Paylaş
Miloseviç'in gizli avukatları boş hayal kurmasın, artık Kosova'da, hatta Yugoslavya'da ‘statüko ante’ye, yani savaş arifesi duruma dönülmeyecektir.
Dönülmeyecektir, zira katliama uğrayan ve yurdundan sürülen Arnavut halkın tekrar cellatlarıyla beraber ve yine onların tahakkümü altında yaşaması mümkün değildir. Olan bitenden sonra bunu dayatmak da gerçekçi ve ahlakçı değildir.
İş sarpa sardığı ve harekat uzadığı için müttefiklerin yarı yolda caymak istediğini varsayalım, koalisyon yukarıdaki cinsten bir plan empoze edemez.
Etmeye kalkıştıkğı takdirde, bu, uluslarası camianın Çetnik kasap önünde teslimiyet bayrağı çektiği ve yenilgiyi kabullendiği anlamına gelecektir.
Kamuoyları ne kadar rahata düşkün olursa olsun, İttifak hükümetleri bunu iç bünyede benimsetemez. Etik değerlerin hunharca çiğnenmesini onaylatamaz.
Ama daha önemlisi, böylesine bir hezimet yarım yüzyıllık NATO'nun kısa - orta vadede tarihten silinmesine yol açacaktır ki, hiç bir Batı devleti hem Avrupa bütününün, hem de Avrupa - ABD ekseninin tüm parametrelerini olduğu gibi değiştirerek dünya dengelerini sarsacak bu tür bir rizikoyu göze alamaz.
Üstelik, Miloseviç'e pes eden bir senaryo iki ‘yan tesir’ getirecektir.
İlkin, ‘Müslümanları umursamayan Batı’ imajı Muhammedi Alem'de daha da pekişecek ve ‘medeniyetler çatışması’ bir üst aşamaya sıçrayacaktır.
İkinci olarak ise aynı Batı, bir yandan yurtlarına dönmeyecek mültecilerin ağır yükünü fiilen üstlenecektir, öte yandan da ihanete uğramışlık duygusuyla teröre başvurması muhtemel ‘desperados’ların eylemleriyle uğraşacaktır.
Dolayısıyla, ok yaydan çıkmıştır ve ne Kosova'da, ne de büyük ihtimalle bugünkü Yugoslavya Federasyonu genelinde eski statüko geri gelmeyecektir.
* * *
PEKİ nereye gidilmektedir ?
Birinci olarak, görünür gelecekte savaşın uzamasına gidilmektedir.
Önceki gün toplanan NATO dışişleri bakanlarının dirayeti ve onların Çetnik kasaba ‘olmassa olmaz’ kararlılıkla sunduğu beş şart; ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya liderlerinin tavizsiz açıklamaları; müttefik devletlerin bölgeye ek hava kuvveti kaydırması, şu aşamada kara harekatı hala gündeme gelmese dahi koalisyonun uzun soluklu bir muharebeyi kabullendiğini ortaya koymaktadır.
Savaş suçlusu addedilmeye başlanan Miloseviç'le köprüler atılmaktadır.
Yavaş yavaş şekil alan yeni plan ise Kosova'nın esnek konfederal yapı kazanmış bir Yugoslavya bünyesinde, fakat mutlaka ve mutlaka uluslarası koruma altında ‘protektora’ya dönüşmesini öngörmektedir.
Artık mesele bu tür bir ‘protektora’yı Belgrad'a kabul ettirmektir.
* * *
UZAMASI çok mümkün savaşın yanında ikinci faktör olarak, yukarıdakini Çetnikbaşı'na empoze edebilmek için diplomasi devreye sokulmak istenmektedir.
Batı'nın arzusu Moskova'nın böyle bir diplomaside ‘arabulucu’ olmasıdır.
Muhtemel bir ‘protektora’da da Rus askeri mevcudiyetini talep etmektedir.
Kremlin'in sahneye çıkması hem onun dışlanmışlık travmasını hafifletecek; hem kuru sıkı atarak kamuoyu yatıştırmaya çalışan Yeltin'i ferahlatacak; hem de ‘Slav kardeşliği’ retoriği belki Slobodan Miloseviç'in kendi kitleleri nezdinde zevahiri kurtarması için imdat simidi oluşturacaktır.
ABD ve Rusya dışişleri bakanlarının dünkü Oslo görüşmesi bu çerçevede yer almaktadır. BM Genel Sekreteri'nin Belgrad girişimi de tamamlayıcı unsurdur.
Ne var ki Kofi Annan'ın da NATO şartlarını benimsediği göz önüne alınırsa, koalisyon, Moskova prestij kazansın diye Miloseviç'e teslimiyeti kabullenemez.
Çetnikbaşı'nı temize çıkartan ve Kosovalıları satan barışa imza atamaz.
Dolayısıyla, diplomatik kapı aralık kalmak kaydıyla, Belgrad kasabı dize gelmediği takdirde önümüzdeki yakın gelecekte savaş hızlanarak sürecektir.
Ve su iki defa aynı akmaz, eski statüko yeniden inşa edilmeyecektir !
Paylaş