MALUM, Salı günkü makalemde tekrar cereya göğüs germek cesaretini gösterdim ve dobra dobra, Türkiye'nin Irak asker yollaması gerektiğini yazdım.
Tabii zaten bekliyordum, tıpkı 'tezkere vukuatı'nda olduğu gibi, elektronik posta kutum küfürnamelerle dolup taştı.
'Mehmetçiğin kanını dolar uğuna satmaktan' (!) 'sicili bozuk Amerikancılığıma' (!), suçlamaların, hakaretlerin, bedduaların bini bin paraya....
Açık söyleyeyim, vız gelir tırıs geçer!
Okuduğunu anlamaktan ve yazdığımı yorumlamaktan acizlerden 'korkarak', doğru olduğuna inandığım şeyi savunmaktan çekinmemve de çekinmeyeceğim.
Bu böyle biline ve şimdi gelelim şu 'Amerikancılık' (!) konusuna...
* * *
HALEP oradaysa arşiv buradadır, ben 'Amerikancı' falan değilim...
Böyle bir suçlamada bulunabilmek için ya kör, ya da ahmak olmak gerekir.
Ankara'nın Washington-Tel Aviv eksenli dış politikadan mutlaka 'sıyırtması' ve aidiyetini talep ettiğimiz Avrupa'ya ortak payandalar edinmesi için yazdığım sütunların, cümlelerin satırların haddi hesabı yoktur.
Ülkemizin 'kader birliği'ni uzak Atlantik'in karşı yakasında değil, burnumuzun dibindeki 'suyun öteki yakasında' araması gerektiğini söyleye söyleye kalemimde mürekkep, klavyemde harf bitti.
Kaldı ki, daha Irak savaşı arifesinden çok önce 'W' rumuzlu George Bush'un maceraperestliğini ve ufuksuzluğunu öylesine yoğun ve sert biçimde eleştirdim ki, elektronik posta kutuma bu defa da 'ABD Başkanı'na nasıl hakaret edersin' türünden ve tam ters açıdan yazılmış başka 'küfürnameler' geldi.
Tabii ki onları da takmadım, takmıyorum ve takmayacağım.
Çünkü, ben 'Tür - ki - ye - ci'yim !
* * *
EVET, 'Tür - ki - ye - ci'yim ve milliyetçi veya şoven olarak değil, bir 'yurtsever' olarak, ülkemin uzun vadeli çıkarları neyi gerektiriyorsa onu savunurum.
Bana istediği kadar 'Amerikancı' damgası vuruluyormuş umurumda değil, dün o çıkarlar 'tezkereye evet' denilmesini zorunlu kıldığı; bugün de Irak asker gönderilmesini gerektirdiği için, Ankara'nın esenliği için ve tamamen 'realpolitik' bir kaygıyla her iki gelişmeyi de destekledim ve desteklemeyi sürdürüyorum.
Çünkü, 'Tür - ki - ye- ci' olan ben olaylara salt Türkiye açısından bakarım.
* * *
ULUSLARARASI ilişkilerde duygusallığa, şiarcılığa, hatta ahlakçılığa yer yoktur.
'Mehmetçik'kanınını rizokaya atarak Coni'nin canını kurtarmak bana mı düştü, ne halleri varsa görsünler' demek benim için de çok kolay...
Eminim, o takdirde de elektronik posta kutum methiye ve alkışla dolup taşar.
Peki sonra? Kuru mersiye kime ne fayda getirecek?
'Süleymaniye vukuatı'yla ilk 'ihtarı' veren o pervasız ve o küstah 'ultra süper güç' zaten yanlış Ankara siyasetlerinden dolayı ülkemiz dizginlerini elinde tutarken, şimdi hiddetle dizgine asılır ve kırbaçı şaklatırsa, acısını kim çekecek?
Güç dengesinin bire bin olduğu bir dünya konjktüründe, hissiyatçı ve irrasyonel yaklaşımımızın faturasını bütün bir ülke lolarak ödemeyecek miyiz?
Lafla yürümeyen peynir gemisi fırtınalı denizlerin girdabına kapılmayacak mı?
Evet evet, ben hiç hazetmediğim ABD'ye 'yardımcı olmak' için Irak'a asker gönderilmesini istiyorum, çünkü ben yalnız ve yalnız 'Tür - ki - ye - ci'yim!