Paylaş
O koskoca Kongo'nun devlet başkanı Laurent Desire Kabila geçen hafta yakın koruması bir asker tarafından öldürüldü. Suikastı da falanca örgüt üstlendi.
Önceki günkü cenaze sırasında ise bir bölüm ahali, öp babanın elini, tören için başkent Kinşasa'ya gitmiş ve ‘beyaz adam’ aidiyeti taşıyan gazeteci ve diplomatları ‘katil sizsiniz’ diye taşa tuttu. Linç yaşanmasına ramak kaldı.
Türk medyasının bu haberleri şöyle bir duyurması gayet doğal, çünkü alan itibariyle Anadolu'yu defalarca katlayan ve dev yeraltı kaynakları barındıran elli milyonluk Kongo kocaman bir ülke ama, doğrusu bize çok uzak ve yabancı!
Zaten oranın elmas veya uranyumuyla ilgilenen bir kaç Avrupa ve Amerika devletindekiler hariç, Batı basını da olayı laf olsun kabilinden duyurdu.
Kim takar Kabila'ya suikastı ve haydan gelen huya gider!
* * *
ÖYLE tabii, herifçioğlu komşu Ruvanda ve Uganda'nın askeri yardımıyla bir önceki ‘mareşal’ (!) diktatör Mobutu'nun yerini alır almaz hem müttefiklerine derhal hıyanet etmiş; hem de bu defa Angola ve Zimbave'nin desteğiyle, selefini aratmayacak vahşet uygulamasıyla kendi sultasını kurmaya çalışmıştı.
Gider eteri gelir beteri, katliam, rüşvet, kayırma hayasız boyuta ulaştı.
Zaten şimdi de ‘kuzenler’den (!) oluşan hükümet Kabila'nın otuz yaşındaki ‘general’ oğlusunu başa geçirdi. Tövbe tövbe, yamyam hanedanı diyesim geliyor.
Fakat, harita üzerindeki devasa satıh hala Kongo bayrağı altında gözüküyor ama aslında, subayının, memurunun, polisinin enflasyon parasıyla dahi maaş alamadığı merkezi otorite şu an başkentin kaos gecekondularında bitmekte...
Ötesi topraklar, her biri başka kabileden, her biri başka bölge devletinin hizmetinde ve her biri başka eşkiya ‘savaş ağaları’ tarafından kontrol ediyor.
Ve sefaletten, katliamdan, AİDS'ten kırım kırım kırılıp giden halk, ‘kara adam’ bir despotun cenazesinde, cinayetten ‘beyaz adam’ı sorumlu tutuyor!..
O ‘koskoca’ (!) Kongo işte bugün yalnız bu!
* * *
KİNŞASA Kongo'su böyle de diğer Afrika ülkeleri farklı mı?
Heyhat, bir kaç istisna hariç, hayır!
Artık devletin bile mevcut olmadığı Somali'den başlayın ve yine ‘savaş ağaları’nın hüküm sürdüğü Liberya ve Sierra Leone'ye uzanın; Sudan'daki, Angola'daki, Mozambik'teki, Uganda'daki ‘dini ve siyasi’ (!) iç çatışmalarda kavis çizin; Fildişi Sahili'ndeki, Nijerya'daki, Çad'daki etnik didişmelerde noktayı koyun, Kara Kıta'nın dört bir yanından cazır cazır alevler yükseliyor.
Nitekim, sefalet, savaş, AİDS, kuraklık derken, çok yüksek doğum oranına rağmen inanılmayacak şey, nüfus azalıyor. Afrika demografide de küçülüyor.
Oysa, yine bir kaç istisna hariç, petrolden elmasa ve kobalttan bakıra, bu ülkelerde zenginlik kaynıyor. Kazma vursan, refah hammaddesi fışkırıyor.
Peki, nasıl oluyor da Afrika kan ağlıyor?
* * *
ESKİ sömürgecilikten dolayı mı? Belki bir dereceye kadar doğru!
Diyelim ki ‘beyaz adam’ın çekilirken kurduğu ulus devlet modelleri etnik çoğrafyaya ve geleneksel topluma ters düştü. Giderek de hengame ortaya çıktı.
Artı, aynı ‘beyaz adam’ hem işin üstesinden gelecek yeterli yerel kadro yetiştirmedi, hem de işbirlikçileri kullanarak oraları ‘söğüşlemeyi’ sürdürdü.
Ancak unutmayalım, bu ‘beyaz adam’ Kara Kıta'yı terkedeli yuvarlak rakkam kırk yıl bitti. Üstelik, Afrika Birliği'ninkiler dahil tüm istatistikler, kırk yıl önceki hayat ortalamasının bugünden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Demek ki ‘kahrolsun sömürgecilik’ sloganı soruya gerçek cevabı getirmiyor.
Evet, çok boyutlu bir içerik taşıyan cevabı ben de tam kestiremiyorum ama, ‘kabile’lerden Kabila'lar çıkartmayı sürdüren ‘kara adam’ın bütün suçu hala ‘beyaz adam’a yükleyen kolaycı yanıtını da kabullenmiyorum.
Paylaş