibi cerrahi girişimler yapıldı ise bölgeye dışarıdan aralıklı olarak buz kompres uygulanmalıdır. Buzun doğrudan cilde temas etmemesine özen gösterilmelidir. Cerrahi işlem yapılan bölgeye dikiş atılmış ise dudak ve yanak çekilerek yara bölgesine bakılmamalıdır.
Diş çekimi sonrasında yüksek ateş, durmayan bir kanama, kötü koku ve ağrılı şişlik varsa doktorunuzla iletişime geçmenizde yarar vardır. Diş çekiminden sonra 5-6 gün içinde tükürük ile karışık kan, ağrı, şişlik ve ağzı açmada zorlanma gibi şikâyetler devam ediyorsa yara bölgesi iltihaplanmış olabilir. Bu durumda doktorunuz bölgeyi temizleyecek ve size ayrıca ilaç önerecektir. Sağlıklı ve aydınlık günler dilerim...
Genellikle en çok gömülü kalan dişler 20 yaş dişleridir. Evrimleşmenin bir sonucu olarak insanoğlunun çenesi zamanla küçülmeye başlamıştır. Bu durum beslenme şeklinin yüzyıllar içinde değişmesinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu evrimleşmeye uyumlu olarak diş sayısında azalma oranı ise daha düşüktür.
Birçok 20 yaş dişi ağızda yeterli yer olmadığı için gömük kalırlar ya da tam süremeyerek yarım çıkmış şekilde ağızda dururlar. Bu dişler çoğunlukla; diş etrafında sızı, şişlik, kulağa vuran ağrı, ağız açmada zorluk gibi şikayetlere neden olur. Ağrıya, bazen kötü bir tat ve akıntı eşlik eder. Antibiyotik, ağrı kesici ve gargara ile genelde problem kontrol altına alınabilir. Lakin çoğunlukla bir süre sonra belirtiler tekrarlar. Bu dişlerin sürmesi oldukça uzun sürer. Etraflarında kistik yapı oluşabilir. Çenenin en arka bölgesinde kaldıkları için hastalar tarafından iyi temizlenemez. Öndeki dişin çürümesine neden olabilirler.
İLTİHAP YAPABİLİR
20 yaş dişlerinin erken yaşlarda çekimi daha uygundur. İleri yaşlarda çene kemiği esnekliğini yitirdiği için çekim daha zor olabilmektedir. Çekim sonrası şişlik, ağrı gibi yakınmalar; nadiren dudakta uyuşukluk ve hissizlik olabilir. Genç yaşlarda, dişin kök gelişimi daha tamamlanmadığı için bu tür olumsuzlukların yaşanma olasılığı düşüktür. Bu nedenle 20’lik dişlerin, 18-22 yaşları arasında çekimi daha kolaydır. 20 yaş dişleri aşağıdaki durumlarda mutlaka çekilmelidir:
Enfeksiyon (İltihap): Diş sürmeye çalışırken burada iltihaplanma meydana gelebilir. Enfeksiyon sonucu diş etinde; kızarıklık, ağrı ve şişlik olur. Ağızda kötü tat ve koku gelişebilir.
Ağrı: Sürmekte olan 20 yaş dişinin yandaki dişe baskısı ve iltihaplanma sonucu ağrı oluşabilir.
Kist: Gömülü 20 yaş dişlerinin etrafında kist oluşabilir. Bu durumda hastanın hiçbir şikayeti olmayabilir. Kist ancak çekilen röntgenlerle ortaya çıkarılır. Kistler kemikte, diş ve diş etlerinde harabiyete neden olur.
Bu sınıra ulaşmış bireylerde değişik düzeylerde hastalıklar ve bunların sonucunda gelişen işlevsel kayıplar söz konusu olabilmektedir. Bir kısım yaşlıların hiçbir problemi yokken, diğer bir kesimde ise ciddi sağlık sorunları izlenebilmektedir. Geriatri, yaşlılık yıllarında; kişilerin sağlığının korunması, hastalıklarının önlenmesi, sosyal yaşamlarını rahat sürdürmeleri için, çok yönlü tedaviyi hedef alan bir bilim dalıdır. Demans (bunama), ilerleyici ve ölümcül bir hastalıktır. Hafızada bozukluk, günlük yaşam aktivitelerinde gerileme, çeşitli psikolojik sorunlar ve davranış bozukluklarıyla karakterizedir. Alzheimer hastalığı demansın en sık nedenidir. Amerikan Geriatri Derneği’nin yayınladığı bir makalede; ağızda biriken bakterilerin ve diş taşına bağlı olarak gelişen diş eti rahatsızlıklarının, insanların akıl ve bellek sorunlarını doğrudan etkilediği belirtilmiştir. Yapılan 18 yıllık araştırmalar, diş sağlığı ile bunama arasında çok sıkı bir bağlantı olduğu kanısını güçlendirmiştir. California üniversitesi uzmanlarının yaptığı araştırmalar, dişlerini düzenli olarak fırçalayan yetişkinlerin, alzheimer ve bunama gibi hastalıklara yakalanma risklerinin önemli ölçüde azaldığını ortaya koymuştur.
KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTIRIYOR
1992-2010 yılları arasında genellikle emekli ve yaş ortalaması 52 ile 87 arasında değişen yaklaşık 6000 kişi üzerinde yapılan incelemeler sonunda günde bir kere düzenli olarak dişlerini fırçalayanların, bunama risklerini yüzde 65 oranında azalttıkları tespit edilmiştir. Ayrıca dişlerini düzenli olarak fırçalamayan ve diş tedavilerini ihmal eden kişilerin; kalp krizi, felç ve diyabet gibi hastalıklara yakalanma risklerinin arttığı zaten uzun yıllardır bilinmektedir. Çocukluk çağından itibaren kişilerin, ağız sağlığına önem vermeleri ve düzenli diş doktoruna gitmeleri yaşam kalitelerini yükseltecektir. Aydınlık ve sağlıklı günler dilerim...