Zenginleşme alametleri (I): Küçük Mamut

TÜRKİYE cuma günü elektrik tüketiminde rekor kırmış.

Yirmidört saatlik cereyan sarfiyatı ülke tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşmış.

Nedenini de soğutucu klimalarının fayrap çalıştırılması oluşturmuş.

Eh çalıştırılır, sıcakları görmüyor musunuz?

* * *

HAYIR, sıcak dedim diye öküz altında buzağı aramayın. Mecazi iğneleme yapmadım.

YAŞ’taki general dayatmasıyla birlikte Ankara’da “yükselen ateşi” kastetmedim.

Dosdoğru iklimden, meteorolojiden, sühunetten söz ediyorum.

Öyle, çünkü gerçekten de geçen haftadan beri cehennem azabında kavruluyoruz.

Öldük, bittik, bayıldık ki, maazallah bir erim erim erimediğimiz kaldı.

Fakat bunu söyledim diye de ekolojist mürteciler durumdan vazife çıkartmasınlar!

* * *

SAKIN çıkartmasınlar ve de sakın, “gördünüz mü, dünya nimetlerinin kıymetini bilmeyen insanoğlunun nankörlüğünden ötürü yerküre ısınıyor ve deccal kapımızı çalıyor” gibisinden lâflarla nispet yapmaya ve tantana kopartmaya kalkışmasınlar!

Yağma yok, zira şu sıra bizim gök kubbemiz altında yaz mevsiminin zirvesi yaşanıyor.

Olabilir, bir yıl biraz daha ılıman geçer. Ertesi yıl ise çöl ve step rüzgârları kavurur.

Dolayısıyla sıcak bu vakitte bastırmayacak da ne vakit bastıracak? Zemheri ayında mı?

Üstelik isteyen “Saatli Maarif Takvimi”ne baksın, bütün bunlar orada yazılıdır.

O halde çevreci şımarıklığa meteorolojik verilerin genişliğiyle haddini bildirirsek, aynı meteorolojik dili kullandığımız takdirde durum “mevsim normalleri”ne
uygundur ve nokta!

* * *

AMA tabii o “mevsim normalleri” bazen “ortalama insan” normalleriyle çelişiyor.

Eskimo değilsek kutup soğuğundan, Berberî değilsek de şimdiki sıcaktan irkiliyoruz.

Hele hele, benim gibi serin sayfiyelere ve lacivert denizlere gidemeyip asfalt buğusu solumak zorunda kalanlar açısından şu anki durum daha da vahamet arzediyor. Boğuluyorum.

Fakat Allah’tan yatak odasında klimamız var. Paçayı nispeten kurtarıyoruz sayılır.

Aklımla bin yaşayayım, evvelki sene Eylül tenzilatlarından istifade edip portatif bir cihaz almıştım.  Cama delik açtırtıp hortumu dışarı verdim.

Homurtusuna rağmen cidden soğutmayan bu kıtıpiyoz aparat dehşet gürültü yaptığı ve o hortumuyla da tarih öncesi hayvana benzediği için adını “Küçük Mamut” diye vaftiz ettik.

Gecenin kavuruculuğuna göre ya ben, ya refakatçim “Küçük Mamut”u yatmadan bazen iki, bazen üç saat önce çalıştırıyoruz ki, uzandığımızda etraf bir nebze serinlemiş olsun

* * *

ANCAK geçen haftanın boğuculuğunda şafağa kadar fayrapta bıraktık. Hiç durmadı.

Kulaklarımıza tıkaç tıkadık ve martı çığlıkları gürültüyü bastırana dek alet açık kaldı.

Fakat doğru, önümüzdeki elektrik faturasını tahayyül ettikçe bu defa soğuktan titriyorum. Nöbet geliyor. Ama başka çaresi yok! Aleti oraya mostralık
niyetine koymadım.

Tasarruf olsun diyerek eğer bugün yararlanmazsam, yarın tabutumun içine isterlerse en turbolu aparatı yerleştirsinler, o zaman serinlemenin hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmayacak.

Dolayısıyla, tıpkı rekor düzeyde cereyan tüketerek sonsuz somut bir “zenginleşme alameti” sunan Türkiye halkı gibi ben de “Küçük Mamut”u çalıştırmayı sürdüreceğim.

Yine tıpkı onlar gibi, daha rahat, daha konforlu ve daha “ferah” yaşıyor olabilmek için faturayı sineye çekeceğim ve teknolojinin sunduğu nimetten yararlanacağım.

Evet evet, eğer ben “Küçük Mamut”, diğerleri ise “Büyük Fil” klimaları kullanarak Cuma günü Türkiye’nin tarihi seviyede elektrik sarfetmesine yol açtıysak, aslında bu gelişme çok ciddi ve çok kolektif bir “zenginleşme alameti” sunuyor ki, konuyu yarın da deşeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları