"YAŞANAN süreç PKK’nın siyasallaşması değil, PKK’nın tasfiyesidir".
Evet öyledir ve Mümtaz’er Türköne’nin MHP’yi "pozitif alternatifle gelişmelere müdahil olmaya" çağırırken "Zaman" gazetesinde yaptığı bu saptama tamamen doğrudur.
Kürt sorununa bundan böyleki çözüm arayışlarında da bam telini yakalamaktadır.
Çünkü, eğer statüko olumlu gidişata taş koymazve komaya girmiş terör örgütüne, onu tekrar "şifaya kavuşturacak" sihirli iksiri içirtmezse, PKK’nın tasfiyesi artık mukadderdir.
Bu tasfiye süreci ise herhangi bir "askeri zafer" sayesinde rayına oturmamıştır.
* * *
FAKAT buna karşılık ortada, çok daha sağlamcı bir politik ve diplomatik zafer vardır.
Başka deyişle, akl-ı selimden caymayan ve Kürt örgütünün Türkiye’yi çekmek istediği Kandil Dağı tuzağına düşmeyen hükümet rüzgárı ters yöne çevirmiştir. Bu, ciddi bir beceridir.
Hem uluslararası planda, hem de Kuzey Irak’ta PKK’nın "ayağı yerden kesilmiştir".
Tabii ki "sopa" da sallanmıştır ama, esas olarak "havuç"tan caymayan AKP iktidarı gayet usta bir dış politika uygulamış ve meyvelerini de hemen toplamaya başlamıştır.
Bunu teslim etmemek ve inkára kalkışmak için gerçekten kötü niyetli olmak gerekir.
* * *
ÖYLE, çünkü terör şebekesi bugün dünle kıyaslanmayacak oranda tecrit durumdadır.
Şüphesiz, can hávliye ve varlık ispatlamak hálá birkaç saldırı daha gerçekleştirebilir.
Háttá, statükonun elinden o sihirli iksiriiçebilmek için buna bilhassa heves edecektir.
Oysa, asker kátlinden sonraki gelişmeler PKK’yı tümden yalnız kılmıştır. Sipsivridir.
Bununla sırf coğrafi alanları ve lojistik destekleri kastetmiyorum. Onlar ikincildir.
Kabul, Başbakan Erdoğan’ın Bush’la yaptığı temas ertesinde ABD’nin TSK’yla istihbarat paylaşması ve Barzáni’nin Ankara’ya sempati iletmesi tabii ki önemli unsurlardır.
Ancak, PKK’nın esas tecriti, esas yalnızlığı, esas münzeviliği i-çe-ri-de-dir!
Yani, hitáp ettiği ve "doğal potansiyel" addettiği Kürt vatandaşlarımız nezdindedir.
* * *
ÖYLEDİR, zira DTP ekseriyeti dahil, "TeCe" değil Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan o b-i-z-i-m Kürtlerimizin ezici çoğunluğu, bırakın desteği falan, PKK’yı sevmiyorlar.
Ve, tabii ki aidiyetlerinin tescil edilmesi kaydıyla, bütün insanlarımız gibi onlar da eşitlik, huzur ve refah içinde, ortak bir Türkiye’nin ortak bireyleri olarak yaşamak istiyorlar.
Nitekim, daima en dev sondajı oluşturan son seçimler bu gerçeği tekrardan ispatlandı.
Ve, işte hál böyleyken; üstelik, yalpalamalı bile olsa "iyi"ye doğru kısmi bir gidişat varken; her halükárda da kan reddedilirken, eski hamam eski tas terör örgütü yine zuhur etti.
"Tansiyon yükseltmek" ve "gemi yakmak" stratejisiyleintiharcılığını sürdürüyor.
Artı, yine aynı "intihar stratejisi"ne uygun olarak, Kürtlere karşı Türk şovenizmini körüklemek; yani aslında bir iç savaş kışkırtmak için TSK mensuplarını haince katlediyor.
* * *
İMDİİ, çok marjinalleri hariç, ülkemiz Kürtlerinin bunu onayladığıdüşünülebilir mi?
Böyle bir varsayım onları aptal yerine koymak anlamına gelir ki, ne münasebet!
Fakat doğru, "hain" damgası yememek ve kávmi gocundurmamak için, bugün PKK’nın sorunun çözümündeki en temel engel olduğunu söylemeye dilleri varmıyor. Çekiniyorlar.
Ama eli kulağındadır, yarın bunu bizzat şiddet örgütünün de suratına haykıracaklar.
Zira, yukarıdaki unsurlara ek olarak Ankara’nın Irak tuzağına düşmemesi ve Başbakan Erdoğan’ın legal DTP tavrından Cumhurbaşkanı Gül’ün Tiflis açıklamasına, sivil resmiyetin açılım sergilemesi, Kürt kitleleri PKK’ya daha da yabancılaştırdı. Zemin kaydı ve tecrit arttı
Açılım sürerse de, láfın gelişi, Kandil Dağı’nı belki bizzat Kürt demokratlar basacak!
Ve bunlardan dolayıdır ki, tecrit PKK siyasallaşma değil aksine, tasfiye sürecine girdi.