AKTÜTÜN katliamı meselesine önce bir dizi soru - cevapla başlayalım.
"Desperados" umutsuzluğun fanatik örgütü olan PKK neyi hedefliyor?
Tabii ki, Türklerle Kürtler arasında bir iç savaş körüklemeyi!
Bu kesin yanıttan sonra, soru ve cevapları biraz daha genişletelim.
* * *
PEKİ, aynı oranda umutsuz ve aynı ölçüde fanatikolan "El Kaide" ve fasilesinden "İslamcı" (!) tedhişçiler neyi amaçlıyorlar?
Onlar da, Müslümanlarla diğer din mensupları arasında bir "evrensel iç savaş" kışkırtmak hedefini güdüyorlar.
Zaten, aynı soruyu sorduğumuz takdirde hep aynı cevaba ulaşırız.
Ve bu, táa Makedonya komitacılarından ETA tedhişçilerine veya "Tamil Kaplanları"ndan Kolombiya "narko-komünistler"ine dek, bilûmum terör örgütleri için geçerlidir.
* * *
ÖYLEDİR, çünkü tapındıkları ideoloji ne olursa olsun, bütün tedhiş yapılanmalarını tek ama tek bir strateji belirler:
Gerilimi tırmandırmak ve çelişkileri derinleştirmek!
O gerilim tırmansın ve o çelişkiler derinleşsin ki, "ok yaydan çıksın"!
Dolayısıyla, etnik kimliklerden birisini temsil etmek iddiasında olan fakat o kimliğin geniş kitlelerinden ciddi destek bulamayan her hangi terör kurumu, husumetleri ve düşmanlıkları körüklemek zorundadır.
Özellikle de, "hasım taraf"ta (!) en "ses getirecek", en "can yakacak", en "infial uyandıracak" eylemlere yönelmekle yükümlüdür.
Háttá gerekirse, tepkiselliği zirve seviyeye çıkartabilmek için, bizzat kendi aidiyet kesimlerine karşı provokasyon gerçekleştirmekten dahi çekinmez.
Her halükarda, "Kalaşnikoflarından başka kaybedecek bir şeyi olmayan" ve "sıradan hayat"la hiç ilgisi kalmamış "mikrokozmos" ortamlarda ve tecrit ruhiyatlarda yaşayan "umutsuzluk örgütleri", kendilerine yönelik tepki temsil etmek iddiasından yola çıktıkları etnik grubun bütününe karşı genelleştiği ölçüde, kanlı ellerini oğuştururlar.
Zaten de t-u-z-a-k budur ve ona düşüldüğü takdirde, PKK sevinçten havaya zıplar.
* * *
VE biz butuzağa asla düşmeyelim!
Bu kapana sıkışmayalım! Bu ketenpereye gelmeyelim! Bu mandepsiyi yutmayalım.
Yani, Kürt yurttaşları asla temsil etmeyen ve küçük bir şirret azınlık; daha doğrusu, kanlı bir umutsuz azınlık olan PKK’nın cinayet ve katliamlarını onlarla özdeşleştirmeyelim.
Bin yıldır ortak yaşadığımız ve bin yıldır hayrı ve şerri paylaştığımız, o canımız ve o ciğerimiz Kürt halkını bir "desperados şebekesi"yle bütünleştirmek gafletine kapılmayalım.
Dolayısıyla, PKK’nın ekmeğine yağ sürecek her türlü tepkisellikten uzak duralım.
Sákin ve soğukkanlı davranarak, mahalle kavgalarının etnik "pogrom"a dönüşmeşine ramak kaldığı "duygusallıklar"dan (!) sakınalım.
Katledilen evlatlarımızın cenaze törenlerinde tabii ki ağlayalım ama vakur davranarak, tüm Kürt yurttaşları rencide eden intikam sloganlarını o törenlerde atmak adetine son verelim.
Yani, Kürt çoğunluğu kendi elimizle Kürt azınlığın kucağına itmeyelim.
* * *
TABİİ bir de, çuvaldızı teröristlere ama iğneyi de kendimize batırmayı unutmayalım.
Yani, hem savaşın çeyrek yüzyıldır neden bitemediğini; hem de onca deneye rağmen onca evládımızın hálá neden sayısız ölmeye devam ettiğini sorgulamak cesaretini gösterelim.