Völkisch bir ulusalcılık

“VOLK” kelimesi Almancadır. Lügatteki karşılığı “halk” olarak zikredilir.

Haberin Devamı

Ama aslında eksiktir. Zira sözcüğün içerdiği nüans başka hiçbir dilde mevcut değildir.
Çünkü karşı devrimin ve anti–aydınlanmanın dev filozofu von Herder tarafından üretilmiş olan deyim Goethe lisanında “ulus”tan “soydaş”a uzanan bir yelpazeyle donanır.
Geri planda mutlaka bir kan bağı ve etnik sülâle çağrışımı vardır. Yani ırkiyat kokar.
Mesela önüne farklı sıfat eklenerek ezelden beri Sibirya bozkırına yerleşmiş Tötonlara da “volk” denir. Oysa Reich yerlisi fakat Slav asıllı Sorab azınlık için aynı ifade kullanılmaz.
Dolayısıyla da terim son derece tehlikelidir. Cımbızla tutmak gerekir.
Fakat buna rağmen o “volk” rahim romantik şiirin dâhisi Hölderlin’den senfonik müziğin üstadı Wagner’e ulaşan süreçte muazzam bir Cermen intelligentsia doğurmuştur.
Zaten akıl yerine ruhiyatı öne çıkartan ve Nietsche’nin “üstün insan” teorisine kayan şu pek meşhur “sturm und drang”, yani “fırtına ve tutku” akımı da “volk” hissiyata uzanır.

Haberin Devamı

BUNA karşılık, yine aynı kökenden türemiş olan “völkisch” deyimi tümden lânetlidir.
“Muhafazakar devrimci” ideolog Spengler’den 20. asrın heyula filozofu Heidegger’e veya bizim sahte “solcular”ın (!) örnek aldığı “nasyonal Bolşevik” komünistlerden edebiyat devi Jünger’e, aynı asrın başında bir siyasi – kültürel akıma dönüşmüş olan bu “völkisch” hareket sırf bir dizi krema intelligentsiayı cezbetmekle kalmamıştır.
Cermen Âlemin son bir yüzyıldır uğradığı bütün belâların yegâne sorumlusu olmuştur.
Zira unutmayalım, Adolf Hitler de aynı “völkisch” akımın “haşarı” (!) çocuğudur!
Zaten partiyi ilk kuran Drexler ve Feder’den Nazilerin 1923 darbesine ortak olan eski Kurmay Başkanı Ludendorf’a dek tüm elebaşılar önce “völkisch” rahle-i tedristen geçmiştir.

ÇOK özetler ve nüansları kabalaştırırsak da “völkisch” akımı üç ana eksen belirler:
Bir; sivil demokrasiyi hakir görmek ve otoriter ve pederşahi bir elitist rejim istemek.
İki; başta Yahudiler olmak üzere her türlü “öteki”ne nefret beslemek ve “bir Cermen bütün dünyaya bedeldir” sloganını çağrıştıran bir “üstün ‘volk’” amentüsüne inanmak.
Üç; yerkürenin Alman halkını ve ülkesini yok etmek hedeflediğine dair komplo teorisi üreterek ve “plutokrasi” denilen kapitalizmi reddederek, mutlaka kendi kendine yetinen bir Reich bünyesinde refahı eşitleyecek ve “sol” (!) kokacak bir inayetli devlet yaratmak.
Soykırımı katmıyorum, zira Nazi cin “völkisch” şişeden çıksa bile aynı mensubiyete rağmen Hitler’e uzak duran nispeten “ılımlı” (!) kesimi de suç ortağı saymak haksızlık olur.

Haberin Devamı

İMDİİ, yazının başında “volk” kelimesi hiçbir lisana tam tercüme edilemez dedim.
Oysa buna karşılık, aynı kökenden türeyen ve siyasi – ideolojik kavramla donanan o “völkisch” deyimi yine siyasi – ideolojik bir damar olarak Türkçede kesin karşılığını buluyor:
“Uusalcılık”! Evet evet, “ulusalcılık” ya!
Dikkat edersek, on–yirmi yıldır dilimize habis bir ur olarak giren ve milliyetçilikten farklı bir anlam içeren bu sözcük Nazizm arifesindeki “völkisch” değerlerle tıpatıp örtüşüyor.
***
ÖYLE ve nitekim bizimkiler de kendilerini “sol” (!) diye pazarlamaya yelteniyorlar.
Ama “Kürt bakkala gitme” diye bağırarak ve Yahudilerin yerine “Sabetayistler”i (!), veya misyonerleri ikâme ederek dâhili planda ırkçı bir “öteki” yaratmada kusur eylemiyorlar.
Binbir komplo teorisi uydurdukları ve “Türkün Türkten başka dostu yoktur” şiarını tezgâhladıkları için de harici “öteki”lere karşı kin ve nefreti zaten sebil niyetine dağıtıyorlar.
Nitekim otoriter ve pederşahi rejim “elitleri” (!) de şimdi Silivri’de ikâmet ediyorlar.
Kabul, Almanca “völkisch”eyi Türkçe gibi “ulusalcılık” kelimesiyle tam tercüme eden başka bir dil belki yoktur ama tarih ortada, o  “völkische”yi milim aşmış lânetli virajdan paçasını kurtararak çıkabilmiş hiçbir bir ulus, hiçbir bir halk, hiçbir “volk” da yoktur!

Yazarın Tüm Yazıları