İşin yoksa, fellik fellik kartpostal ara. Sonra otur, bir yandan zarflarını, diğer yandan mazruflarını yaza yaza saatlerini heba ve bileğini helak eyle.
Ardından da, postanelerde pul kuyruğuna gir. Ve, işte şükürler olsun ki, bitti. Cep telefonunun ‘‘sms’’ mesajını, internetin elektronik postasını icat edenlerin alnından öperim. Şimdi n'apıyoruz? Gelsin cep telefonunun ‘‘sms’’ mesajı ve internetin elektronik postası, bayram, seyran, yılbaşı, doğum günü için tebriknameleri yağdan kıl çeker gibi gönderiyoruz.
KULUNUZ, kendini büyük bilim felsefecisi Karl Popper ustanın sonsuz mütevazı bir muridi saydığından, öyle mutlak bilimselciliğe falan tapınmaz.
Fakat, sevsem de sevmesem de; eleştirsem de eleştirmesem de; hükmetsem de hükmetmesem de; yaşadığımız bilişim çağının işimizi kolaylaştırdığı kesin vakıa... Yok yok, o kadar uzağa gitmedim ve sadece pratik hayatımızı kastettim.
Örneğin şu bayram, yılbaşı, doğum günü tebrikleri meselesini alalım...
*
NİTEKİM, Allah rızasını için doğruyu söyleyin, daha bundan birkaç sene öncesine kadar böylesine tebrikler hepimize angaryanın angaryası gelmez miydi?
Eh işte, bir kere adet olmuş ve de elimiz mahkum, metazori göndereceğiz.
Aksi takdirde, terbiyeden mahrum addedilmek rizikosu bir yana, illa yaşça olmasa bile, başka açılardan bir büyüğe yollanmayan tebrikname, mesleki ilişkilerimizin de kötü puan hanesine kaydedilebilir. Kabak başımızda patlar.
Dolayısıyla, işin yoksa, şuna ancak şu gider, bunu ancak bu paklar diye arife günlerinden itibaren fellik fellik kart, kartpostal ara...
Sonra otur, bir yandan zarflarını, diğer yandan mazruflarını yaza yaza saatlerini heba ve bileğini helak eyle...
Ardından da, postanelerde pul kuyruğuna girip, önüne geçmeye çalışan açıkgöz ve suratına bakmayan memurlarla asabatını boz...
Neymiş, bayram veya yılbaşı tebriği zamanıymış.
Ayrıca, kendi çocuklarımınki dahil, yaş günlerini unutmakta benimle kimse yarışamadığından, fi tarihindeki bir gözağrısının ya da fişmekan yerdeki bir sevgilinin doğum gününü dahi hatırlamayacak kadar vurdumduymaz ve hissiyatsız bir adam olduğum için, daha sonra onlardan bir araba azar işit.
Evet evet, inkarı yok, bilişim çağına dek böylesine bir işkenceyi yaşıyorduk.
*
VE, işte şükürler olsun ki, bitti.
Cep telefonunu; o telefonun ‘‘sms’’ mesajını; interneti; o internetin elektronik postasını icat edenlerin alnından öperim. Kazandıkları para da helal-i hak olsun.
Zira, söz konusu aparat ve sistemler artık beni yukarıdaki işkenceden kurtardı.
Sırf beni değil, refah coğrafyasından biraz yararlanabilen herkesi kurtardı.
Şimdi n'apıyorum ve de n'apıyoruz?
Gelsin cep telefonunun ‘‘sms’’ mesajı ve internetin elektronik postası, bayram, seyran, yılbaşı, doğum günü için tebriknameleri yağdan kıl çeker gibi gönderiyoruz.
‘‘Yeni yılını en içten dileklerimle kutlar ve mutluluklar dilerim’’ veya, ‘‘Başlayan senenin sana saadetler getirmesini, en engebeli yerini hafiften ısırarak bizzat kutlamayı tercih ederdim’’ türünden birkaç beylik formül yazdık mıydı, şakır da şukur, telefon hafızasındaki numaralara bunları anında gönderiyoruz.
Yahut, aynı şeyi bilgisayarda gerçekleştiriyor ve armut piş, ağzıma düş misali, böyle durumlar için yapılmış programların cicili bicili sanal kartlarını, manzaralarını, müziklerini internetten kopyalayıp, süslenmiş ve kişileştirilmiş tebrikler yolluyoruz.
Her şey bir, en kabadayısı iki saatte bitiveriyor.
Üstelik, iş son derece kolayımıza geldiğinden, eskiden tebrik göndermeyi hiç aklımızdan geçirmediğimiz şahıslara dahi, eh numaraları hafızada ve adresleri elektronik beyinde durduğu için, hadi onlara da birer tane postalıyoruz.
Ayrıca, söz konusu aletlere doğum günleri gibi unutulacak tarihleri bile çok önceden kaydetmek mümkün olduğundan, aparatın uyarısı sayesinde, ‘‘hayırsız ve kalpsiz adam, yaş günümü bile kutlamadın’’ türü takaza yemekten kurtuluyoruz.
Sen sağ, ben selamet, bilişim çağının harikuladeliğinden yararlanarak, tebriknameler faslını kazasız belasız atlatıyoruz.
*
TAMAM, başta o ‘‘kişileştirmenin’’ aslında ‘‘sıradanlaşmayı’’ saklayamaması, yukarıdaki yöntemin de bazı sakıncalar içerdiğini kabul ediyorum.
Örneğin, 31 Aralık akşamı, ‘‘yeni yılın kutlu olsun, öperim’’ formülünü hafızadaki alfabetik sıraya göre ‘‘sms’’ledikten biraz sonra telefonum çalıp Hasan Abi'nin sesi, ‘‘Ulan aynı mesajdan kaç tane gönderiyorsun, eşşek’’ demez mi?
Meğer Berna falan yılbaşını birlikte geçireceklermiş ve de ‘‘B’’ harfi ‘‘H’’den önce geldiği için, benim tebrik önce ona, üç, beş dakika sonra da diğerine gitmiş.
Tabiatıyla durumu çakozlayıp, suçumu yüzüme vurmaya karar vermişler.
*
HADİ yukarıdaki neyse de, 1 Ocak günü kırdığım pot daha vahim oldu.
Dediğim gibi, eski bir gözağrısına libido et erotika derecesi gayet yüksek bir tebriği ‘‘sms’’ledikten hemen sonra bu defa ben zehir zemberek bir mesaj aldım ki, kelimenin tam anlamıyla yerin dibine girdim.
Meğersem, hafızadaki küçük isimler aynı olduğundan ben avanaklıkla tuşları şaşırmış ve erotik kutlamayı o eski gözağrısına değil, çok mesafeli bir mesleki ilişki sürdürdüğüm ve çok mazbut bir üst düzey yönetici olan hanımefendiye yollamışım.
Tabii sonradan özürler mözürler ama kaç para eder. Hatun şimdi beni mutlaka kara listeye koymuştur ve profesyonalizmimi Don Juanlık'la pekiştirmek istediğimi düşünerek, haber sızdırmak için yaptığım yemek davetlerini artık reddedecektir.
Amaan neyse efendim, bu kadar kusur kadı kızında da olur ve yaşasın bizleri tebrikname angaryasından kurtararak insanlığı özgürleştiren bilişim çağı.