DOĞRU, Bush yolcudur Abbas olduğuna göre, gönül arzu ederdi ki Cumhurbaşkanı Gül’ün Washington zirvesi gelecek yıla sarksın. Yeni Beyaz Saray kiracısıyla gerçekleşsin.
Böylelikle de, stratejik ve sembolik anlam orta - uzun vadeye yayılsın.
Artı, yine gözül arzu ederdi ki, madem bu alternatif hayata geçemedi, o halde Ankara liderinin ABD önderiyle bugün yapacağı temas daha bir protokoler ve "cafcaflı" (!) olsun.
Her halükárda da, Amerikan basınında "fast food" yorumlarına yol açan cinsten bir "aceleye getirme" izlenimine meydan vermesin.
* * *
EN önce, bariz biçimde anlaşılıyor ki yukarıdaki tercih esas olarak Türk tarafınındır.
Belli ki Ankara hariciyesi, "garantiye alınmış" bir zirveyi seçimler ertesinde ve yeni yönetimin oturmasından sonra gerçekleşebilecek "farázi" bir temasa tercih etmiştir.
Başka bir deyişle, yukarıdaki seçenek ister istemez "ölme eşeğim ölme" ihtimalini gündeme getirdiğinden, Dışişleri "işi sağlam kazığa bağlamak" tutumunu benimsemiştir.
Artı, muhtemelen de, Cumhurbaşkanı’nın daha önce o Dışişleri koltuğunda oturmuş olması, Çankaya’nın "azimkár" davranmasına yol açmıştır.
Fakat, bu Ankara ısrarcılığı belki kısmen eleştirilebilir ama, bana sorarsanız, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Washington ziyaretindeki özü ve önemi değiştirmez.
* * *
DEĞİŞTİRMEZ, çünkü ilkin, madem ki en yukarıda simgesel eksikliği vurguladık, onu bir de bardağın dolu tarafından okuyabiliriz.
Yani, Gül’ün Birleşik Devletler başkentine on bir yıl sonra resmen çağrılan ilk Türk Cumhurbaşkanı olduğunu da söyleyememiz gerekir. Ve, buradaki sembolizm es geçilemez.
Çok daha önemlisi, Başbakan Erdoğan’ın Kasım ayında aynı başkente yaptığı temaslar ertesinde Türk - Amerikan ilişkilerinin tekrar rayına oturduğunu ve TSK’nın Kuzey Irak’taki harekátlarıyla da bunun derhal ispatlandığını bilhassa göz önüne almak zorundayız.
Dolayısıyla, bugünkü Abdullah Gül - George W. Bush görüşmesinin aslında bir "dostluğu taçlandırma zirvesi" anlamına geleceğini vurgulamak yanlış olmaz.
Nitekim, yabancı gözlemcilerin dünkü yorumlarında da hep bu nokta öne çıkmaktadır.
Artı, iki liderin PKK çeteciliğine karşı artık fiilen mevcut olan işbirliğinden ziyade genel Ortadoğu sorunları üzerinde duracak olması da bir göstergedir.
Ortada zaten bir ortak eksen vardır ve şimdi bunun da ötesine geçmek söz konusudur.
* * *
ANCAK tabii, Beyaz Saray’da Ortadoğu sorunlarına değinilecek olması, bizim komplo teorisyenlerinin hanidir uydurduğu ve Gül’ün temasları arifesinde dozunu daha da arttırdığı gibi, Türkiye’nin ABD’yle "eklemleşeceği" (!) anlamına gelmemektedir.
Çünkü en önce, Washington’da çoktan süngüsü düşmüş "yeni muhafazakárlar"ınyumurtladığı ve hayal bile sayılamayacak olan o BOP projesi bugün hiç gündemde değildir.
Bırakın Ortadoğu’ya şekil vermeyi, kendi parti adaylarının dahi acımasız eleştirisine hedef olan Bush yönetiminin artık Cumhuriyetçilere seçim kazandırmaya bile mecáli yoktur.
* * *
KALDI ki, aynı bölgeye ilişkin olarak ABD’ye zaten hep mesafeli bakmış bir Türkiye, tam giderayako Bush’un tongasına basar mı? Ankara diplomasisi bu kadar ahmak mıdır?
Bunu ancak ülkesine güvenmeyen ödlekler ve komplo teorisyeni meczûplar düşünür.
Dolayısıyla, hayır, Cumhurbaşkanı’nın bugün Beyaz Saray lideriyle gerçekleştireceği zirve Ankara’nın Washington’a "endekslendiği" anlamına gelmemektedir ve gelmeyecektir.
Biçime ilişkin eleştirilerde kısmi haklılık payı bulunsa dahi, temas öz itibariyle yakınlaşmadaki"sembolik bir taçlandırmadır" ve ancak bu çerçevede değerlendirilmelidir.