Türkiye’yi etkilemez

‘EN önce, Türkiye’nin AB üyeliğini önlemek için canla başla çalışacağız’.

Pazar günü Belçika’da ‘tavan yapan’ ve ‘neo faşist’ kimlik taşıyan ‘Flaman Bloku’nun önderi, AP seçimlerinden sonraki ilk demecinde aynen bu lafı yumurtladı.

Hadi çalış bakalım, küçük Hitler bozuntusu! Bir yerine de kına yak!

Strasbourg’da dişini tırnağına tak ve yirmi beş ülkenin ‘haççı’sı, ‘egemenci’si, ‘ulusalcı’sıyla ittifak kurup, Ankara’nın Avrupa’dan dışlaması için yırtın, dur!

Ama avuç yalayacaksın. Bu böyle biline ve de nokta!

* * *

EVET evet, hiç tereddüde mahal bırakmayacak ölçüde kesin konuşuyorum.

Çünkü, nasıl ki Avrupa Parlamantosu seçimleri Yaşlı Kıta’da mevcut statükoyu değiştirmedi; aynı şekilde, AB-Türkiye ilişkilerinde de bir rota kırılması yaratmadı.

İlkin hukuki açıdan şunu bilhassa vurgulayalım:

Adı üzerinde ‘danışma organı’, Strasbourg’un bir ‘yaptırım’ yetkisi yoktur!

Diğer bir deyişle, Ankara’yla müzakereye başlamak kararını Asamble’nin 732 millletvekili değil, bizzat Topluluk’un yirmi beş devlet ve hükümet başkanı alacaktır.

AP, ne Brüksel Komisyonu’nun sunacağı ‘tavsiye raporu’na müdahale edebilir, ne de liderlerin aralık ayında benimseyeceği karara ‘niet’ diyebilir.

‘Söz hakkı’na ancak pazarlık bitip, üyelik kapıya dayandığında sahip olacak.

Eh, o zamana kadar kim öle kim kala ve köprülerin altından çok sular akacak.

Dolayısıyla, ayranı kabaracak bazı parlamenterler ‘biz niye boşlanıyoruz’ diye çomak sokmaya çalışssa da; yukarıdaki Belçikalı Hitler bozuntusu cinsinden ‘neo faşistler’, ‘egemenciler’, ‘ulusalcılar’, ‘haççılar’ Türkiye’nin ne yapıp yapıp dışlanması için poposunu yırtsa da, en kabadayısı cürümleri kadar yer yakarlar.

Kaldı ki, yeni AP aritmetiği hiç de öyle ‘anti Türk’ bir tablo çizmiyor.

* * *

ÇÜNKÜ birinci olarak, Strasbourg arenasının ezeli ‘ağır topu’ durumunda olan ve ‘Ankara karşıtları’nın önemli bölümünü barındıran Hristiyan Demokratlar’ın bölüneceği artık hemen hemen kesinlik kazandı.

‘Türkiye karşıtı’ Fransız UDF temsilcileri dahil bir bölüm İtalyan, Belçikalı ve Leh milletvekili, seçimlerden muzaffer çıkan ancak bu defa hayret ‘pro Ankara’ olan İngiliz liberallerin başını çekeceği yeni bir merkez gruba iltihak etmeye hazırlanıyor.

Bunun gerçekleşebilmesi için de, o Fransızcadaki deyimle Paris üyelerinin ‘şaraba su katması’, yani ağır ‘anti Türk’ diskuru yumuşatması gerekiyor.

Üstelik, Türkiye’ye ‘sıcak’ sosyalistlerin ve yeşillerin üç aşağı beş yukarı eski konumlarını koruduğu hesaplanırsa, Ren kıyısındaki kente bakarak iç rahatlığıyla ‘Garp cephesinde yeni bir şey yok’ dersek, hayal kırıklığına uğramayız.

* * *

ÖTE yandan, Strasbourg’un ‘teorik yetki’sine rağmen başkentlerin AP’yi yine takmayacağı ve yeni Brüksel Komisyonu başkanını kendilerinin atayacağı anlaşılıyor.

Ve, başta Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt’ınki olmak üzere şu an ortada dolaşan isimler henüz spekülasyonun ötesine gitmese dahi, potansiyel adayların içinde hiç de öyle ‘anti Türk’ (!) diye mimlenecek birisi sivrilmiyor.

Üstelik, şimdiki başkan Prodi’nin artık AP’nin ‘perde arkası’ şahsiyetlerinden birisi olacağı düşünülürse, bunu da Ankara’nın ‘artı’ hanesine yazmak gerekiyor.

Evet, Hitler bozuntuları istediği kadar tepinsin, Avrupa Parlamentosu seçimleri Türkiye açısından olumsuz bir gelişmeye yol açmadı ve de zaman bunu ispatlayacak.
Yazarın Tüm Yazıları