PKK’nın bir stratejisi var mı? Kestirmeden cevap, evet var!
Ama tabii, buradaki "strateji" sözcüğüyle vonClausewitz’in teorileştirdiği türden ve "sebep-yöntem-sonuç" eksenini harfiyen belirleyen bir savaşöngörüsünü kastetmedim.
Daha neler! Pusudaki teröristle Prusya’daki generali kıyaslayacak kadar cahil değilim.
Fakat, eğer yukarıdaki kelimeyi lûgatte genel kabul gören "geniş hedef" anlamında kullanıyorsak, Kürt terör örgütünün de böyle bir stratejisi olduğunu kabullenmemiz gerekiyor.
Başı, kıçı belli olmayan ve her halükárda da "hedef"e ulaşması imkánsızlık arzeden bir strateji ama, eh eninde sonunda yine de kendi çapında bir "strateji"!
Peki, nedir?
* * *
TEK cümleyle, PKK’nın stratejisi Türkiye’yi ce-hen-ne-me sürüklemektir!
Başka bir deyişle, etnik temelde Türk-Kürt çatışmasını kızıştırmak ve mümkünse iç savaş körüklemek dahil, sosyolojik çelişkileri en zirve noktaya çıkartmaktır.
Uluslararası planda ise buna zemin yaratacak diplomatik tuzağı hazırlayabilmektir.
Zaten de yukarıdaki duruma siyasetbilim terminolojisinde "ileriye kaçış" deniyor.
* * *
ÖYLE deniyor, zira o sonsuz azámiyetçi "hedef" asla gerçekleşemeyeceğinden, PKK türü bütün "gayr-ı mantiki" yapılanmalar istim arkadan gelsin hesabı "strateji" (!) üretirler.
Kağnıyı öküzün önüne koşarak, yola göre koşum değiştirebileceklerini düşünürler.
Bilhassa ve bilhassa da, tüm sermayelerini gemileri yakmak rizikosuna yatırırlar.
Tüm ümitlerini dönüşü olmayan raddeye varmak hesabı üzerine kurarlar.
Ve, dün belirttiğim gibi de, "desperados" denilen cinsten fanatik ipini kopartmışları tamamen içsel değerli ve tamamen şizofrenik ruhiyatlı bir "mikrokozmos"a devşiren aynı PKK, bizzat bu tabiatından dolayıdır ki, başka bir "strateji" üretemez ve üretmesi beklenemez.
* * *
İŞTE, askerlerimizin hunharca katledilmesi de o PKK’nın o "Türkiye’yi cehenneme sürüklemek" stratejisinde kendi açısından bir "taktik" hamle oluşturuyor.
Çünkü hiç kimse şüphe duymasın ki, Ankara’nın Irak batağına bulaşması; dolayısıyla, ülkemizin yukarıdaki diplomatik tuzağa düşmesi; daha dolayısıyla da iç ve dış çelişkilerin zıtlaştığı bir konjonktürün doğması, terör örgütünün iple çektiği "müjde"yioluşturacaktır.
Başlarına bomba yağacak olsa dahi, tedhişçi elebaşılar zil takıp oynayacaklardır.
Zira, Allah rızası için, böyle bir durumda PKK ne kaybedecektir? Ne kaybeder?
Bin çapulcu mu? Beş bin militan mı? Hareket serbestisi mi? Lider kadrosu mu?
Hepsi mümkündür ama, "ileriye kaçış"ı seçmiş olan ve kendi bünyesindeki insanları dahi kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez cániliğiyle harcayan bir yapıya bunlar ne yazar?
Karşılığında kazanacağı şey ise istediği bádireye sürüklediği bir Türkiye olacaktır.
* * *
KALDI ki, kendimizi kandırmayalım ve "ego"muzu boş hayálle gazlamayalım.
Bırakın Kuzey Irak’ı falan, bütün Türkiye güllük gülistanlık olsa ve de üstelik Kürt sorunu en mükemmel çerçevede çözümlense dahi, tedhişçilik öyle kolay kolay bitmeyecektir.
Belki bir müddet dağda pusu kuramaz ama, parmağını verince elini ve elini verince kolunu isteyecek olan "desperados" fanatik bu defa da bomba patlatacaktır. Belá sürecektir.
Askerlik sanatına vakıf oldukları için Kara Kuvvetleri Komutanı’nın asimetrik savaşa, Genel Kurmay Başkanı’nın da Bask ve İrlanda örneklerine yaptıkları vurgulama doğrudur.
Yani, terörizmin ve fanatizmin bizzat doğası gayr-ı mantiki ve bizzat ruhu şizofrenik olduğu içindir ki, onlardan akılcı tepki ve rasyonel "strateji" (!) beklenemez.
Yeter ki biz kendi akılcılığımızı koruyarak o irrasyonel strateji tuzağına düşmeyelim.