Vatan kurtaran altın

DSP "manevi lideri" (!) Rahşan Ecevit kanla sulanmış vatan toprağının yabancılara satılamayacağını bir defa daha tekrarladıktan sonra, hükümete aynen şu tavsiyede bulunmuş:

"Avuçlarını açsınlar ve halktan açıkça yardım toplasınlar...

Ben de 62 yıldır parmağımda taşıdığım nişan yüzüğümü vermeye hazırım"
.

İláhi Rahşan Hanımefendiciğim, iyi güzel de, şimdi bendeniz neyleyeceğim?

* * *

ÖYLE, zira eğer sizin yüksek tavsiyelerinize uyulur ve "vatan toprağını verme, altın yüzüğünü ver" şeklinde dev bir kampanya başlatılırsa, yandı gülüm keten helva, náçiz kulunuz o vatana "hıyanet"ten gümbürtüye gidecek demektir. Boğazına ilmik geçirilir.

Çünkü, yok! Gıdımı yok!

Yalan söylüyorsam námerdim, vallahi de, billáhi de bende ne yüzük, ne altın var!

* * *

TAMAM, toyluk çağında tongaya basıp nikáh memuru önüne oturduğumda, sabık kayınvalidemin yarı rica, yarı tehdit ısrarlarına dayanamayıp adet yerini bulsun diye parmağıma halka geçirilmesini metazori kabullendiğim doğrudur. İnkár etmiyorum.

Fakat daha ay bitmemişti ki, refikamla ilk kavgada onu kubura attım ve sifonu çektim.

Sonra, sen sağ ben selámet, bırakın herhangi bir "medeni hal simgesi"ni (!), yok şövalyesi; yok tárikisi; yok şıkıdımlısı, asla ve asla başka bir yüzük takmadım.

Üstelik, yukarıdaki ilk ve son alyans dahi altından falan değil, harcıalem tenekedendi.

* * *

O
halde, şimdi ben ne yapacağım muhterem Rahşan Hanımefendi?

Sizin ve benzerleriniz gözünde "vatanperverlik"imi hangi delille ispatlayacağım?

İsabetle tespit buyurduğunuz gibi, "Sevr’i hortlatmak isteyen" şu kahrolası "Düvel-i Muazzama"nın ahı gitmiş vahı kalmış yabancı emeklileri kasten "ajan" olarak kullanıp tatil yörelerimizde ev almasını engellemek için, karınca kararınca, nasıl bir katkıda bulunacağım?

"Avucunu açacak" olan devlet-i álimizin o avucuna hangi sadakayı koyacağım?

Şimdi sizin, "çocuklarına takılmış altınları bağışla" dediğinizi işitir gibi oluyorum.

* * *

ŞU mübarek Ramazan günü yalan söyleyecek değilim, o da yok! Zerresi yok!

Dört çoğumun yüzlerini görmek nasip olmasın ki, familyamın cimriliğinden midir nedir, tek bir Allah’ın kulu çıkıp da onların kundağına tek bir altıncık takmadı.

Halbuki adettendir, doğum vûku bulduğunda yakın aile efrádı kuyumcular çarşısından alınmış Reşat altınlarını çengelli iğneyle beşiğe iliştirir. Oysa benim fukaralar hep hava aldı.

O halde, DSP "manevi lideri"nin (!) arzusunu burada da yerine getiremeyeceğim.

Zaten, yemin ederim ki, atababamdan miras ve kellemi kör testereyle kesseniz kimseye bağışlamayacağım gümüş köstekli alaturka saat hariç, sofra takımı, cigara tabakası, enfiye kutusu falan, mütevazı hanemde kıymetli madenden üretilmiş tek bir şey bulunmuyor.

* * *

AMAN durun durun, az daha günáha girecektim, evet var!

"Gazeteciler Cemiyeti"nin ödül olarak verdiği bir Cumhuriyet altınını unutuyordum.

Hatıra diye çekmecede saklamaktaydım ama, işte bağışladım gitti! Helál-i hak olsun!

Rahşan Ecevit "şehit kanıyla sulanmış vatan toprağı satılmasın" diye "62 yıldır taşıdığı nişan yüzüğünü" parmağından çıkartacağına göre, benim hatıra altının láfı mı olur?

Hálá saklamaya çalışırsanız, "hıyanet-i vataniye"den darağacı ilmiğini hak edersiniz.

Evet evet, verdim gitti Rahşan Hanımefendi, verdim gitti ve "vatan sağolsun"!

Peki de, ey vatan, şu 21. yüzyılın başında bile ciddi ciddi, seni yüzük bağışıyla "kurtarmaya" kalkışan bir dilenci ideolojisine ve bir gariban yakarmasına sen ne diyorsun?
Yazarın Tüm Yazıları