ÜNİVERSİTE öğrencilerinin yüzde bilmem kaçı "töre cinayetleri"ni onaylıyormuş.
Önceki hafta yayınlanan sondaja göre, "namus uğruna bacımı delik deşik ederim" diyenlerin oranı coğrafi konuma uygun seyir izleyerek, batıdan doğuya doğru yükseliyormuş.
Ne diyebilirim ve töresi batasıca bedduasıyla yetiniyorum.
* * *
ÖTE yandan, "A & G" şirketi tarafından gerçekleştirilen diğer bir sondaja göre, "Türkiye AB’ye mutlaka üye olmalıdır" diyenlerin oranı yüzde 32,2’ye düşmüş.
"Hangi ülkeleri daha çok dost görüyorsunuz" sorusuna ise şu cevaplar verilmiş:
Fransa, yüzde 2,8; İngiltere, 3,2; ABD, 3,6; Yunanistan, 4,2; Rusya, 8,7.
El insaf!
* * *
EVET el insaf, çünkü İlter Türkmen Usta’nın da cumartesi günü açıkladığı gibi, eğer Türkiye kamuoyu, Ankara’nın AB üyeliği en baştan beri destekleyen bir Londra’yı, bunun tam tersi tavır sergileyen bir Paris’le aynı kefeye koyuyorsa, söyleyecek fazla şey kalmıyor.
Hele hele, İslam kimlikli Çeçen halkını katletmesine rağmen, kolektif hafızamızdaki "Moskofya" şimdi "dostluk" şampiyonu olarak algılanıyorsa, doğrusu, akan sular durur.
Dolayısıyla, eh mádem "Rus’un aşkına gelmişiz", Türki sahadan İran denklemine ve petrol hattından Kafkas güreşine, jeopolitik uzlaşmazlıkları sıralayarak çene yormaya değmez.
* * *
KABUL de, üniversite öğrencilerinin şu kadarı "töre cinayeti" onaylıyor ve Türk milletinin bu kadarı "ayı"yı "dayı" yerine koyuyor diye sonsuz yanlışlarla uzlaşacak mıyız?
Kaderci bir yaklaşımla "halk iradesi"ne boyun mu eğeceğiz? Pes mi diyeceğiz?
Diyemeyiz.
Tamam, tabii ki ceberrut bir tepeden inmecilikten uzak durmak gerekiyor.
Ancak, o "halk iradesi"ni fetiş kılan popülizmden de aynı ölçüde kaçmak gerekiyor.
Aksi takdirde bunun sonu yoktur. Zira, halkın yanılmayacağına dair bir kural yoktur.
Hitler gökten zembille inmedi. Cermen ulusunun "içgüdüsü"nden ezici destek aldı.
Ve bilelim ki, orada Yahudi soykırımına, burada da "namus katliamı"na ses etmeyen öğrencinin o "içgüsüsel şartlanma"sı aynıdır. Biri diğerine götürür ve tamamlar.
Ha Heilderberg Üniversitesi’nde "ári ırk" ayıklanmasını alkışlayan amfi; ha Fırat Üniversitesi’nde "töre cinayeti"ni onaylayan amfi, alın birinin kafasını ve tokuşturun ötekine.
* * *
ÖTE yandan, burada yine "çarıklı erkán-ı harp" popülüzmi yapmanın álemi yok.
Her halk dış politikayı "aracı unsur"; yani çağımızda medya vasıtasıyla öğrenir.
Dolayısıyla da, aslında zaten o politikada hiç kıymet-i harbiye taşımayan "dost" ve "düşman" kavramlarını kendisine yansıtılmış olan bilgilerin süzgecinde tanımlar.
Ve yine dolayısıyla, eğer "halkımız" Londra ve Paris’i bugün aynı kefeye koyabiliyor; artı, onlarla kıyaslanmayacak ölçüde jeo-stratejik bir hasım olmasına rağmen Rusya’nın "dostluk"unubaşa çıkartabiliyorsa, burada iki şık var demektir:
* * *
BİR; o halk gerçekten "muhakeme özürlüdür". Dua etmekten başka çare kalmaz.
Evliyáya mum yakar ve "şu millete akıl fikir ihsan eyle" diye avuç açarsınız.
İki; hayır, aslında o halk diğerlerinden ne daha az, ne daha fazla muhakeme özürlüdür.
Fakat, genel şartlanmaya ek olarak "aracı unsur" öylesine çarpık bilgi ve yorum sunmaktadır ki, halk da akını ve bokunu; yani "dost"u ve "düşman"ı karıştırmaktadır.
Bunlardan hangisinin geçerli olduğu konusunu bir başka yazıya bırakıyorum.
Ancak her iki durumda da sonuç değişmez ve her iki sondajın sonuçlarıyla uzlaşılmaz.