İnabiliyor musunuz, adam aynen böyle kelám buyuruyor.
Hani can, insan canı, insancık canı ama, Doğu Perinçek adlı kişi işte bunu söylüyor.
Yani, dehşet bir fütursuzlukla, PKK’nın serbest bıraktığı esir askerlerimizi kastediyor.
Breh breh breh, "keşke tabutları gelseymiş".
* * *
YUKARIDAKİ korkunç densizliğe dayanamayan perşembe günkü medya "haber"i (!), "insaf yahu, sen misin bunu demeye cüret eden" misáli verdi.
Yani, daha dün Türk - Kürt federasyonu isteyen fakat rüzgar dönünce ultra "ulusalcı" kesilen malûm maocunun henüz "irşada ermeden" (!) önce, Bekaa Vadisi’nde Apo’yla sarmaş dolaş gerilla "teftiş ederken" çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
Ve tabii ben soruyorum, hey efendi, senin oğlun da rehin kalsa, "kahraman asker esir düşmez. Şehit olmadığı için evlátlıktan reddettim" diye yine ahkám kesebilecek misin?
Yoksa, saçının teline hálel gelmesini engelleyebilmek uğruna, o Bekaa Vadisi’nden mevcut "kontaklar"ını devreye sokmak için hop oturup, hop mu kalkacaksın?
Sonra, Allah hiç birimize göstermesin ama lehimli çinko kutu içinde kefene sarılmış kendi çocugunu da kargo uçağından almaya gitsen, "iyi ki tabutu geldi" diyebilecek misin?
* * *
ÖLMEDİKLERİ; kurtuldukları; aile ve kışlalarına kavuştukları için ferahlamak varken, sanki yaşamaları bir suçmuş, bir cürümmüş, háttá bir ihanetmiş gibi, sekiz askerimizin serbest kalması ertesindeki "kan demagojisi" açık açık, "keşke tabutları gelseydi" raddesine vardırılıyor.
Aynı "kan demagojisi" üzerinden de siyaset parsası toplanmaya çalışılıyor.
Ama hadi kabul, hangi kılığa girerse girsin zaten ebediyen binde sıfır virgül sıfır küsürata mahkûm olmuş olan "maocu - ulusalcı" partiyi ve onun yine ebedi şefini fasulyeden sayalım.
Kabul de, sonraki teviline rağmen Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’den "milliyetçi hassasiyet"ten çevrelere; artı, "ulusalcı" yaftalıların internet aracılığıyla yaydığı iftiralardan, aynı meşrebe mensup bazı kalemşörlerin yine "kan"la yazdığı satırlara, hep şu hava estiriliyor.
Sanki o sekiz askerimiz PKK karşısında teslim olmakla vatana "ihanet" etmiş oldular.
* * *
CİDDİ mi söylüyorsunuz? Yoksa alay mı ediyorsunuz?
Yoksa yoksa, fiili bir muharebe yaşamanın sinema yahut televizyon ekranı önünde çerez atıştırarak "Rambo" veya "Kurtlar Vadisi" filmlerini izlemek mi olduğunu sanıyorsunuz?
Daha yoksa, Murat Belge’nin yazdığı gibi, "savaş" olayının doğasında "tutsaklık" diye bir olgunun varolduğunu ve bunun "olağan mümkünlük" addedildiğini bilmiyor musunuz?
O modern savaş tarihinde bu tutsaklığı ihanet saymış ve safa dönebildikleri takdirde bile kendi esir askerlerini kurşuna dizmiş yalnız üç rejimin bulunduğunu da hatırlamıyor musunuz?
Yani, yoksa, daima "kan demagojisi" üzerinde yükselmiş olan bir Nazi Almanya’sının, bir komünizm Rusya’sının, bir militarizm Japonya’sının "tabut ideolojisi"ni mi istiyorsunuz?
Hayır, asla kimsenin "keşke tabutları gelmesin" ve keşke, hep müjdeleri gelsin!