Yellenmename

AFFINIZA sığınarak bu pazar sindirim sistemimin ‘‘en alt düzeyi’’nden (!) söz edeceğim, çünkü şu Japonlar gerçekten ömür insanlar.

Efendim, zaten epey zaman var ki, def-i hacet eylendiğinde koku duyulmaması için Doğan Güneş Ülkesi'nde pirüpak özel tuvaletlerin servise girdiğini okumuştum.

Fakat doğrusu, ‘‘dışkı yolları meselesi’’ni (!) ‘‘içeriden’’ (!) çözümleyecek ölçüde ileriye gidildiğini bilmiyordum.

*

ÖYLE, çünkü sıkı durun, şimdi o Japonlar bir de ‘‘yellenme ilacı’’ icat etmiş.

Tekrar affınıza sığınarak hadi şunun gerçek Türkçesini söyleyeyim:

Adıyla sanıyla ‘‘osuruk ilacı’’ üretip, bunu eczanede piyasaya sürmüşler.

‘‘Sihirli formül’’ (!) henüz ‘‘rahatlama eylemi’’ni ve çoğu defa ona eşlik eden ve uzun gök gürlemesiyle kısa diapazon tınısı arasındaki sesler yelpazesini içeren patırdamayı engelleyemiyormuş ama, kokuyu tamamen ortadan kaldırıyormuş.

Yanılmıyorsam, ilaç bağırsaklardaki azot gazını nötralize ettiğinden, yellen yellenebildiğin kadar, kimse burun deliklerini kapatmak ihtiyacı duymuyormuş.

*

TABİİ önce aklıma ilk gelen ve kendi kendime söylendiğim şey şu oldu:

‘‘Yahu, bunlar benim gibi ne ‘Bol Kepçe Esnaf Lokantası'nda kaşık kaşık ve kuru fasulye gümbürdetirler; ne de bahar müjdecisi o nefaset taze baklayı aziz dereotu ve leziz yeşilsoğanla pişirip, kemal-i afiyetle mideye götürürler.

Çiğ balık, sirkeli pirinç, hadi bilemediniz incecik kabak kızartması veya soya soslu tavuk şiş taam ederler ki, her ne kadar hekim değilsem bile, söz konusu yiyeceklerde öyle ahım şahım bir
‘osuruk stimülüs'ü olduğunu sanmıyorum. O halde ne halt etmeye böyle bir ilacın icadıyla uğraşıyorlar?’’

Haksız mıyım?

*

FAKAT sonra, az biraz o diyarda dolanmış olduğumdan hemen hatırladım.

Başta kuzeydeki Hokkaido Adası sakinleri, Japonlar sebze bab'ındaki bostan fukaralığını gayet ‘‘çala çubuk’’ yedikleri lahana turşusuyla ‘‘zenginleştirirler’’.

Ve de malum, çiğsinden kapuskasına, bu zerzevat sindirim sisteminin ‘‘mis kokulu’’ (!) azot üretmesine bire bir geldiğinden, demek ki‘‘yellenme ilacı’’nı icat etmek gereksinimi maddi bir temele oturuyor.

Üstelik, yine Tokyo günlerimi düşündüğümde, tıkış tıkış metrolarda o kokudan dolayı çok defa burun direğimin kırıldığını ve bunu ‘‘salıverenlerin’’ de aynı anda, yarı ‘‘sado-mazo’’; yarı da ‘‘skatolojik’’ denilen cinsten ‘‘dışkı yolları fantazması’’ görüntüleriyle dolu ‘‘manga’’ türü çizgi romanlar okuduklarını anımsadım.

*

HAYIR, sanmayın ki buradan yola çıkarak Freudcü ruhbilimin bebeklikten itibaren ele aldığı ‘‘anal dönem’’ tahlillerine girişecek; oradan da punduna getirip, Japoni milletinin ‘‘psikanalitik çözümlemesi’’ni yapmak bilgiçliğine soyunacağım.

Böyle şeyler benim gibi bir cahil-i cühelanın ne haddine!

Bu tür engin ve derin incelemeleri ancak ve ancak, ‘‘Radikal’’ Gazetesi’nde ‘‘neo faşizan’’ demokrasi düşmanlığı vaaz eden ve ‘‘ulusların kolektif bilinçaltı kurgularını’’ şıppadak saptayan emekli büyükelçi gerçekleştirebilir ki, O'nun ‘‘dahice’’ (!) çözümlemeleriyle hangi sıradan fani boy ölçüşebilir?

Kulunuz sadece şu ‘‘yellenme’’ hakkında bir iki söz söyleyecek o kadar.

*

EFENDİM, ‘‘Osuruktan tayyare / Selam söyle o yare’’ yahut, diğer nebatat arasında pek pis koktuğu için ‘‘osuruk otu’’, günlük dilde ‘‘ayıp’’ (!) addedilen bu kelimeyle üretilmiş terimler yalnız Türkçe’de değil başka lisanlarda da vardır.

Örneğin Fransızca’da ‘‘zıvanadan çıkmak’’ deyiminin tam karşılığı, gerçek fiil anlam değişimine uğratılarak ‘‘sigortaları osurdum’’ şeklinde ifade edilir.

‘‘Pestil gibi yorgun düşmek’’ hali de, aynı fiil edilgen duruma geçirilerek, ‘‘osuruldum’’ sözcüğüyle dile getirilir.

Fransız kapıdan girdiğim için oradan devam edeyim, bu ülke ‘‘adab-ı muaşeret kaideleri’’nin ‘‘anavatanı’’ sayılsa bile, unutmayalım ki ta 16. Louis dönemine kadar, uluorta ve mümkün mertebe ‘‘patırdıyla’’ yellenmek ‘‘sağlık belirtisi’’ addedilmiştir.

Diyelim ki Versailles Sarayı'nın bilmem ne aynalı salonunda harika notaların uçuştuğu bir Rameau konseri icra edilmektedir ve en şık kumaşla biçilmiş dekolte tuvaletinden dolgun memeleri taşan; elindeki tavuskuşu tüyü yelpazeyi sallayarak da sağa sola fettan bakışlar fırlatan asilzade bir madam, akşam yemeğinde taam ettiği filanca soslu yemeğin etkisiyle, yine dolgun poposunu koltuğun üzerinde biraz sağa kaykıltarak en okkalı cinsinden bir ‘‘yellenme gürültüsü’’ (!) çıkartmıştır.

Bunu kimse yadırgamayacak ve aksine, belki koku gitsin diye diğer madamlar kendi yelpazelerini hızlı sallayacak olsalar bile, içten içe, ‘‘kahpe n'olacak.. Dük'ün libido arzularını üzerine çekmeyi yine becerdi. Bu gece bizi ancak kopil baroncuklar paklar’’ diye kıskaçlıktan kıvranacaklardır.

Her neyse canım, işte isteyen Japon icadı o ‘‘osuruk ilacı’’ndan ısmarlasın...

Bendeniz ise taze bakla turfandasını beklerken, şimdi şöyle kemal-i afiyetle ve tabak tabak kuru fasulye yemek için bol kepçe esnaf lokantasına gidiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları