Paylaş
Çünkü bu vahim olgu hariç eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e atfedilen konuşma eğer internete ilk gün düşen haliyle kalsaydı ancak memnuniyet duymamız gerekirdi.
Zira şimdi emekli olan general malûmu iç bünyede ilâm etmek cesaretini gösteriyordu.
Yani özeleştiri yapıyordu ki, eh daima dediğim dedik bir TSK’nın bugüne dek kendini asla sorgulamadığı göz önüne alınırsa böyle bir gelişme bile büyük atılım anlamına geliyordu.
Oysa konuşmanın ikinci bölümü de açıklanınca yukarıdaki özeleştirinin tamamen sathi kaldığı ve Koşaner’in eski tas, eski hamam mantığı sürdürdüğü tekrar ayan beyan ortaya çıktı.
ÖYLE, çünkü eski Genelkurmay Başkanı TSK İç Hizmetler Kanununda yer alan ve orduya müdahale yetkisi veren ünlü 35. maddeyi çağrıştırarak aynen şunları söylüyor:
“... Bunun bir yerde yazması da gerekmez.
Hani diyorlar ya 35. maddeyi kaldır da bilmem ne maddeyi koy.
İster koy ister koyma! Biz silahlı kuvvetler olarak bunun için varız.
Bu bizim doğal tarihi görevimiz. Kimse bunun hakkında bize akıl öğretemez.
Kimse bunun aksini söyleyemez. O zaman bizim varlığımızı inkâr ederiz”.
Hadi buyurun bakalım ve de komutanın özeleştiri yaptığına inanın!
HAYIR, zira bilhassa şuna dikkatinizi çekerim:
“İster koy, ister koyma” ve “bize akıl öğretme” diye gayet yüksek perdeden bir tonla meydan okuyan emekli orgeneral TSK’nin sivil rejim üzerinde Demokles kılıcı olarak asılı kalmasının “doğal tarihi görev” olduğunu vurguluyor.
Böylelikle de aslında öyle derin özeleştiriye falan niyetli olmadığının ispatını sunuyor.
Koşaner’in “itiraflar”ı yalnız ve yalnız, demokratik irade karşısında ricata çekilmek zorunda kalan ordunun hâlâ elinde tuttuğu kartları da yitirmemesi hedefini güdüyor.
Yani askeri lügati kullanırsak, general stratejik hattı değil taktik mevzileri sorguluyor.
Yahut daha başka bir deyişle, eski Genelkurmay Başkanı TSK’nın yanlış ve zaaflarını sıralamakla “öz”ün değil “biçim”in veya “mazruf”un değil “zarf”ın değiştirilmesini istiyor.
Zaten de bütün mesele buradan kaynaklanıyor!
ÖYLE, çünkü eğer TSK yukarıdaki “doğal tarihi görevi” (!) misyon vehmetmeyip dünyanın diğer bütün silahlı kuvvetleri gibi kendi aslî ve meslekî vazifesiyle yetinse, Işık Koşaner’in sıralamış olduğu hata ve zaafların pek çoğu zaten otomatik olarak düzelecektir.
Büyük bir ordu, yani burada o TSK siyasete değil güvenliğe ve “Balyoz”a değil işine odaklandığı ölçüdedir ki, döşediği mayın haritasını kaybetmek gibi çok vahim bir suç işlemez.
Subayının savaş yeteneğini sınamakta ve planının sırrını gizlemekte de kusura düşmez.
Artı, toplum önünde şeffaflaştığı ve ona karşı sorumluk üstlendiği orandadır ki “kimse bize akıl öğretemez” ve “kimse bunun aksini söyleyemez” diye aynı toplumla inatlaşamaz.
Meselâ “Kocatepe” muhribini göz göre göre kendisinin batırdığını yıllar ve yıllar boyu kamuoyundan saklayarak böylesine dehşet bir yanlışı hiç bedel ödemeden geçiştiremez.
Tabii en üst merciinin ultra mahrem konuşmalarını da internet sitelerine sızdırmaz!
İMDİİ, bunların gerçekleşebilmesi ancak TSK’nın “biçim”le yetinmeyip “öz”e inen ve “zarf”ı değil “mazruf”u okuyan gerçek bir sorgulamaya cesaret etmesiyle mümkündür.
Dolayısıyla da hayat, dünya ve Türkiye bir zihniyet devrimini, yani Kuleli’den itibaren askeri eğitime damga vuran ideolojinin yenilenmesini artık kesinkes zorunlu kılmaktadır.
Paylaş